Biz onların cemaziyelevvellerini biliriz!
Eskilerin çok kullandığı son zamanlarda ise toplumda sık sık karşılaştığımız bir deyim vardır.
"Biz senin Cemaziyelevvellini biliriz!"
Bu meşhur deyimin bir de hikayesi vardır:
Osmanlılarda arşivciliğe büyük önem verilir ve devlete ait her belge titizlikle saklanırdı.
Şimdiki gibi dosyalama düzeninin olmadığı o dönemde devlet dairelerinde bu iş için çuvallar kullanır ve her aya ait biriken belgeler bir torbaya doldurarak korunur üzerine evrakların ait olduğu ayın adı yazılırdı. Sene sonunda on iki tane olan evrak torbaları arşive kaldırılırdı.
Arşive kaldırılan belgelerin birbirine karışmamasının ve arandığı zaman kolay bulunabilmesinin sağlanması için torbaların üzerine iri yazı ile ait olduğu ayın adı yazılır, bundan sonra torbalar mahzene indirilip, orada sıraya konulurdu.
O tarihlerde alaturka saat ve hicri takvim kullanıldığından torbaların üzerine yazılan aylar; recep, şaban, ramazan, cemaziyelevvel, cemaziyelahir şeklinde idi…
Yıllardan birinde cemâziyel evvel ayına ait belgelerin bir sandığa konulup, sandığın kapağı mühürlenerek belgelerin başka bir yere götürülmesi gerekmiş…
Arşivde görevli dar gelirli bir memur, istenilen belgeyi sandığa boşalttıktan sonra eski yıllara ait boş torbayı alıp evine götürmüş.
Bir süre sonra da yoksulluk nedeniyle bu torbadan kendine don gömlek, iç çamaşırı diktirmiş ve giymeye başlamış.
Torbanın üzerindeki saf bezir işi mürekkep, çamaşırın birkaç kez yıkanmasına karşın çıkmamış ve torbanın üzerindeki cemâziyelevvel yazısı, iç çamaşırın arka bölümünde olduğu gibi kalmış.
Bir gün hamama giden katip, orada daire arkadaşı ile karşılaşmış.
Arkadaşı katibin iç donunun üzerinde yazılı kalan cemaziyelevvel yazısını fark etmiş.
İşi anlamış ama ses çıkarmamış.
Gel zaman git zaman torba hırsızı katip mesleğinde terfi ederek müdür olmuş.
Artık kadife astarlı samur kürkler, mücevher işlemeli kaftanlar giyer olmuş.
Eski meslek arkadaşlarına tepeden bakmaya başlamış.
Hamamda rastladığı arkadaşı da onun emrinde çalışıyormuş.
Bir gün aralarında bir tartışma çıkmış.
Gururu kırılan arkadaşı eski torba hırsızı müdüre şunları söylemiş:
“Haydı canım sen de, kime hava atıyorsun?
Ben senin cemaziyel-evvelini bilirim…
“Cemâziyelevvelini bilmek” sözü o günden sonra, herhangi bir kişinin geçmişteki bir kusurunun, kötü hallerinin unutulmadığını “üstü kapalı bir biçimde” anlatmak için kullanılmaya başlanmış...
Giydiği takım elbiseyle, bindiği lüks arabayla, protokol masalarında oturarak topluma "aydın, önemli şahsiyet" mesajını verenler bir hayli çoğaldı da çoğaldı...
Sadece zenginlik ile saygının, hürmetin olacağını düşünenler o yüzünüze gülen, yüzünüze karşı sizlere methiyeler düzenlerin arkanızdan neler neler dediğini ne zaman duyacaksınız!
Nefislerinin, heveslerinin ve benliklerinin esiri olanların biz cemaziyelevvellerini biliriz!
Düne kadar savunduğu davasını, duruşunu mal ve makam için terk edenler bugün çıkmış aydın, kanaat önderi, akil insan olma iddiasında bulunuyor!
Biz sizlerinde cemaziyelevvellinizi biliriz!
Çıkar ve maddi imkanları bittiği için gömlek değiştirir gibi siyasi ideoloji değiştirenler, biz sizinde cemaziyelevvellinizi biliriz!
Dindar, muhafazakar görünüp fakat ümmetin, milletin, vatandaşların hakkını, hukukunu yiyenler, biz sizlerin de cemaziyelevvellinizi biliriz!
Zengine ayrı, fakire ayrı davranan makam sahipleri, biz sizlerin de cemaziyelevvellinizi biliriz!
Daha kendini ifade etmekten aciz olup sivil toplum kuruluşlarının sefasını sürenler, biz sizin de cemaziyelevvellinizi biliriz!
Biz kimiz?
Biz, bu toprakların asıl sahipleri olan halkız!
İnsan, geldiği yeri asla unutmamalıdır. Bir zamanlar kendisinin verdiği mücadeleyi, çektiği acı durumları, başkalarına çektirmeye kalkmamalıdır. İnsanları hor ve hakir görmemeli, her daim mütevazı, alçak gönüllü olmalıdır.
Hele birde makamı varsa daha da hilim sahibi olmalı, tüm olaylara önce hüsnü zanla bakmalı daha sonra araştırıp hakikate göre hareket etmelidir.
Başkalarının yaptıkları yanlışsa, aynı yanlışları tekrarlayan kişi olmamalıdır.
Herkes yanlış da yapsa, kendisi doğruyu yapanların ilki olmalıdır. Veraset yoluyla yahut hasbe’l-kader kendisini çok iyi bir konumda bulmuşsa, onu bulamayanları düşünmeli, kendisini o insanların yerine koymalı her zaman sağduyulu davranmalıdır.
Sahip olduğu o imkanların elinden alınıvereceğini aklına getirerek hep iyiliklerin adamı olmaya gayret etmelidir.
Her birimizin cemaziyel evveli olduğu gibi cemaziyel ahiri de yok mu?
Ne oldum dememeli insan. Ne olacağım diye düşünmeli...