Nasıl pozitif oldum?
Her şey baharın tam ortasında, kıştan kalma Yağmurlu ve soğuk bir nisan akşamında başladı. Bir toplantıya katılmıştım. Toplantı mesai saatleri dışına kadar sürdü. Çıktığımızda saat 21:00 civarıydı. Dışarıya çıktığımda vücudumda halsizlik ve boğazımda hafif yanma hissettim.
Saat geç olduğundan dolayı hastaneye gitmek yerine nöbetçi eczaneye uğradım. Şikayetimi anlattım. Bağışıklık sistemimin düşüklüğünden kaynaklı sıkça, gribal enfeksiyon geçiren birisiyim. “Nisan ayında olmamıza rağmen daha baharı yaşayamadık. Havalar soğuk gidiyor üşüttüm herhalde” diye düşündüm.
Eczacıya, grip olduğumda bana iyi gelen 3 çeşit ilaç ismi verdim. Eve gelir gelmez ilaçlarımı kullanmaya başladım. Ertesi gün sabah kalktığımda boğaz ağrım azalmak yerine daha da artmış yanına öksürükte eklenmişti. Gün içinde kas ağrıları da hissetmeye başladım. Ağrılar bazen topluca tüm vücudu sararken bazen de kısım kısım vücudun belirli bölgelerinde etkili olmaktaydı.
Ağrılar çekilmez hale gelince ben; yine hastaneye gitmek yerine eczaneye koştum. Eczacıya, ağrı kesici kas gevşetici iğne vermesini söyledim. Aslında ben kendi kendimin doktoruydum. Benim derdimi doktor benden iyi bilecek değil ya? Ben nasılsa derdimi de dermanını da biliyorum. Hatta ne kullanacağım ilaçları da biliyorum. İğne yapmasından anlayan bir arkadaşımı aradım ve iğnemi ona yaptırdım. Hastaneye gidip pansuman odalarında yaptıracak değildim. Mazallah her yer virüs kaynıyor. Ya virüs kaparsam? İki gün böyle boğaz yangını, öksürük ve sürekli şiddetlenen kas ağrıları eşliğinde geçti. Hastalığımı biliyorum ilaçlarımı biliyorum hatta iyileşme süremi bile tahmin ediyorum.
Bu Sefer tahminlerim tutmadı ve ben mecburen hastanenin yolunu tuttum. Doktor şöyle bir göz ucuyla muayene etti. Anlamış olacak ki test yaptırmaya gönderdi. Yapılan testimin sonucunu heyacanla beklemeye başladım. Sonuç SMS yoluyla telefonuma gelince gözlerime inanamadım. Sağlık bakanlığı Şakk! Diye pozitif olduğumu yüzüme vurmuştu. Bende artık pozitif koronalı bir bireydim. Olsun! Hayatı hep pozitif yaşayan birisiydim zaten.
Pandemi sürecinde 3 ülke, Türkiye genelinde 26 il ve hatırlayamayacağım kadar ilçe ve kasaba dolaştım. Meydanlarda savaş kazanmış komutan edasıyla çelikten bir vücut yapısı taşıyor hissiyle “Bana bir şey olmaz koronada neymiş” diyerek dolaştım. Zaman zaman sosyal mesafe ve maskeyi ihmal ettiğim de oldu. İç hastalıkları alanında en yüksek mevkilere erişmiş hocalarımızın uyarı ve telkinlerine de kulak tıkadım. Yakınen tanıdığım hemen hemen her televizyon kanallarında sıkça, korona hakkında bizi bilgilendiren, İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı başkanlığını yürüten Prof. Dr. Osman Erk hocama sormuştum nedir bu korona diye? Bana, rahmetli Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu’nu örnek vermişti. “Benim hocam ve mesai arkadaşım bu virüsten ölüyorsa gerisini sen düşün” diye söylemişti. 1 nisan Cemil hocamın ölüm yıl dönümüydü rahmetler diliyorum.
“Büyük lokma ye büyük konuşma” demiş atalarımız. Ben büyük konuştum. “Bu korona bana bulaşmıyorsa kimseye bulaşmaz” demiştim. Toplumumuzun bir kısmı olayın ciddiyetini kavramışken bir kısmı ise benim kafada devam etmekte. Siz siz olun kendi kendinizin doktoru olmayın. Bırakın herkes bildiği işi yapsın.
Sağlıcakla...
Teşekkür; İstanbul Gazeteciler Derneği (İGD) yönetim kuruluna seçilmemiz dolayısı ile tebrik ve iyi temennilerini ileten herkese, başkanımız, yönetim kurulumuz ve şahsım adına teşekkür ediyorum.