Başarı soğana benzer!
Sevgili okurlar, bu hafta bütün bir konu işlemek yerine, başarı yolculuğunda, okunan kitaplarda, konferans ve eğitimlerde pek rastlanılmayan; başarı haritasının pek de çizilmeyen sokaklarında birlikte yürüyelim istedim. Ve bu konuda fikirlerimi, süzgeçten geçirip bilgiye dönüştürdüğüm deneyimlerimi sizinle paylaşacağım bir yazı derlerim.
“Bazılarımız dayanmanın bizi güçlü
kıldığını zanneder oysa bazen bizi güçlü
yapan şey bırakmaktır.”
Hermann K. Hesse
Başarı Soğana Benzer
Yaşam denge üzerine kuruludur. Hangi yöne hareket edersek edelim, hangi düşünceye eğilim gösterirsek gösterelim mutlaka onun eksi veya artı kutbu da hareket edecektir.
Eyleme geçtiğimizde durmak, yükseldiğimizde düşmek, tuttuğumuzda bırakmak, gittiğimizde dönmek, açtığımızda kapatmak, söylediğimizde susmak, yaktığımızda sönmek ve daha binlerce oluşun farklı uçları da devreye girmektedir.
Öyle ise…
Niyetlerinizi, hedeflerinizi, sözlerinizi tekrar tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ederim. Kim bilir, kazanmak için çıktığınız yolda kaybetmek ağır basan tarafınız olabilir… Belki de kendinizi gerçekleştirme düşüncenizin temelinde bir değersizlik duygusu yatıyor ve bu durum sizin yolunuzu her defasında yanlış insanlara, yanlış işlere çıkarıyor olabilir. Eğer dikkat etmezseniz aydınlanmanızın gölgesi, ışığımızın boyunu da geçebilir.
Aynı (olumsuz) sonuçları doğuran bir döngünün içinde olduğunuzu düşünüyorsanız yolunuzu uzatmayın, bir rehberle hareket edin. Doğru bir rehber bazen üç ömürde çözümleyemeyeceğimiz bir durumu üç dakika içinde çözümleyebilir.
Başarı bir soğana benzer. Merkezine inmek istediğimizde zarlarını soymak icap eder. Her bir zar, kendimizi gerçekleştirme yolculuğumuzda aşmamız gereken birer katmandır. Ve her katmanın geçilmesi sadece üzerimizdeki fazlalıklardan arınmamızı değil aynı zamanda bizim, kendimize biraz daha yakınlaşmamızı sağlar. Tüm başarılar, aslında insanın kendini geçmesidir…
* * *
Başarıya Yakışmak
Amaçlarınızın size uygun olup olmadığını iyi tahlil etmeli ve böyle bir gerçeği hiçbir sûrette yadsımamalısınız. Bu oldukça önemli bir husustur. Birçok kimse var ki içine sığmayacakları elbiseleri giyinmeyi istemekte, bunun mücadelesini vermektedir. Hazin olan ne bu isteği ne de verdiği mücadeledir; bu arzusunu henüz fark etmemesidir.
Birçok kimse de var ki güçlü potansiyellerini küçük hedefler doğrultusunda; yani kendilerine dar gelecek elbiseleri giyme sevdasında tüketmektedir. Biri oku hedefin ötesine atarken, diğeri ise oku hedefine yetiştirememektedir. Oysa başarı, önce hedef tahtasını isabet ettirebilmektir. 12’den vurmak bu çalışmanın ince ayarlarındadır. Önce kendinize yakışacak bir elbise seçmelisiniz, bu elbise aslında sizin hedefinizdir. Ardından üzerinize uygun bir modeli giyinmelisiniz; bu da sizin olmak istediğiniz/olacağınız kişidir. Bazen başarmak yetmez, başarıya yakışmak da gerekir.
* * *
Hayat Yalan Söylemez
Bazı kimseler sipariş bir duyguyla; başkalarının kendilerini o alana yakıştırmasıyla yola çıkarlar. Bazıları hedeflerine ulaşsalar da içlerinde hep başka insan olma duygusunu taşırlar. Bu kimseler daha çok sıradan zannettikleri bir hobinin aslında yaşam amaçlarını çok sonra fark etmiş kimselerdir. Bilinçlerinin bir yerinde ‘keşke’ programı hafif fakat sürekli çalışmaktadır. Ne zaman yoğunluklar, koşturmalar azalır; temel ihtiyaçlar emeklilik veya süresiz maaş alımıyla güvence altına alınır, işte o zaman kişi kendi söylediklerini duymaya başlar.
Kendinizi duymak istiyorsanız eğer kulaklarınızı, gerçeği görmek istiyorsanız eğer gözlerinizi kapatmalı ve hayatın size ne söylediğine yoğunlaşmalısınız. Hayat her zaman doğru söyler.
“Bana hedefi olan bir ambar görevlisi
gösterin, ben de onu size tarih yazan bir insan
olarak vereyim. Hedefi olmayan birini gösterin,
ben de onu size bir ambar görevlisi olarak vereyim.”
J.C. Penney
Enerjinizi Hedefinize Odaklayın
Kişisel gelişim alanının olmazsa olmazlarından bir tanesi hedef belirmek, bir diğer ise karar vermektir. Gerisi bu iki olguyu süresiz güçlendirmektir. Kendini geliştirmeye karar veren birçok kişi farkında olmadan yorgunluklar inşa etmektedir. Sabah uyandığında içine bir aydınlığın doğduğunu hisseden, sosyal medyada herkesin uyanışına hizmet edecek paylaşımlara girişen, bir anda onlarca kitap siparişi verip, yüzlerce videonun içinde yüzen… Eşine, dostuna, arkadaşlarına kurduğu cümlelerde ‘pozitifliğin’ altını çizen fakat bu süreci birkaç ayın ötesine geçiremeyen, tüm bu mesailerinin ardından kendinden yorgun bir savaşçı meydana getiren kimseleri yakından görmekte ve bazılarını tanımaktayım. Nasıl oluyor da tüm iyi eylemler doğruya hizmet etmiyor diye sorabilirsiniz.
