Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
15°
Ara

İşinize katlanmayın, işinizi katlayın (5)

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
İşinize katlanmayın, işinizi katlayın (5)

Bir işe katlanmanın sebepleri ile başlayan, ardından katlama sürecine geçtiğimiz yazı serimize “Zaman Kaldıracı” konusuyla devam ediyoruz.

Nasıl Bir Çalışma Modeline Sahibiz?

Zihninizde nasıl bir çalışma modeli yarattığınızı hiç düşündünüz mü? Çocukluğunuzda babanızın, annenizin veya komşularınızın bir işe veya para kazanmaya bakışı nasıldı? Kendi işlerini mi yürütüyorlardı yoksa maaşlı veya serbest mi çalışıyorlardı? Para kazanma hususunda nasıl bir inanca sahiplerdi?
Sizin için; evinize, yaşamınıza gelir sağlayan ilk çalışan insan modeli kimdi?

Bugün milyonlarca insan neden istediğim işte çalışamıyorum, neden istediğim parayı kazanamıyorum, neden işlerime katlanmak zorunda kalıyorum diye kendilerine soruyor? Tüm bu soruların yanıtları, bilincimizin derinliğinde yatıyor:
- Ben nasıl bir çalışma modeline sahibim?
- Ben nasıl bir çalışma modelini kendime transfer ettim?
- Bugün doğru bulduğum çalışma modelimi kim veya kimlerden edindim?

Bazı kimseler var ki çalışmanın/para kazanmanın sadece beden gücüyle sağlanacağına inanırken bazı kimseler de yorulmadan para kazanılmasının mümkün olamayacağına inanıyor.
İnsanlığın tarihinde binlerce yıl boyunca süren çalışma, para kazanma modeli beden gücüne dayandı. Toprağın işletilmesi, sanayide üretimler her zaman insan gücü ile gerçekleşti. Çoğu zaman hayvanlar ve hatta çocuklar bu iş veriminin arttırılmasında kullanıldı. Birçok çocuk, okula gönderilmeyerek babasının yanında yardımcı olarak yetişti. Bugün geldiğimiz noktada sadece hayvanların değil, ustaların işlerini de cihazlar yapmakta. Üç boyutlu üretimler gerçekleşmekte. Öyle ki yakın bir zaman sonra devasa binaların dahi aynı günde üç boyutlu üretimlerle yapılabileceği öngörülmekte.

Bunları şundan dolayı yazıyorum; eski çalışma modelleri beden gücü ile gerçekleşirken şimdinin modelleri zihin ile gerçekleşmekte. Bu satırların kaleme alınması artık taşlara işlenerek gerçekleşmiyor, bir zihin üretimi olan dijital ekranda yazılıp, okunuyor. Dolayısıyla sosyo-ekonomik alanda her birimizin bedenden zihne bir sıçrama gerçekleştirmesi gerekiyor.


Bir Günde 24 Saatten Fazla Çalışabilir misiniz?

24 Ekim 2021 tarihli yazımda Hırvatistan’da bir konferansa katıldığımı belirtmiş ve bugün ne isem o sunumdan sonra olduğumu söylemiştim.
Okumak isteyenler için: İşinize Katlanmayın, İşinizi Katlayın (3)
https://www.damga.com/old/isinize-katlanmayin-isinizi-katlayin-3-makale,5099.html


Kendime nasıl bir çalışma modeli yarattığımı, bu modeli kimlerden transfer ettiğimi ilk orada, “Bir insan günde 24 saatten fazla çalışabilir mi?” sorusuyla fark etmiş ve bunu daha önce nasıl düşünemediğimi kendime sormuştum.

Anlatıcı iki modeli örnek veriyordu…
İlki tam zamanlı çalışan bir fabrika üzerindendi…
100 kişinin üretim yaptığı bu fabrikada, her bir işçi 8’er saat çalışıyordu… Böylece fabrika sahibi 100 işçi üzerinden bir günde 800 saat çalışabiliyordu. Ancak bu modelde işveren sırtını hiç de keyifle geriye yaslayamıyordu, çünkü çalışanların sigortaları, maaşları, vergileri, yeni satış bağlantıları derken kendine bir ayrıcalık sağlayamıyordu.

Diğer örneği ise ticaret yapan firmalar üzerindendi. Dünya çapında bir içecek firmasının işleyişini ele almıştı. Burada marka belirtmemek için kendi ismimi kullanarak “Ziya Su” benzetmesiyle bu ticaretin mekanizmasını size izah edeceğim.

Türkiye’de “Ziya Su” firmasının distribütörü olduğunuzu varsayalım.
İşe bir ağ kurarak başlamalısınız, öyle değil mi? Bu bağ, büyükten küçüğe doğru olacak şekilde kurulur. Ülkemizde; Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere yedi bölge var. Bu bölgelerin altına 81 il dağıtımcılığı; bunun altına ise 810 ilçe, 8 bin 100 alt bölge, 25 bin mahalle ve 100 bin perakende satış noktası atanacaktır. Böylece Ziya Su’nun 100 bin dağıtım noktasında satışı için alt zemin oluşturulacaktır.

