Korona gitmeden neler neler götürdü?
Pandemi, hayatımıza da, soframızdaki aşımıza da, tm değer yargılarımıza da göz koydun, alacaklarını hala alamadığın için sanırım tüm bu yükselişlerin. Bu doymak bilmeyen can yakışların, açlığın.
Evet beni duyacağını bilsem, söyleyeceklerim böyle başlayacaktı ama kendi bildiğini okuyan, durdulması zor bir dünyayı saran virüs var karşımızda. Hadi dünyadaki her ülkenin insanına soralım hepsi ülkesine söylenecek ta ki kendinden kötü duruma düşürülen ülkeyi görene kadar. Bizim hikayemiz de böyle. Bizden iyi kriz yöneten de var yönetemeyen de...
Bireysel ve toplumsal olarak önce biz kendimizden sorumluyuz diyerek söze başlayalım. Devletimiz de tedbirleri bir daha düşünecektir mutlaka.
Es geçemeyeceğimiz şu var ki; geçmişimizde neye isyan ettiysek, şimdi onu mumla arar olduk ve hayal etmediğimiz ne kadar olumsuzluklar varsa dolar gibi başına buyruk bir yükselişte.
***
Koronalı biri olarak yazıyorum size şu satırları. Hastalıklar ile mücadelem hep ayaktadır ailem ve patronum bilir. Bu illet hastalık bana havlu attırdı maalesef. Odamda karantina halimde sevdiklerime sadece ağrı merkezlerini söyledim ama şiddetini anlatamadım çünkü takatim yoktu ve daha fazla üzmek istemedim. Hastaneye kaldırılacak kadar ağırlaştığımı hissettim. Doğru bakımla ve erken müdahale ile şükürler olsun şimdi iyiye doğru gidiyorum, daha da iyi olacağım. Prenseler gibi bakılıyorum sevgili eşim ve sevgili kızım sayesinde iyiye koşuyorum. Hala devam eden bu ağrılarımla hastalığımla savaşıyorum "bu süreç geçecek" diyerek kaygılarımı, endişelerimi serbest bıraktım. Beslenmeme, ilaçlarıma dikkat ediyorum sadece. Acıyla üzüntüyle sırdaş olmaya hiç niyetim yok, covid de arkamda bıraktıklarımdan olmalı düşüncesiyle savaşım devam ediyor.
(Sanırım aile hekimleri de oldukça yoğun olduğu için bana bilgilendirme telefonları veya şikayetin var mı diye soru sormadılar. Filyasyon ekibinin getirdiği ilaçlarım var sadece.)
Şakası olmayan bu hastalığa hala "bana birşey olmaz" diyenler; size de olursa sizinle birlikte çok yüksek sayıya da geçirmiş olacaksınız. Temaslı olduğunuz her kişi bir aile demektir. Unutmayın ki sadece kendinizden sorumlu değilsiniz. Yaşadığınız, nefes aldığınız topluma sorumluluğunuz var. Gizlemeyin ve tedibiri alın.
Dikkat etmelisiniz.
Geçen bir yılın sonunda bizler hala haritadaki yüksek kırmızıları konuşuyoruz ve bizlerden aldığı sevdiklerimizi konuşuyoruz.
Ne çok can kaybımız oldu. Cenazelerine katılamadık, baş sağlığına gidemedik, vefat yıldönümleri geliyor yine gidemeyeceğiz. En üzüntülü günlerinde yanlarında olamadık daha ötesi var mı? Neden? Çünkü hala sayılar, vakalar çoğalıyor ve bununla birlikte giden değerlerimizi de koruyamıyoruz. Hangileri mi buyurun anlatayım;
İnsanlık:
Ey insanlığın kötü kısımları; sen dolar değilsin, pandemide yükselen bu öfken, güvensizliğin, inançsızlığın, senaristliğin, tahammülsüzlüğün, samimiyetsizliğin, şüpheciliğin, riyakarlığın ve acıdan beslenmen neden bu kadar çoğaldı? Bizi ısrarla ruhsuz, bencil birine dönüştürme gayretin neden? Desek cevap da alamayız.
Siyaset:
Hele siyaset o zaten zaptedilemez durumda. Vekile güvenip seçersin hop sıkıldım der gibi farklı bir partinin ideolijisini savunur halde karşına çıkar sonra da bana güven der. Vekile ve partiye güven sorun burada başlar.
Siyasetlerine güvenmeyen, ideolojilerin değerinin düşmesinden gelecek kaygısı yaşayan topluma "Siyaseti nasıl bilirdiniz?" sorusunu "güvenimize toprak atma arefesindeyiz" cevabını verenlerin nabzındayız. Tüm partilerin birlik olma zamanında bile ayrımcılık, ötekileştirme ile yoğunlaşıyorlar ne yazık ki... Oysa bu ülkeyi kendi doğrularına doğru çekiştirmektir, halkı iyice güvensizliğe itmektir.
