Altıncı koğuş
Son zamanlarda kitap okuyanlara karşı "boşuna okuyorsun", "bir işe yaramaz", "kâfirlerin kitapları okunur mu ?" diye dünyaya sığ, bağnaz ve dar çerçeveden bakan hatta daha da ileri giderek aşağılayıcı bakışlarda bulunanları sık sık görmeye başladım. Bu tarz insancıklar yok muydu? Evet, vardı. Ama son dönemde bir hayli çoğaldı. Bu durum toplumları gerilemesine sebep olan en büyük etkenlerden birisidir.
Kitap okuyan, düşünen , sorgulayan toplumlar her zaman ilerlemeye, gelişmeye elverişlidir. Bunun en güzel örneğini Avrupa'da gördük.
Batının büyük enkazlardan, bataklıklardan ve buhranlardan kurtulmasının en temelinde toplumları uyandıran insanların baş kaldırmasıyla gerçekleşmiştir. Filozofların, felsefecilerin, sosyologların büyük mücadelesinin neticesinde Batı, klise ve din baskısından kurtularak ilerlemeler gerçekleştirdi. Bu ilerlemeler ilk etapta ağırlıklı olarak üretim, teknoloji alanında oldu. Batı teknolojik anlamda ilerlediği kadar ahlaki alanda ilerleyemedi. Ama bu durum onların başarısız olduğu anlamına gelmemektedir.
Bugün doğu insanı kitaplara sırt dönerken, Batı insanı milyon dolar vererek kütüphaneler satın alıyor. Çünkü üretimin temelinde okumak, düşünmek ve hareket etmek yatmaktadır.
Dolayısıyla okuyan toplumlar üretiyor, okumayan toplumlar ise tüketiyor. Üreten toplumlar her alanda söz sahibi olup, bu durumu istediği gibi kullanıyor. Okumayan toplumlarda dün olduğu gibi bugünde sömürülmeye, kullanılmaya devam ediyor.
Daha önceki yazılarımda da ara ara bahsettiğim, kitapları sadece düz metin, edebiyat, hayal, malayani olarak görmek en büyük gaflet ve cahilliktir.
Her kitap okumasını bilen okura, birden fazla konuda bilgi sahibi yapar ve okur, fikir sahibi olur. Tarihten siyasete, edebiyattan sanata, coğrafyadan sosyolojiye birçok yönde okurların bakış açısı, fikir dünyası gelişir.
Bu girizgahtan sonra konumuza dönelim.
Rusya'da bir akıl hastanesinde geçen ve aslına baktığımızda ise dönemin yönetiminin içerisinde bulunduğu buhranlı, sıkıntılı durumlarını anlatan bu eser bizlerin, kim akıllı, kim akılsız sorularının cevabını bizlere veriyor.
Altıncı koğuş, üç tane karaktere sahiplik etmektedir. Her karakter üzerinden verdiği mesajla, yazarın yaşadığı dönemin Rusya'daki ekonomik sıkıntılarını, hırsızlığı, yolsuzluğu çok sert bir şekilde eleştirdiğini, baş kaldırdığını görüyoruz.
Çehov, aydın, düşünen ve sorgulayan insanların susmadıkları için, Altıncı koğuşa kapatıldığını, söz söyleme hakkını elinden aldıklarını ve insanoğlunun çıkarı için yapamayacağı olmadığını bizlere usta kalemiyle anlatıyor.
Aradan yıllar, yüzyıllar geçmesine rağmen Altıncı koğuşlar hiç boş kalmadı...