Zorluklar kabuklarımızın değişiminin anahtarıdır
Covid-19 hayatımıza girmeden önce, hayatımızdaki her konuda doktorlara koşardık. Şimdi doktora gitmemek için muazzam bir çaba sarf ediyoruz. Korunuyoruz. Önce sağlık diyen büyüklerimiz gibi yediden yetmişe şimdi önce sağlık diyoruz. Beden ve ruh sağlığımızı korumamız gerektiğini gördük...
Hayatımızdaki tüm zor koşulları öğrendiğimiz bu süreçten ders almak ve ayağa kalkarak, dik bir şekilde hayat yolumuza devam etmeliyiz. Yorgunluklar, bıkkınlıklar arasında kendimizi çaresiz ve bitkin hissedebiliriz ama bu süreci kısa tutmak elimizde. Peki nasıl?
Zorda kalmadığımız sürece kendimize yeni bir kapı açamıyoruz. Tıpkı ıstakozlar gibi...
Dr. İbrahim Twerski’den alıntıladığım ıstakozlara ait bu gerçek yaşam serüveni bizim için de önemli mesajlar barındırıyor.
Hikaye şöyle
***
Istakoz sert kabuk içinde yaşayan narin, yumuşak bir hayvan ve bu sert kabuk genişlemiyor. Bu durumda ıstakoz nasıl büyüyebiliyor?
Istakoz büyümeye devam ettiği zaman içinde yaşadığı kabuğu dar gelmeye ve ıstakozu sıkmaya başlıyor.
Bu aşamada kendini yoğun baskı ve stres altında hisseden ıstakoz bir kaya dibine çekilerek kabuğunu kırmak için amansız bir mücadele veriyor. Uzun çabalar sonrası kabuğunu kırıyor ve bir süre sonra yeni büyük kabuğu oluşuyor.
Doğal olarak büyümeye ve gelişmeye devam eden ıstakozun yeni kabuğu da bir süre sonra dar gelmeye ve ıstakozu tekrar strese sokmaya başlıyor. Istakoz yine bir kaya dibi bularak zor da olsa kabuğunu kırarak içinden çıkıyor ve yeni bir kabuk daha oluşturuyor.
Istakoz hayatta kaldığı süre boyunca bu durum defalarca yaşanıyor. Istakozun yenilenmesi ve gelişimi kendini rahatsız ve stres altında hissetmesiyle başlıyor ve değişimi ile devam ediyor. Istakozun gelişmesi için gereken tek uyaran kabuğun daralması ile gelen rahatsızlık hissi oluyor.
***
Istakozun yaşam serüvenindeki kıssadan hisse; sıkıntı ve stres anlarının gelişime yönelik bir uyaran olduğu ve bunun bir fırsata dönüştürülebileceğidir.
Tek başına hayatta kalma hissi ile zorluklara mücadelesi ve defalarca tekrarlanmak zorunda kalan öyküsüydü bu.
Ve Dr. İbrahim Twerski şöyle açıklıyor;
"Eğer ıstakozların doktorları olsaydı hiçbir zaman büyüyemezlerdi. Çünkü ıstakoz rahatsızlık hisseder hissetmez hemen doktora giderdi ve doktor da ona antidepresan verirdi, ıstakoz kendini iyi hissederdi. Ancak kabuğunu hiçbir zaman çıkarıp atamazdı."
***
Istakoz hikâyesi, zorlukları fark ederek uygun şekilde kullanırsak bu zorlayan kabuk aracılığıyla büyüyebileceğimizin, yapabileceklerimizi fark etmemizin çok güzel bir örneği gerçekten.
Zorluklar karşısında sadece isyan etmek, üzülerek kendi içine kapanıp çaresizliğine ağlamak ve tabiri caizse yelkenleri suya indirmek onu yenemeyeceğimiz anlamına gelir. Kabuk değiştirilmez bu durumda.
Hayat önceden zordu, şimdi yaşamanın çilesi daha da zorlaştı. Sevincimiz, bakış açımız, keyif alabildiğimiz her ne var ise hasret kaldık. Zorlaştı bu nefes alabilme mücadelesindeki hayat devam ediyor bir şekilde.
Öğrenciler, hemde bu eğitim zorluğunda sınava hazırlanıyor ve ebeveynler de dahil olmak üzere hepimiz her zorlukta, ağlamak, isyan etmek yerine nasıl ayağa kalkmalıyım demeliyiz. Bu güçlendirecektir. Kendi özelliklerimize göre bir kabuk bulmalıyız. Istakozlar gibi...
Hz. Mevlana'nın şu sözünü hatırlamakta fayda var;
"Her şey üzerine gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme; çünkü orası gidişatın, kaderinin değişeceği yerdir."
Son olarak; hayatımızdaki zorlukların anahtarı için yeni bir pencere açmak istiyorsak şayet ıstakoz gibi yılmadan, başarısızlıktan, cesaret etmeye korkmadan, güçlü yönlerimizi fark edip parlatarak, düştüğümüz gibi kalkmayı da kaya dibi bularak bizi rahatsız eden kabuğu atıp yeni bir kabuk yapabilmekte...