Nasıl olsa bir şey değişmeyecek mi?
Toplumda her şey rutin ve olması gerektiği gibi ilerliyormuş gibi gözükse de arkasında öğrenilmiş çaresizlik, toplumsal negatif öğrenme yatıyor diyebiliriz. İnsanlar her ne kadar içlerinde farklılık ve bir yenilik oluşturma duygusu içerseler de bir şeyleri değiştirebileceklerine inanmadıkları için bu isteklerini bastırıyorlar, suskunluk sarmalına giriyorlar. Böylece toplumda değişik fikirler ortaya çıkmamış oluyor, inovasyon sağlanmamış oluyor.
Bu öğrenilmiş çaresizlik Sivil Toplum Kuruluşlarının içerisinde de sık sık görmeye başladık.Sivil Toplum Kuruluşları, kişilerin kendi egolarını tatmin edecek makamlar değildir! Aksine hükümetlerin eksikliğini ve sosyal eşitsizliğin sağlanmasında önemli bir alandır. Sivil Toplum Kuruluşları, toplumların ana damarları ve mazlumların sesidir.
Bugün ülkemizde genellikle Sivil Toplum Kuruluşları, dernekler üzerinden ilerlerken sosyal yardım endeksli vakıfların da olması bir hayli sevindiricidir. Fakat geldiğimiz noktada ismi cismi duyulan Sivil Toplum Kuruluşlarının dışındakiler maalesef kendi söylemleri ile çelişir duruma gelmiştir.
Siyasi arenada bir takım oligarşik grupların aktif olduğu ve başkalarına yaşama şansı tanımayan bu oligarşikler, Sivil Toplum Kuruluşlarında da etkin ve yetkin olmuşlardır. Sosyal yardımlaşma, dayanışma ve örgütlü bir toplumun oluşmasında sadece bir takım oligarşikler söz sahibi olmaları siyasette olduğu gibi Sivil Toplum Kuruluşlarınında süreçlerini tıkamışlardır. Demokrasiyi, adaleti, eşitliği benimsemiş toplumlar, kendi şahsi ikbal ve istikballeri için Sivil Toplum Kuruluşlarını kullanan bu oligarşiklere karşı sessiz kalınmamalıdır. Toplumların kaderlerini değiştirebilecek potansiyelde olan Sivil Toplum Kuruluşları dar düşünceli, vizyonu ve misyonu olmayan kişiler tarafından yönetilmemelidir. Aksine eğitimli, bilgili, vizyonlu ve dünya görüşü olan istikbalde çıkar ve hedefleri olmayan kişiler tarafından yönetilmelidir. Yapılan ayak oyunları ile kaliteli, ehliyet ve liyakat sahibi kişiler Sivil Toplum Kuruluşlarından küstürülmüş, uzaklaştırılmıştır.
Dar bir kadro çerçevesinde eş, dost, ahbap çavuş ilişkilerinden oluşan, kendisinden düşük liyakata sahip kişilerin olması, asıl iş yapacak aktörlerin önüne engel olmaktadır.
Yıllardır Sivil Toplum Kuruluşlarında etkin olan kadroların çok olmasıyla övünenler, nitelikli kadroları oluşturmamak için büyük çaba ve gayret içerisindedirler. Kardeşlik, birlik ve beraberlik sloganları atanların kapalı kapıların ardından neler yaptığını akıl sahibi insanlar idrak etmekte ve görmektedir.
Bilim insanları 5 maymun üzerinde uygulanmış deneyde bu konu ile ilgili ilginç sonuçlar elde etmiş:
Büyük bir kafesin tepesine salkım muz yerleştirmişler ve maymunların çıkmaları için merdiven koymuşlar. İçeri 5 maymunu koyduklarında ise merdivenden çıkıp muzu almak isteyen maymunun üzerine tazyikli soğuk su sıkılmış. Düşen ve sırılsıklam olan maymunun yerine bir diğer maymun çıkmış ve o da aynı şekilde tazyikli soğuk su ile karşılaşmış. 5 maymuna teker teker bu durumu yaşatmışlar.
Her seferinde aynı durumla karşılaşıp başarısız olan maymunlar artık muzları almaya cesaret edememişler. Daha sonra bu tazyikli su kapatılmış ve maymunlardan biri dışarı alınıp yeni bir maymun kafese konmuş. Bu yeni maymun merdivenden çıkıp muzu almaya yeltenince ıslak maymunlar tekrar ıslanmak istemedikleri için ona sadece engel olmaya kalkmayıp üstüne de dövmüşler. Böyle bir tepkiyle karşılaşınca vazgeçen maymun yerine dönmüş. Daha sonra ıslak maymunlardan biri daha dışarı çıkarılıp yerine başka maymun konulmuş. Bu maymun da aynı şekilde muza ulaşmaya çalışmış ve az önceki maymun da dahil tüm maymunların onu dövmesi tepkisiyle karşılaşmış.
Hiç ıslanmadığı halde sırf kendisini de dövdükleri için diğer yeni geleni daha da şiddetli döven maymun sebebini kavrayamadan bu davranışı gerçekleştirmiş. Islak maymunların hepsi yenileriyle değiştirildiklerinde bu gelenler de şiddet tepkisini vermeye başlamışlar ve en sonunda hiçbir engel bulunmadığı halde muz kafeste asılı bir şekilde yenmeden kalmış.
Evet, maymunlar bu deney sonucu bir şey öğrendiler. O da ne olursa olsun sonunun "negatif" bir şey olacağı hissidir.
Bu örnek deneyi içinde bulunduğumuz toplum içinde düşünebiliriz. Aslında hepimizin elinde hayallerimizi gerçekleştirebilecek, bir yenilik oluşturabilecek fikirler var belki de ama "Nasıl olsa bir şey değişmeyecek" düşüncesiyle hareket ettiğimiz için sıradan hayatımıza devam ediyoruz. Denemekten korkuyoruz. Denediğimizde başaramamaktan daha çok korkuyoruz. Kalıp yargılarımızdan kurtulamıyoruz.
Nasıl olsa birşey değişmeyecek mi?