Sorgulamak
Memleketimin herbir yöresine yakışan bir söylem vardır. Ben bu söylemi Karadenizli olmam sebebiyle içine Karadenizi katarak söylerim. Denir ki; “Karadenizin havası sert, insanı mert olur.”
Ülkemin mert insanları, geçtiğimiz günlerde bir parti genel başkanını karşıladı. Hem de “Havasının sert, insanının mert” olduğu Karadeniz coğrafyasında. İyi Parti genel başkanı Meral Akşener’in Karadeniz’de uğradığı saldırıyı hepimiz gördük. Karadenizli’nin misafirperverliğine yakışmadığına hepimiz şahit olduk. Bırakın siyaseti, aykırı ve uyuşmayan fikirlerimizi bir kenara. Karadeniz’de özellikle bir bayana bu şekilde davranış şekli kolay kolay görülmeyecek bir durumdur. Yönlendirme ve provokasyon olduğu aşikardır. Ardından Devlet yetkililerinin yaptığı açıklama, bir o kadar da korkunç ve yeni olaylara teşvik anlamı taşımaktadır.
***
Dünyada hiçbir gücün birlik ve beraberliğin verdiği kuvvet kadar güçlü olmadığı bir gerçektir. Kim nasıl yönlendirirse o yolda sorgulamdan yürümeye alışmış bir toplumuz. Sorgulamak soru sormaktır, düşünmektir, her şeyi olduğu gibi kabul etmemektir, merak etmektir, risk almaktır, sürü değil birey olmaktır.
Sorgulamayan, okumayan, söylenen her şeye inanan ve sorgulamadan yapan insan cahil insandır. Cehalet insanlığın en büyük düşmanıdır. İnsanın insana yaptığı zulmü hiçbir canlı kendi türüne yapmamıştır. Yıllar boyunca yapılan savaşlar, soykırımlar, katledilen masum insanlar, terör ile yok olan hayatlar sizce bilinçli aydın insanların yapacağı eylemler midir?
Aydın, bilinçli, sorgulayan, itiraz eden toplum siyasiler için sakıncalı ve istenmeyen toplumdur. Bu toplumun en güzel örneklerini ülkemizde görmekteyiz. Bu toplum bir torba makarnaya, bir çuval patates ve soğana demokrat haklarını sattı.
***
Kristof Kolomb, gemilerin zorunlu tamiratı için Jamaika'ya uğrar. Oradaki yerliler tamirata yardımcı olur, gemi tayfasına yiyecek içecek verir. Ancak tamirat aylarca bitmez. Üstelik gemi tayfası, yerlilerin yiyeceklerini yağmalar. Bu duruma kızan yerliler, yardımı ve yiyeceği keser. Çaresiz durumdaki Kolomb, gemilerde bulunan takvimi karıştırırken, ertesi gün Ay tutulması olduğunu öğrenir ve hemen yerlilerin şefine gider.
Şefe, Tanrı ile haberleştiğini ve Tanrı'nın yardımın kesilmesine çok kızdığını, bu kızgınlığını da Ay'ı kan kırmızıya çevirerek göstereceğini söyler.
Ertesi gün akşam Ay tutulması başlar ve Ay'ın rengi tutulmadan dolayı kızıla döner. Kolomb'un oğlu, o anı günlüğüne şöyle yazmış:
"İnleme ve feryatlarla birlikte, her yerden gemilere doğru geldiler, yiyecek ve içecekler getirdiler, Tanrı'ya onları affetmesini söylemesi için amirale yalvardılar.”
Kolomb kum saatine bakar, 48 dakika süren tutulma bitmek üzeredir.
Onlara Tanrı'nın kendilerini affettiğini ve Ay'ı birazdan normal rengine çevireceğini söyler.
Tutulma biter, Tanrı tarafından affedilen yerliler de mutludur, evrenin işleyişini bilen Kolomb tek bir not düşer seyir defterine....
“Cehalet her zaman köleliği getirir."