 

Bunlardan her gün, her biri, günde bir saat bu suların satışı için zaman ayırsa, ben Ziya Su’nun sahibi olarak günde 100 bin saat çalışmış olurum. Bu işleyişteki kazanç aşağıdan yukarı doğrudur. Trafik ışıklarında küçük şişe su satan bir kimse de, bu suyu ona satan bir büfe de, büfenin satın aldığı toptancı da bir zincirin uzantıları olarak kazanır. Kazanma tepeye değin sürer… Bu muazzam bir katlama ticaretidir.
Bir günde 100 bin saat çalışabilmek düşüncesi milyonlarca insana imkânsız gibi görünse de hayat bir matematiktir, sistem doğru kurulduğunda artık kendi akışını pek ala var edebilir. İşte Zaman Kaldıracının sırrı da burada yatmaktadır.

 

Öyleyse bir tanım olarak Zaman Kaldıracının ne anlama geldiğinden söz edebiliriz.

Zaman Kaldıracı


Zaman kaldıracını bir senfoni orkestrasına benzetirim.
“Her çalgının birden çok sayıda yer aldığı üflemeli, telli, yaylı ve vurma çalgılardan oluşan, senfonileri çalacak biçimde düzenlenmiş büyük orkestra…”
Ve bu birliktelikle ortaya çıkan muhteşem sanat eserleri…
Usta oyuncu Levent Kırca, çıraklarını yetiştirirken, kendi mizahi üslubu ile onlara şu nasihatte bulunurmuş; “Müzik sekiz notadan oluşur. Bu sekiz notayla Zart da olabilirsin Mozart da olabilirsin…”

Bir iş modeli yarattığımızda, sistemimizin bir klasik müzik gibi kusursuz akabilmesi için tüm çalgıların doğru zamanda, doğru yerde ve doğru sesi vermeleri gerekmektedir. Bu da uyum ve yönetimin bir arada olmasıyla mümkün kılınabilir. Bunun gerçekleşmesi için de doğru insanlarla hareket edilmelidir.

Çalışmalarımızı biri “içsel işgücü” diğeri ise “dışsal işgücü” olarak iki başlığa ayırabiliriz. Her ikisi de zaman, eylem ve yönetim üzerinedir. İçsel işgücümüz; potansiyelimiz, potansiyelimizi eyleme dönüştürmemiz, eylemi hedef doğrultusunda kararlılıkla sürdürmemiz ve hedefe ulaşmamızdır. Dışsal işgücümüz ise bu işleyişimizi kusursuz çoğaltmamız üzerinedir. Buna kopyalama yöntemi diyebiliriz. İşte! Zaman kaldıracına dair bir fikre sahip olmamızla bir fikrin hayata geçmesi tam da burada başmakta veya bitmektedir.
Çünkü bu aşamada birçok ‘doğrunun’ tıpkı senfoni orkestrasında olduğu gibi eş zamanlı işlemesi yani bir ahenge dönüşmesi gerekmektedir.
Eğer doğru bir mekanizma oluşturulur, doğru hamlelerle, doğru insanlara ulaşılır ve iş modeli doğru kopyalanır ve başkalarına da aktarımı doğru sağlanırsa artık içsel işgücünüz, dışsal işgücünüzle bir olmuş; içerde ve dışarıda daimi çalışmanın, kesintisiz kazanmanın yolları da açılmıştır demektir.


Zaman kaldıracağını diğer işgüçlerinden ayrından en önemli özelliğin kopyalama olduğunu belirtmeliyim. Bu da tek başımıza değil, bir ekiple uyumlu çalışmayı gerektirmektedir. Zaman kaldıracı sadece kendi enerjimizi değil, başkalarının da enerjisini doğru kullanabilme sanatıdır.
Öyle ise kendinize şu soruları sormanızı isterim:
- Sizin yaptığınız iş birliği nedir?
- Başkalarının kazanarak sizin de kazanç sağlayabildiğiniz bir iş modeli içinde misiniz? Yoksa işinizi böyle bir modele çevirmekte misiniz?


