Ant içerim
Yeşille mavinin en güzel tonlarının iç içe yaşandığı muhteşem güzellikteki Karadeniz’in muhteşem doğasını bilmeyen yoktur. Bu güzelliklerin yanında özellikle kış aylarında kar, fırtına, boran ve yağmurun eksik olmadığı bir iklim yaşarsınız. Çocukluk yıllarımın geçtiği bu yörelerde köy ilkokulunda okuyan şanslı insanlardan birisiyim. Herkes büyük şehirlerin kolejlerinde, yabancı dil eğitimli okullarında okumakla övünürken ben; hırçın dalgalı, sert esen kuzey rüzgarları ile meşhur Karadeniz’in bir köyünde ilkokul okumakla övünmüştürüm hep.
*
Okulumuz evimize yaklaşık 5 km uzaklıktaydı. Her sabah 5 km’lik yolu boynumuzda fındık çuvallarından dikilmiş bez çantalarımız asılı şekilde, elimizde bir adet odunla yürürdük. Özellikle kış aylarında herkes okula bir adet odun getirmek zorundaydı. Odunları sınıfın orta yerine kurulan sobalarda yakarak ısınırdık.
Kışın yarım metre kar, tipi ve rüzgarla mücadele ederek elimizde kocaman bir odun parçası, boynumuzda bez çantamızla 5 km’lik yolu her sabah yürürdük. Bilirdik ki; yolun sonunda okulumuza ulaşacağız ve ilk olarak o dondurucu soğuğa rağmen, avazımız çıktığı kadar hep bir ağızdan “ANDIMIZI” okuyacağız.
*
Şimdi siz o rüzgar ve tipide, bağıra bağıra andımızı okuyan çocuklara buyurun o andımızı neden kaldırdığınızı anlatın bakalım. Şimdi siz en sabi en kırılgan yaşlarında “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye her sabah haykıran bu çoçuklara “aslında doğru değildiniz çalışkan da değildiniz” deyin bakalım. Varlıklarını Türk varlığına armağan etmelerine de bir bahane bulun bakalım. “Ne mutlu Türküm diyene” derken iliklerine kadar Türk milliyetçiliğini hisseden ve o şuurla yetişen nesile buyurun; “biz aslında ülkemizde binbir milletten insan yaşatıyoruz, sadece Türkler yaşamıyor onlara da ayıp olmasın, kırılmasınlar, üzülmesinler diye andımızı yasakladık” deyin bakalım.
*
“TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR!” Bu topraklar Atalarımızın kanları ile vatan yapıldı yurt yapıldı. Ya seveceksin ya da seveceksin.
Bu millet her şeyi kaldırır. Devletimden geldi başımla der. Ama bu milletin etnik hassas değerleri ile oynadığınızda biliniz ki aslına dönecektir. Biliyoruz ki; Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur! Biz bu memlekete aşk ile değil sevda ile bağlıyız. Biliriz ki; Aşk hevesin bitene kadar, Sevda nefesin yetene kadardır. Son nefesime kadar “NE MUTLU TÜRKÜM” diye haykıracağıma ant içerim.