Eğitim:
Eğitim desen ezbere dayalı bir sistem. Öğrenci öğrenmek için değil puan alabilmek için uğraşıyor. ( sanki sosyal medyada takipçi popülerliği ile yarışır gibi balon sistem)
Uzaktan online ders imkanı olan dersten kaçar, imkanı olmayan yurdum çocukları imkan olsun diye dua eder. İnternetten kopyala yapıştır ike proje ödevi ile alınan puanlar ile bilgilendirildiği düşünülsün hala... Pandemi zamanında araştır özet çıkar kaynak yaz diyerek İnternet kütüphanesini çoğu zaman kullanmadılar.
Ekonomi:
Ekonomi desen; zaten kötü durumda cüzdanlar işsizlikle tavan yaptı, maliyeti ve satışı arasındaki fark uçurum olan rakamlar durmak bilmeden coşuyor tarladan(seradan) sofraya gelen maliyet ise çok yüksek
Pazar alışverişi korkutucu, endişe verici ve ebeveyni ailesine karşı mahçup edici...
Sebze meyve fiyatlarında en yüksek krallığını yaşıyor.
Market alışverişine hiç girmeyelim bile, pandemi alışverişi kabusa çevirdi. Kaç katı zamlar gördü o ürünler. Eskiden yüzüne bile bakmadığımız ürünleri, şimdi düşünerek alıyoruz.
Gram altına altın bile denilmeyen o dönemden, keşke benim olsa dediğimiz döneme geldik.
Dolar mı ona laf etmiyorum çünkü dolarla maaş almıyorum. Tuik'e hiç sormayacağım zaten.
***
İlişkiler:
İkili ilişkilerde tahammülsüzlüğin zirvesindeyiz. Ben diye başlayan cümleler bizi hiçe sayarak devam ediyor. Kendisiyle evliymiş gibi.
Güzel sevgi sözcüklerini ağıza sakız eden bir toplumda o anlamlı kelimelerin değersizleştirilmesi bundan dolayıdır.
Kendi içinden zorlukla söylenen sevgi sözcüğü bu yüzden, bazı insanlarda kıymeti hissettirir kendini.
***
O kadar çok riya, reva, şaibe ile harmanlanan toplum olduk ki gözlerden şüphe dolu bakışlar akmaya başladı.
Yanımızda bir kadına şiddet uygulansa, eskiden yardım ederdik şimdi acaba başıma iş gelir mi diye düşünüyoruz.
Ya da
Kadın ölmek istemiyorum diye çocuğunun önünde feryat figan bağırıyor ama başka biri elinde telefon kayıda alma derdinde. Bu en kötü örnekti haklsınız ama hep varlar bunlar. Telefonu bırakıp yardım edemeyen aciz duygusuz ruhsuz zombi gibi...
Teknoloji geldi mertlik bozuldu diyenler de çıkacaktır içinizden ama yok yanılıyorsunuz teknoloji yeni ufuk açarken kötülüğü yaratan insanoğludur. Olay anında sarhoştum demez teknoloji suçlu beni yöneten kişidir, iyi hal indirimi istiyorum der çıkar.
Bebeğe, çocuğa, hatta yaşlı kadına, eşinden-sevgilisinden ayrılmak istediğini söyleyene yapılanlar ve sonradan da indirimli cezaları gördükçe içine iyice suskunluğa gömülen, azınlık olarak ses olan toplumun korkutulan gölgesi olma yolundayız.
Sesimizi duyan var mı edasıyla sosyal medyada sürekli gündem oluşturan cesur yüreklerin haricinde...
Pandemide beklenen o zombiler gelmeyecek o işin ironisi elbette.
***
Mark Twain bir düşüncesini paylaşmak istiyorum;
"sorunlarımızdan yakınmamamızı, nasılsa insanların yüzde sekseninin bunlarla hiç ilgilenmediğini, geri kalan yüzde yirmisinin de bunları hak ettiğimizi düşündüğünü belirtir."
Fakat yukarıdaki güneşimize engel teşkil eden her ne madde var ise; onun yerine kime, niçin ve ne zaman yakındığımızı bilmezsek, susarsak bunlar öyle sıradanlaşır ki, gerçek sorunlar ortaya çıktığında, sözlerimizin hiç inandırıcı olmayacağı gibi, ileride zombi gibi ruhsuz, aç ve tek başına kalan bizler olacağız.
Pandemi bizden sadece sevdiklerimizin canını değil, birçok değer yargılarımızı, umutlarımızı, özlemlerimizi, işimizi, aşımızı alırken; sınıfta kalan insanlık adına, hazır süre varken güneş batmamışken atağa geçerek, sevdiklerimize güvenmeyi, saygıyı, sevmeyi gözden geçirerek yön vermeye ne dersiniz... Can sizin, canan tüm sevenlerinizin, ülke hepimizin...