“Emek Olmadan Yemek Olmaz”


Geçen haftaki yazımı, bir günde 3,500 saat çalıştığımı söyleyerek tamamlamıştım. Şimdi sıra bunun yanıtına geldi. Bunu nasıl mı sağlıyorum? Zaman kaldıracını kullanıyorum. Şu an yaptığım e-ticaretimin özelliklerinden bir tanesi kopyalama programını içermesidir. A’dan Z’ye tüm detayların düşünülüp, tasarlandığı, arka planda tüm işletim sisteminin kurgulanıp hayata dönüştürüldüğü bir yapı. Üstelik işle ilgili kimin ne zaman ne yaptığını, işine enerjisini ne kadar verip vermediğini dünyanın herhangi bir yerinden cep telefonumla takip edebiliyor, istatistikler üzerinden bir çalışanın veriminin azaldığını gördüğümde kendisiyle hiç tanışık olmadığım halde arayıp, nasıl destek verebileceğimi sorabiliyor ve hatta ortak hareket edebiliyorum. Çünkü zaman kaldıracında ekip kurmak ne denli önemli ise ekibin uyumla hareket etmesi kişi sayısından çok daha önemlidir. Ben, insanı olduğundan daha iyi insan haline dönüştüren, dayanışma merkezli bir e-ticaretin içindeyim.
Eskilerin sözünü her zaman dile getiririm; “emek olmadan yemek olmaz.” Elbette bu yemek de önüme hazır gelmedi. Perdenin arkasında hatırı sayılır bir emek var.

Bayer İlaç’taki Ülke Müdürlüğümden istifa ettikten bir müddet sonra, 2013 yılında şu an yaptığım e-ticaretime adım attım. Bu işimde 80 milyon kişiye nasıl ulaşabileceğimi düşündüm. Girişimcilik ruhunu taşımayanlar bunu delilikle addedeceklerdir, oysa hayat bir matematiktir, düşündüğümüz her enerjinin yaşamda madde haline dönüşebilecek bileşenleri vardır. Bu fikrimin gerçekleşmesi de ancak ve ancak zaman kaldıracı ile mümkündü.
100’er kişiye ulaşacak 80 bin kişilik bir dağıtım ağı kurabilirsem eğer 80 milyon kişiye ulaşmak işten bile değildi. Bunu Türkiye ile sınırlı sanmayın, e-ticaret demek, internetin bulunduğu her yer demektir. Bugün dünya geleninde yaklaşık beş milyar kişi internet kullanmaktadır.
Buradan bakıldığında 80 milyon kişiye ulaşmayı hedeflemenin hiç de delilik olmadığı görülecektir. Dikkat ederseniz bu ticarete başladığımdaki ilk düşünce ve planımdan söz ettim. Bu sayıya eriştikten sonra 1 milyar tüketiciye ulaşacak 10.000.000 kişilik bir takım kurma vizyonum var. Her zaman hatırlamanızı tavsiye edeceğim bir söz vardır, “bir olmadan iki olmaz.” Ben de zaman kaldıracı yöntemiyle yola çıkarak; güvenilir, içinde girişimcilik ruhu olan, ben de e-ticaret yapmak istiyorum diyen, çalışkan, eğitime açık, benim mentorluğumda bu işi yapmaya hazır iş ortakları aramaya koyuldum.
İlk ayımda altı, ikinci ayımda iki, üçüncü ayımda bir ve beşinci ayımda iki girişimci ile el sıkışıp, toplam 11 girişimci ile doğrudan anlaşarak kısa bir zaman içinde 500 kişilik bir takıma ulaştım. İlk iki yılımda ise elli girişimci ile el sıkışmıştım, böylece takımıma giren insanların sayısı beş bini bulmuştu. Sekiz yılın sonunda ticaretime doğrudan ortak aldığım kişi sayısı 165’ti. Onlardan doğan girişimci ve girişimci ruhuna sahip ekibim ise 35 bin kişiydi.
Tüm bunların temeli güvene dayanmaktadır. Eğer sizin de yaptığınız veya yapacağınız ticaretin işletim sistemi, ürünü, hizmet kalitesi ve insana iyilik odaklı olması kusursuz ise zaman kaldıracı yöntemiyle kendi üzerimden verdiğim istatistiklerin çok daha fazlasına erişebileceksiniz demektir.

Bu 35 bin kişinin her gün sadece yüzde onu yani 3,500’ü söz konusu ticarete zaman ayırdığında, onların çalışma saatleri aynı zamanda benim de çalışma saatlerim oluyor. Her biri, her gün, enerjisinin sadece %1’ini bu iş için doğru bir şekilde kullandığında %3500’lük bir verim ortaya çıkıyor.
Zaman kaldıracı, bir takım oyunudur. Oyunun gücü kadar takımın tek bir vücut gibi hareket etmesi ve ortak hedefe birlikte ilerlemesi de oldukça önemlidir. Kişisel gelişiminize özen gösterdiğinizde, işlerinizin bütünsel akışına dikkat ettiğinizde bu zaman kaldıracı sistemi hem iş hacminizi hem de gelir seviyesi katlıyor.

* * *

Evet, sevgili okur; “İşinize Katlanmayın, İşinizi Katlayın” serimizin son satırlarına gelmiş bulunuyoruz. Yazımızın son cümlesini de 19. yüzyılda yaşamış Amerikalı mizahçı Josh Billing’e bırakalım.
Bizi başarıdan alıkoyan bilmediklerimiz değildir, bildiklerimizin en büyük engelimiz olduğunu bilmememizdir.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *