Metaverse; ahiret/bir sonraki
Son günlerde basında ve sosyal medyada çok sık duymaya başladık “Metaverse” kelimesini. Gerçeğe yakın sanal dünya olarak tanımlayabileceğimiz Metaverse, astronomide büyük çoklu evren olarak ifade ediliyor.
Bu sanal dünya/evren yani Metaverse; insanların bazı cihazları (sanal gerçeklik/virtual reality ve artırılmış gerçeklik/augmented reality cihazları) kullanarak, fiziksel çaba harcamadan kendilerini zihinsel olarak hissettikleri algısal bir evren. Kavramı ilk kez Neal Stephenson, “Snow Crash” adlı bilimkurgu romanında kullanmış. (1992) İnternetin öncüleri tarafından ’70’lerin sonları ve ’80’lerin başlarından beri zihinlerde canlanan sanal alan, elle tutulan dünya ile iç içe geçmeye devam ediyor.
Meta Yunanca “ile veya sonra” anlamında, günümüzde ise “ötesine gitmek” anlamında kullanılıyor. Kur’an’daki, “daha sonraki” anlamını taşıyan “ahiret” kavramı gibi yani mevcut evrenin ötesine geçmek gibi…
Birleşik bir sözcük olan bu kavramın önce kelimelerine bakalım.
“Meta” sözlüklerde; kendine işaret eden, kendine özgü, soyut düşünce ile ilgili, özgönderimsel bir şekilde yorumlamak yani kendine referans vermek olarak geçiyor. Kendilik kavramı ön plana çıkıyor. Descartes’ın “Düşünüyorum öyleyse varım!” ifadesindeki gibi; bedenin karşısında yer alan öz. Ya da Yunus Emre’nin ifadesiyle “Bir ben vardır bende, benden içeri…”
Bu tanımlamalar bir şey daha hatırlatıyor; Kıyamet Suresi 14. ayeti. Fikir vermesi açısından üç çeviri ile örnekleyelim: “Gerçek şu ki insan, öz benliği üzerine yönelmiş keskin ve derin bir bakıştır.” (Yaşar Nuri Öztürk) “Daha doğrusu insan (bizzat) kendisine karşı bir şahittir.” (Hasan Basri Çantay) “Doğrusu insan kendine karşı bir basirettir; kendisinin ne yaptığını gayet iyi bilir.” (Elmalılı Hamdi Yazır)
“Verse” (vörs) kelimesinin Türk dilinde ilk akla gelen karşılığı ise “dize” dir. Ancak “verse” çok farklı anlamları da olan bir kelime. Örneğin genel anlamda; deneyimleyerek tanımak, bir şey öğretmek ve ayet olarak tercüme ediliyor. Konuşma dilinde, oyun, yarışma veya savaşta rakip olmak, argoda; yarışmada rakibe karşı rekabet etmek olarak kullanılıyor. Sözcük grubu ya da deyimlerde ise; eğitmek, bilgilendirmek, kaynak vermek/göstermek, ayrıntılı bilgi vermek ya da bir konuya ait tüm ayrıntılar/gerçekler/noktalar gibi anlamları barındırıyor.
Vatandaş okuması yaparsak, kendi kendinin rakibi olarak öğrenmek, her ayrıntıyı yaşamak desek çok da yanlış demiş olmayız. Burada yine bir Kur’an ayeti (verse) verelim, Kehf/Mağara Suresi 49. ayet:
“… Eyvah bize! Bu defter de ne acayip, ne küçük komuş ne büyük hepsini zaptetmiş’ ve bütün yaptıklarını hazır bulmuşlardır…” (Elmalılı Hamdi Yazır) “Eyvah bize, derler, bu kitaba ne olmuş, küçük büyük hiç bir şey bırakmayıp onları saymış!’ Onlar bütün işlediklerini hazır bulmuşlardır.” (Hasan Basri Çantay) “Vay başımıza! Ne biçim kitap bu! Ne küçük bırakmış ne büyük. Hepsini sayıp dökmüş!’ Yapıp ettiklerini hazır bulmuşlardır.” (Yaşar Nuri Öztürk)
Acaba insanoğlu şimdilik bilemediği/açıklayamadığı bir Metaverse içinde kendi hayatını kayıt altına mı alıyor, kendi için bir tür kayıt sistemimi oluşturuyor?
21. yüzyılda -hangi dinden olursa olsun- ahiret hayatına yani bir sonraki hayata inanan insan için hâlâ sanallığını koruyan cennet ya da cehennem, kişinin kendi elleriyle ürettiğinin karşılığı/kişinin kendi ile rekabeti ise, bu kavramlar da birer Metaverse olabilir mi?
Bu sorular, hayatımıza giren bu yeni sanal kavramın bende ilk düşündürdükleri ve şimdilik de sanal olarak kalmak durumundalar. Ancak dünya adlı gezegenimizde bu sanallığın yarattığı fizikî bir durum da var. Ona da birkaç bilgi notuyla değinelim.
Metaverse, günümüz dünyasında iş birliği fırsatları da sunuyor. Kültürel ve ekonomik birçok alanda, gelişmiş farklı teknolojilerin eşzamanlı ve tümleşik (entegre) biçimde kullanılmasına olanak sağlıyor. Diğer yandan Metaverse’le ilgili sanal gerçeklik cihazları üzerinde yapılan çalışmalar ve “sosyal medya büyükleri” nin milyonlarca insanın metaverilerine sahip olması, bireysel sınırlar için tehdit olarak görülüyor.
Geleceğin sosyal medyası Metavers’ün sanal kamusal alanları ve sanal para birimleri de dünyayı sarmaya başlamış. Bu dünyaya adım atmaya hazırlanan şehirler de var. Güney Kore’nin başkenti Seul, 2022 yılının sonunda Metaverse platformunu faaliyete geçirecek ilk kent olma özelliğini taşıyor. Metaverse evreninde yer alacak olan 4. test şehir ise güzel başkentimiz Ankara. (ilk üçü; Bari, Helsinki ve Los Angeles) Platformlar, belediye hizmetleri için kullanılacak.
Uzmanlara göre teknoloji ilerledikçe; bizler oturduğumuz yerden alışveriş yapacağız, kültür faaliyetlerine katılabileceğiz, istediğimiz mekânda vakit geçirebileceğiz. Yani sanal dünyada sosyalleşeceğiz. Yani birileri bizi fizikî dünyadan kurtaracak; birbirimize dokunmaktan (!) kurtaracak!
İnternet ortamında Metaverse konusunda ilginç makalelere ulaşmak mümkün. Bunlardan biri, Tatiana Revoredo’nun uzun ve ayrıntılı makalesi. “Blokzincir” (blockchain) uzmanı Revoredo’nun şu cümlelerini paylaşalım: “…Bu alanlarda kurallar değişir. İnsanlar günlük yaşamlarında hayal ettikleri şeye dönüşürler. Dijital avatarlar aracılığıyla içsel benliklerini ifade ederler ve hatta dijital idollerini bu dünyaya getirebilirler… Henüz hiç kimse Metaverse’ün tam boyutu ve genişliği hakkında bir fikre sahip değil…”*
Kasım 2021’de Reuters’da çıkan bir haberde ise; “Decentraland, kullanıcıların arazi satın alabilecekleri, binaları ziyaret edebilecekleri, dolaşabilecekleri ve avatar olarak insanlarla tanışabilecekleri çevrimiçi bir ortamdır, metaverse olarak da adlandırılır.”** ifadesine yer verilmiş. Aynı haberin başında da Decentraland’ın bir sanal gayrimenkul yamasının “2,4 milyon dolarlık rekor bir kripto para birimine” satıldığı yazıyor!
Aklımız zorlanıyor ancak Orta Çağ döneminde kilisenin halka para karşılığı cennetten arsa sattığını, ülkemizde de cennetten arsa satarak vatandaşı dolandıranları hatta artık satış işlemlerinin dolar üzerinden yapıldığını düşününce de dincilik ve Metaverse meğer çoktandır kol kola imişler diye de şaşırıyoruz!!!
Covid-19 pandemisi insanların sanal âleme yönelişini artırdı, hızlandırdı. Kimilerine göre fiziksel ve sanal dünyalar arasındaki sınır çözülmeye başladı. Bunlar bilimin konusu ancak düşünmeden edemiyoruz; sizce bütün bu gelişmeler açlığa, yoksulluğa, insan hakları ihlallerine de çare olacak mıdır? Yoksa birileri sanallık içinde bulutlar arasında dolaşırken birileri de “bir sonraki/daha sonraki” için mücadele etmeye devam mı edecektir?