Erken tükenişlerin en büyük nedenlerinden bir tanesi yaşamımızın sadece gülmek, sadece ‘evet’ demek, sadece ilerlemek, koşmak, tırmanmak, pozitif olmak üzerine programlanmamış olmasını yadsımalarından kaynaklanmaktadır.
Hayat; koşmak kadar çalışmak, çalışmak kadar dinlenmek; eğlenmek kadar hüzünlenmektir aynı zamanda. Bu hallerden hangisi biraz aşırıya kaçarsa orada akışın rengi değişir. Nasıl ki günde birkaç litre su içmek sağlığımız için faydalıysa birkaç yüz litre su içmeye yeltenmek bir o kadar zararlıdır. Burada denge oldukça önemlidir.
Evet! Birçok ‘iyi’ neden bir ‘doğru’ ortaya çıkaramıyor sorusuna gelince; kişisel gelişim alanında erken tükenmişliğin temel sebeplerinden bir tanesi, bir hedefin ve bunun uzantısında güçlü bir kararın olmamasıdır. İçimize doğan o aydınlanma hissine, açılan o muazzam zihnimize bir yol göstermediğimizde enerji savrulmakta, sağa sola çarpmakta ve ortalığa dağılmaktadır. Burada kendimize özen gösterip, dikkat etmemiz gereken husus söz konusu enerjiyi bir yere odaklamaktır. Bu odağı ancak bize uygun bir hedef, güçlü bir neden ve net bir kararla sağlamak mümkündür.
* * *
Eski Dosyaları Kapatın
Başarı iz sürmektir. Hem ileri yönlü hem geri…
Ustaların, rehberlerin yollarına bakmak, metotlarını ele almak, değerlendirmek, gerekiyorsa yeniden tasarlamak ve vizyonumuzu besleyerek yürümek başarının ileri yönüdür.
Nerede bir açığımız kaldıysa, aşılması gereken nasıl bir eşiğimiz varsa, kimlerin bize güvenini kırdıysak, hangi sözleri verip de tutmadıysak tüm bu ve buna benzer ömür dosyalarımızı yeniden derlemeli, düzenlemeli, en başta kendimizle ve kırdığımız gönüllerle helalleşmeliyiz. Bu helalleşme başarının geriye dönük iz sürümüdür. Her açık kalmış dosya güven zeminimizi kaygan kılabilir. Oysa başarı, yere sağlam basmayı gerektirir.
Kendinize sorun: şimdi dünya turuna çıkacak olsanız, yanınıza ağır mı yoksa hafif mi eşya alırdınız? Öyle sanıyorum ki hafifi tercih ederdiniz. Hatta mümkünse elinizi-kolunuzu sallayarak gitmek isterdiniz. Kendiniz olma yolcuğunuz da bundan başka değildir. Kapanmamış defterler bir gün bir yerde kendini ödetir. İyisi mi hayat sizinle ödeşmeden harekete geçin ve siz onunla ödeşin…
“Eksiksiz bir başarı rast gele değil,
ancak tam ve sağlam bir planın
uygulanmasıyla elde edilir.”
Fraternal Monitor
KUTU
Başarının Hediyesi
Birçok kimse var ki dinlenmekle pes etmeyi birbirine karıştırmakta. En dinlenmesi gereken bir zamanda bunu pes etmekle karıştırdığında “Hayır! Direnmeliyim!” enerjisi biraz daha yükseliyor, bu bilinçle bir müddet daha yol alıyor ancak yaşamaktan korktuğu, ertelediği o pes etme hali tam da burada devreye giriyor.
Amacımıza erişmek için direncimizin güçlü olması gerekmektedir. Doğru! Fakat söz ettiğim durum arabayla ilerlerken, benzinin azaldığına dair sinyalleri görmezden gelmekle eş değerdir. Yakıt bir müddet sonra bitecektir. Burada direnmek, görmezden gelmek tükenmişlik gerçeğini değiştirmeyeceği için beyhudedir.
Üstelik bu an da başka bir şey daha gerçekleşmektedir:
Ne zamanki sinyalleri görmeye, tehlike çanlarını duymaya başlar, aracın yakıtının bitmek üzere olduğunu kabul eder ve “evet yakıt almalıyım” diyerek yolun kenarlarında bir istasyona rastlama umudunu taşırız. Bir taraftan yan yollara giriş yapmak için fırsat kollayıp, acaba şehir merkezine girsem mi düşüncesi, vücudumuzda kaygının dozunun biraz daha arttığa işaret eder. İşte o vakit benzinciyle aramızdaki mesafe bize, hiç de ummadığımız bir hikâyenin başrolünü hediye eder. Fırsat ya gerilerde kalmıştır ya da artık tahminlerimizin ötesindendir.
Başarının mayası ne bir tek çalışmaktır ne de çalışmak bir tek koşturmak manasındadır. Bunun için bazen durmak, bazen dinlenmek ve eğlenmek de vardır. Bu ancak doğru bir temellendirmeyle mümkündür. Çünkü doğru bir sistem, biz durduğumuzda da çalışmayı sürdüren bir işletimdir. Eğer verimli çalışırsak, dinlenmek bir zaman kaybı veya bir pes edişe dönüşmeyecek, bilakis bizi geliştiren mekanizmanın önemli parçalarından biri haline gelecektir.
Bu da başarının bize bir hediyesidir…