Patatese gel!
Türk sinemasının klasiklerinden Şener Şen’in “Züğürt Ağa” filmini izlemeyen yoktur. Şener Şen Haraptar köyünün ağasıdır. Yağmur yağmaması ve kuraklığın başlaması üzerine köylüler ağanın ürünlerini çalıp satar ve İstanbul'a kaçarlar. Ağa da topraklarını satarak, İstanbul'a göç eder. Fakat şehir yaşamına ayak uyduramayan ağa elinde, avucunda ne varsa yiyip tüketir. Bir kamyonet alıp yaveri ile birlikte mahalle mahalle dolaşıp domates patates satmaya başlar. Elinde megafonla “domates domates” diye utangaç ve kısık sesle satış yapmaya çalışması hepimizi güldürdüğü kadar düşündürmüştürde. Çünkü; o bir ağaydı. Geçmişte de olsa bir mevkisi bir sıfatı bir onur ve haysiyeti vardı.
Kaymakam plaket verir
gibi halka patates dağıttı
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla üreticinin elinde kalmış soğan ve patateslerin halka ücretsiz olarak dağıtılacağı duyurulmuştu. Patates dağıtımları amacının dışında ihtiyaç sahipleri deşifre edilerek şov yapılarak dağıtıldığını gördük. Benim özellikle dikkatimi çeken Şanlıurfa Hilvan’da Kaymakam beyin patates çuvallarını yoksul yurttaşlara verirken, verdiği her çuvalla fotoğraf çektirmesi oldu. İlçenin en üst düzey mülki idare amirinin görevi nedir? Halka soğan patates dağıtmak mı? Yetmedi vatandaşa plaket verir gibi verdiği her patates çuvalıyla resim çektirmek mi? Ya da “sayın cumhurbaşkanım bakınız! ben tüm patates ve soğan çuvallarını halka dağıtıyorum. Vallahi, bir tır dolusu patates soğan çuvallarını tek tek teslim ettim. Artık vali olma zamanım gelmedi mi? İşte resimlerde ispatı.” Diye mesaj vermek mi?
Bir ilçenin en yüksek mevkideki mülki yöneticisinin görevi bu mudur? Veya kendisini bu kadar basitleştirecek etken nedir? Züğürt Ağa filmindeki karakter bile ağalığının vermiş olduğu edeple domates diye bağırmaktan ar ederken siz koskoca Kaymakam nasıl böyle bir oyuna alet olursunuz?
Sağ elin verdiği yardımdan
sol elin haberi olmamalı
Bir yoksula, bir ihtiyaç sahibine yaptığınız yardımı, en yakınlarınız dahi bilmemelidir. Çünkü bu çeşit yardımlar dini, ya da sosyal bir ödevdir. Amaç kendini göstermek değil, bir yaraya merhem olmaktır. Herkes görsün, işitsin, kendisini övsün diye yapılan yardım, din ya da insanlık duygusu ile yapılmış iyilik olmaktan çıkar.
Bu güne kadar yaptığı her hizmeti allah rızası için yaptığını söyleyen bir iktidar var. Kur’an da Bakara suresi 271. ayetinde; “Eğer sadakaları gizler de, onları gizli olarak fakirlere verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmını örter” ayeti var. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “Kıyamet gününde, yedi kimseyi Allah rahmetinde gölgelendirecektir. Bunlardan birisi de sağ eli ile verdiği sadakayı, sol elinin haberi olmayacak şekilde gizliliğe dikkat edendir.” diyor. Yardım gizli olur bir elin verdiğini diğer el görmez. Yardım şov yaparak insanları küçük düşürerek fotoğraf çektirip müzik eşliğinde dağıtılmaz.
Vatandaşlarımızın mülteciler
kadar değeri yok
1 TL civarına düşen patates ve soğan’ı halka dağıtmak zaten ekonominin bittiğini ülkenin geldiği son noktayı gösterir.
3 ay önce uzaya gitmekten bahseden iktidar bugün patates soğan dağıtıyor.
Devlet görevlileri utanmadan patates çuvallarıyla fotoğraf çektiriyorlar. Bu ülke çok şey gördü çok şey yaşadı. Fakat hiçbir zaman bu kadar kendi yurttaşını küçük düşürmedi. “Mülteci kampı” ülkesi durumuna düşen yurdumuzda kendi insanımıza, mültecilere verilen ayrıcalık ve imtiyazların yarısı kadar değer verilmedi.
Ne diyordu Ali Kınık;
“Kendi öz yurdumda ben miyim garip?
Beni bir köşeye atan utansın.
Eğilmiyor diye kurdu hor görüp,
İti el üstünde tutan utansın.
Ne canım mühimdi,ne de rahatım
Ne kanım kıymetli,ne de hayatım
Ne bedelim vardı,ne de fiyatım
Beni üç kuruşa satan utansın!.”
Sağlıcakla...