Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Şiddetli yağmur
4°
Ara

Köy Enstitülerinin kapanış süreci; cehalet örtüsü (2)

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Köy Enstitülerinin kapanış süreci; cehalet örtüsü (2)

“… Türk millî eğitiminin iki anıt bakanı, Mustafa Necati de Hasan Âli Yücel gibi geçmişte dinsizlik-komünistlik iftirasına hedef olmuştu.”* diye yazar tarihçi Necdet Sakaoğlu bir makalesinde.

Harf Devrimi gerçekleştiğinde (1928) Maarif Vekili Mustafa Necati Bey’dir. Köylere öğretmen yetiştirmek için “Köy Öğretmen Okulları Modeli” ni planlar. Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşlıkları Millî Mücadele ile başlamıştır. Mustafa Necati, çok üzücüdür ki, Millet Mektepleri’nin açıldığı 1 Ocak 1929 tarihinde, 35 yaşında vefat eder. Gazi Reisicumhur, Mustafa Necati’nin ölümü üzerine ağlar; Başvekil İsmet Bey de Maarif Vekâleti’ni iki ay boyunca üstlenir, atama yapmaz.

Atatürk ve bazı Türk aydınlarına göre kalkınma hamleleri, savaşların tahribatını en çok hisseden, eğitim faaliyetleri açısından da ihmal edilen “köy” den başlamalıdır. Dr. Erol Kapluhan şöyle yazar ilgili makalesinde: “Köyün, dolayısıyla memleketin eğitim yoluyla kalkındırılması hamlesini önce Mustafa Kemal, sonra da onun direktifleri ile Mustafa Necati, Reşit Galip, Saffet Arıkan, Hasan Ali Yücel, H. Fikret Kanat, ve İ. Hakkı Tonguç gibi eğitimciler başlatmışlardı.”**

Atatürk, 1 Mart 1922’de TBMM’yi açış konuşmasında, Köy Enstitüleri’ne olan zorunlu ihtiyacın gerekçesini açıklar: “Bu memleketin asıl sahibi ve toplumsal varlığımızın asıl nedeni köylüdür.” ve “Bu köylüdür ki bugüne kadar bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır. Bu yüzden bizim izleyeceğimiz maarif siyasetinin temeli, önce var olan cehaleti ortadan kaldırmaktır.”

Yüz yıl sonra ise “cehalet” ne yazık ki yeniden hortlayacak ve zehirli sarmaşık gibi ülke insanının can damarlarını tıkayacaktır. Sözde eğitim kurumları açıldıkça özdeki cehalet artacak, yetmeyecek, profesör unvanlı birileri çıkıp cehaleti kutsayacak ve “okuma oranı arttıkça” kendisine “afakanlar bastığını” söyleyecek ve “cahil, okumamış” halka olan güvenini belirtecektir. (basın)

Amacı, köy okullarına ilkokul öğretmeni yetiştirmek olan “Köy Enstitüleri” 17 Nisan 1940’ta açılır. Başbakan, İsmet İnönü’dür. Yasa’nın çıkmasının ardından Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel bir genelge gönderir ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un işbaşında yaptığı rehberlikle ana çerçeve çizilir. Pedagoji uzmanı H. Fikret Kanat’ın savunduğu fikir de “köye göre öğretmen” dir.

İlk genelgede birçok nokta yer alır. Öncelik, çocuğu merkeze alan bir eğitim anlayışı ve yurtseverliktir. O gün, halkla bağ kurmanın önemine değinen bir madde ise bugünün ülke siyasetinde izlenmesi gereken yol için de âdeta bir ışık yakmıştır. Şöyle der: “Köy Enstitüleri talebesine halkla doğrudan doğruya münasebete girişmeyi temin edici işler yaptırılacaktır. Her türlü iş sahibi halkla kolay (ve) normal bir şekilde konuşmaları, halk ruhuna âşina olmaları, halkın mühim ihtiyaçlarını giderici pratik tedbirleri bilmeleri, imkân altına alınacaktır.”

Ancak 1943’te toplanan İkinci Eğitim Şûrası’nda Köy Enstitüleri aleyhinde eleştiriler ortaya çıkar; eleştiriler suçlamalara dönüşür. Dr. Necdet Aysal, ilgili makalesinde şöyle yazar: “Enstitülere yalnızca köy çocuklarının alınması ve mezunlarının da yine köylerde görevlendirilmesi, toplumda bir köylü-kentli ayrımı yani sınıf farklılığı doğurmaktadır. Bu bölünme Anayasa’ya da girmiş olan Halkçılık ilkesine ve anlayışına da ters düşmektedir. Enstitülerde aşırı solcu, hatta komünist ideolojiyi yansıtan bir eğitim ve öğretim yapılmaktadır… Bu tür eğitim Milliyetçilik ilkesiyle çelişmektedir. Enstitülerin yönetim kadrosu genelde solcu, Marksist tanınan kişilerce doldurulmuştur.”***

Aysal şöyle devam eder: “Özellikle İkinci Eğitim Şûrası’nda bu eleştirileri getirenler, Köy Enstitülerini yakından tanımayan, ön yargılı fikirlere sahip dinci ve mutaassıp gruptu… İtirazlardan biri de köylünün okumasının ‘gözünün açılmasının’ doğru olup olmadığını ileri süren gerici zümre ve eskiden beri köylünün sırtından geçinen ağalardı… Milliyetçilik diye tutturan, Köy Enstitüleri’nde Atatürk ilkelerinin öğretilmesini, öğrenciye yetki ve sorumluluk verilerek uygulanan demokratik eğitimi aşırı bulanlardan birisi de Reşat Şemsettin Sirer’dir.”

Ancak her şeye rağmen Enstitüler çalışmalarına devam etmekte, Cumhurbaşkanı İnönü eleştiriler geldikçe, İsmail Hakkı Tonguç’tan Enstitülere daha fazla kız öğrenci almasını istemektedir.

1945, iç politikada önemli gelişmelerin olduğu bir yıldır. “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu” (ÇTK) nedeniyle yapılan görüşmelerde muhaliflerin sesi iyice belirgin hale gelir. CHP içindeki büyük toprak sahibi milletvekilleri yasanın; “özel kişilere ait belli bir sınırın üstündeki toprakların kamulaştırılmasına olanak veren madde” sine karşıdırlar. Neticede birçok gelişmenin ardından Demokrat Parti (DP) kurulur; çok partili siyasî hayata geçilir.

1946 yılında, Köy Enstitüleri DP’nin elinde, CHP’yi yıpratmak için artık önemli bir kozdur. Seçimlere gidilirken CHP, kaybetme kaygısı ile Köy Enstitüleri’ni savunmayı bırakır, “düzelteceğiz” demekle yetinilir. 1946 seçimlerini CHP kazanır ancak Hasan Âli Yücel’e yeni kurulan kabinede yer verilmez. Yücel, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan istifa eder. Yerine Reşat Şemsettin Sirer getirilir. Sirer, gerici ve tutucu bir siyasetçidir ve İsmail Hakkı Tonguç’a, “Bu köylü çocuklarını neden okutmak istiyorsun?” diye soran kişidir. Sirer, “baba” unvanlı İsmail Hakkı Tonguç’u da İlköğretim Genel Müdürlüğü’nden uzaklaştırır.

Köy Enstitüsü düşmanlığı, komünizm düşmanlığı ile eş değerdedir.

1947’de yasa ve yönetmeliklerde yapılan düzenlemeler neticesinde Köy Enstitüleri sisteminin işleyişi sekteye uğrar. Köy Enstitüleri’ni karalama ve iftiralar kampanyaya dönüşürken, köylerdeki öğretmenlerin kurumlarla ilişkileri kesilir; sakıncalı (!) kitaplar yakılır. 1949 yılında yani CHP iktidarının son döneminde, Şemsettin Günaltay kabinesinin Milli Eğitim Bakan Tahsin Banguoğlu’dur. Bu dönemde çıkarılan bir yasa ile enstitülere yalnızca köy çocukların alınması yönteminden vazgeçilir, karma eğitime de son verilir. Bununla da kalınmaz; “5210 sayılı yasa ile İçişleri Bakanlığı eğitimde inisiyatifi ele alır, seçimleri kazanma gayesiyle ilkokullara din dersi koyar ve Enstitü mezunları din politikacılarının hedefi olurlar.” ***

Sonrasında ise her gelen iktidarla dinciliğin taşları yeniden döşenmeye başlayacaktır.

Köy Enstitüleri”, 1950 Seçimlerini kazanan DP’nin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri döneminde çıkarılan bir kanunla (6234 sayılı kanun) öğretmen okullarına dönüştürülür ve kapatılır. Tarih 27 Ocak 1954’tür.

Ülkenin üstüne serilmiş olan “cehalet” örtüsünü kaldırma düşünce ve iradesi ne yazık ki Atatürk’ün vefatının ardından kademeli olarak örselenmiştir. 2023’te yapılacak olan “Yüzüncü Yıl” seçiminde bu kalın gaflet ve cehalet örtüsünü kaldırıp atmak boynumuzun borcudur.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *