Kayıt dışı çalışma hayatı
2022 yılında uygulanacak olan net asgari ücret 4.253,40 TL olarak belirlendi. Günlerce estirilen rüzgâr yavaşlayarak durdu ve konu gündemden düştü. Alan memnun, veren memnun, kısaca herkes memnun…
Her şey bir yana Türkiye şartlarında 2022 yılı için asgari ücret iyi bir rakama getirildi. İşe girişte en azından 4.253, 40 TL fena bir tutar sayılmaz. Özellikle iş hayatına yeni atılacak olan yirmili yaşlardaki gençler için…
Düşünün okuldan mezun olmuşsunuz ve büyük bir şans eseri iş bulmuşsunuz. Ücretiniz 4.253 TL. Sigortanız da başlayacak. Hele bir de yemek ve yol masrafı işyerinden sağlanıyorsa tam kaymaklı kadayıf…
Gerçekten böyle mi olacak? Hele de bu salgın döneminde ayakta kalma mücadelesi veren küçük ve orta ölçekli işletmelerde…
Bir örnekle anlatalım:
İşe müracaat ettiniz, anlaştınız, buraya kadar her şey çok güzel. Tam tokalaşacaksınız, yetkili “Ancak” diyor, “Biz size bu ücreti veririz ama sigortanızı yapamayız. Sigortanızın yapılmasını istiyorsanız, sigorta prim bedelini sizin ödemeniz gerekiyor. Bu durumda da ücretiniz 2.600 TL olur.”
Şaşırdınız mı?
Başka bir örnek;
Orta düzey bir yönetici olarak iş müracaatında bulundunuz. Ücret talebiniz 10.000 TL. Yetkili, “Tamam!” dedi.“Biz size bu ücreti veririz ancak, sigortanızı asgari ücretten gösteririz. Kabul ediyorsanız, hemen başlayın.”
Ne yapacaksınız? İşe ihtiyacınız var. Ayrıca yetkili sohbet arasında, “Bu maaşların altında çalışmaya razı olan çok sayıda mülteci işçi var. Sıraya giriyorlar. Hem onlar sigorta da istemiyorlar.” diyerek kulağınıza kar suyunu kaçırmışken…
Birkaç yıl önce yaşadığım bir olayı hatırladım. Bir yazımda da bahsetmiştim. Örnek olması için tekrar hatırlatayım;
Toplu taşıma aracında Türkmenistanlı bir gençle sohbet imkânım olmuştu. Bu genç Avcılar’da bir mobilya firmasında çalışıyordu. Ailesi de İstanbul’daydı. Kardeşleri, akrabaları hepsi birer iş bulmuşlar ve çalışıyorlarmış. Oturma ve çalışma izninin olduğunu söyledi. Bütün ailesinin çalışmasına ister istemez biraz canım sıkılmıştı. Öyle ya, bizim gençlerimiz işsiz gezerken…
Kendimi tutamadım ve ne kadar ücret alıyorsun dedim.“Bin sekiz yüz lira,” dedi. O zaman sigortasız çalışıyorsun dedim. Çünkü asgari ücretin altındasın. Türkiye’de bu tutara işçi çalıştırılması yasak… Bu durumda senin çalışma iznin de yoktur. Biraz şaşırdı. “Sigortam var ama ülkemde var,” dedi. “Burada sayılmıyor mu?” Sen, anlattığın kadarıyla Türkiye’de sigortasız çalışıyorsun; bu durum senin çalışma izninin olmadığını gösteriyor diye cevap verdim. Bu sefer, çalışma izni olmadığını itiraf etti. Nasıl alabileceğini sordu. Çalıştığınız firma müracaat etmeli, ya da sizin Türkiye’de derneğiniz var sanırım, onlardan da yardım isteyebilirsin dedim. Burada işin ilginç tarafı, farklı yerlerde çalışan akrabaları da ayda bin sekiz yüz lira ücret alıyorlarmış. Mültecilerde maaşlar standarda bağlanmış anlaşılan…
Yabancı işçiler ağırlıklı olarak çalışma izni olmadan, sigortasız ve asgari ücretin altında çalışıyorlar. Hal böyle olunca da işverenler kendi vatandaşının maliyetine katlanmamak için yabancı işçi çalıştırmayı tercih ediyorlar.
Bir başka örnek daha;
1.750 TL maaşla işe girdiği için sevinen, tanıdığım bir gence merak edip sordum. Aramızda geçen konuşmayı aktarayım;
-Yeni işe girmişsin hayırlı olsun. Haftada kaç gün gideceksin?
-Sağol abla. Her gün gidiyorum. Ayda 1.750 TL alacağım. Yani tam çalışıyorum.
-Ama aldığın bu ücret asgari ücretin çok altında, bu yasal değil. Neden kabul ettin?
-Kabul etmeyip de ne yapacağım abla, iş mi var? İtiraz edene patron kapıyı gösteriyor! Beğenmeyen çıksın gitsin diyor!
Genç, canı sıkkın bir şekilde cevaplarken ben de sinir olmuş bir vaziyette sorularıma devam ediyorum:
-Peki, sigortan var mı?
-Ne sigortası abla! Sigortayı kim bulmuş! Bizim buralarda kimseye sigorta yapmazlar.
-Neden şikâyet etmiyorsunuz? Şikâyet edin. Ceza yiyince aklı başına gelir. Siz sessiz kaldığınız için, onlar sigortasız eleman çalıştırmaya cesaret ediyorlar.
-Ne yapayım abla. Hem burada iş öğreniyorum. Ailem de çalışmamı istiyor. İstesem de işten çıkamam. Ailem çok kızar.
E, bu cevaba verecek cevabım olmadı tabii. Sadece, tabi, sen de haklısın, diyebildim.
Evet, bu durumda yapacak bir şey yok. İşveren de işçi de kendi açısından haklı. Birisinin işe ihtiyacı var, çalışmazsa aç kalacak. Diğeri de ayakta kalmak zorunda… Çünkü asgari ücretin işverene maliyeti, 5.879,70 TL. Küçük bir restoran, 10 işçi çalıştırsa ayda 58 bin 797 TL ödemek zorunda. Bunun üzerine kira, malzeme ve diğer masrafları da ekleyin. Nereden baksanız bu işletme ayda 100.000 TL işyeri giderini göze almak zorunda. En iyi nereden kısıntıya gidebilir? Çalışanlardan. Ya işçi çıkartacak ya da bordrolar üzerinde oynayacak. Çare yok, sistem buna zorluyor.
Bir de emekli olup da eğer iş bulabilirlerse tabii, çalışmak zorunda olanlar var. Bunlar için SGK’ya %32 prim ödeniyor. Kişi emekli olduğu için bu primin ona hiçbir faydası bulunmuyor. Emekli maaşında bir artış meydana getirmiyor. İşverene de yük oluyor. Kısaca emekli çalışandan kesilen %32 prim, SGK’ya hibe ediliyor… Emekli zaten zamanında primini ödemiş, emekli maaşı alıyor. Yetmemiş ki tekrar çalışmak zorunda kalmış. İyi de bu kişiden ne diye bu kadar yüksek prim kesilir? E böyle olunca da emekliler ikinci bir işte çalıştıkları zaman işverenle anlaşıyor ve ücretini açıktan alıyor. Dedik ya sistem buna mecbur ediyor. Burada kastettiğim ekonomik sistem…
***
Türkiye’de denetim mekanizmaları çalıştırılmıyor. Şikâyet mekanizması da işlemiyor. Bu durum iş dünyasını da kapsıyor. Kaçak işçi çalıştırılması konusunda işveren memnun… Sonuçta işçilik maliyetleri düşüyor… Ücretlerde SGK payı çok yüksek: %32,50. Bunun %15’i işçiden kesiliyor diyeceksiniz ama kısmen, çünkü beyaz yakalı tâbir edilen ve profesyonel, yönetsel veya idarî işler yapan kişilerden çoğu, ücretini net üzerinden anlaşır. Hal böyle olunca da tüm SGK primleri ile vergileri işveren yüklenir. Bu çalışanlar için SGK prim oranı ya da vergi dilimlerinin bir önemi yoktur, çünkü maaşlarını etkilemez. Kısaca burada işveren açısından işçi maliyetlerinin de biraz aşağıya çekilmesi, onlara az da olsa nefes aldırabilir.
Tekrar asgari ücrete dönecek olursak; istatistiklerde, asgari ücretle çalışan kişi sayısı hiçbir zaman gerçeği yansıtmaz. Çünkü o sayının içinde daha yüksek maaşa çalışıp, ücret bordrosunda asgari ücretten gösterilen pek çok çalışan vardır.
İşsizlik bu kadar yüksek oldukça kayıt dışı çalışma/çalıştırılma devam edecektir. Tabi, gerçekleri yansıtmayan ücret bordrolarının düzenlenmesi de…