Emperyalizm, kaos ortamını sever
Cumhurbaşkanlığı kararıyla Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektörü öğrenciler kabul etmedi. Onlar, “atanmış” değil, seçilmiş bir rektör istedikleri için eylem kararı aldılar. Ancak, yüzlerce polis üniversite kampüsüne girdi ve eylemin “yasa dışı” olduğu gerekçesiyle onlarca öğrenci gözaltına alındı. (daha sonra tamamı serbest bırakıldı-basın)
Polisin Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini, “Aşağı bak, toplu gezmek yok” diyerek gözaltına almasının ardından sosyal medyada, Mustafa Kemal Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” ülküsünden hareketle #AşağıBakmayacağız etiketi ile tepkiler yükseldi. Ve gizli bir el düğmeye bastı; (siz isterseniz provokatörler diyebilirsiniz) “Üzerinde Kâbe fotoğrafı bulunan bir resim yere serilerek ayaklar altında çiğnendi. Kutsal değerlerimiz ayaklar altına alındı.” çığırtkanlığı başladı. (basın)
Öğrenciler, üniversite önünde üç yüz adet eserin yer aldığı bir resim sergisi düzenlemişlerdi. Yerde görüntülenen ve Kâbe resmi olduğu iddia edilen resim ise, Türk-İran kültürüne ait Şahmeran motifli bir eserdi. Eser hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve alenen aşağılama” iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Bir haftadır devam eden sergilerinin kasıtlı olarak hedef alındığını savunan öğrenciler, “Sergi, direnişini sanatla ifade etmek isteyen arkadaşlarımızın emeğiyle üç yüzden fazla eseri herhangi bir kısıtlama gözetmeden kampüsle buluşturduk. Sergiye yapılan saldırılar geçtiğimiz günlerde eserlerin çalınması ile başladı. Suçlamaların odağında olan sergi; hiçbir gruba, inanca, kimliğe yönelik bir saldırı niteliği ve amacı taşımamaktadır.” açıklamasında bulundular. (basın)
Türkiye’de ne zaman iktidar karşıtı gösteriler düzenlense derhal “bir görünmez el” tarafından dini bir iddia ortaya atılır ve ülke gençleri karşı karşıya getirilir. Bu 68’in “6. Filo” eylemlerinde de böyle olmuştur, Gezi eylemlerinde de, (camilerde bira içtiler, başörtülü bacımıza saldırdılar sözleri ki hepsi yalan çıktı) Boğaziçi eylemlerinde de…
Geçmişin “komünist” olmakla suçlanan üniversite gençliği günümüzde “anarşist” ve “terörist” olmakla suçlanıyor.
Geçmişin, “Kıblemize havlayan köpekler!” söylemi ile ortalığı kışkırtanları ile, bugün kendi gençlik tabanlarına “sapkınlar kutsalımıza, Kâbe’mize saldırıyorlar, hakaret ediyorlar, tuzağa düşmeyin” çağrısı yaparak ortalığı kışkırtmaya çalışanlar aynı zihniyet değil midir?
Geçmişin, “Bulaşık suda balık avlamak heveslisi birkaç düşünce fakirine gençliğin ve milletin imkân vermeyeceği” söylemi ile günümüzün, “Biz milletin bize verdiği iradeyi, ölümüne, ölümüne muhafaza edeceğiz” söylemi aynı zihniyetin ürünü değil midir?
Geçmişin, “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik…” isteyerek “Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını gediğine koymayı” hedefleyenler ile günümüzde tekrarla, “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten” söz edenler; aynı değil mi?
Bu ülke bu tarz ayrıştırıcı ve kışkırtıcı söylemlerden çok çekmedi mi? Pırıl pırıl gençlerini kurban vermedi mi?
Tüm yetkililer lütfen, 60’ların, 70’lerin, 80’lerin hatalarını tekrarlamayın. Gençler ne istiyor, dinleyin. Onları yerlerde süründürmektense, isteklerine kulak verin. Düşüncelerine saygı gösterin. Bu ülkenin tüm gençliğini kucaklayıcı eylem ve söylemler gerçekleştirin. Hepsi bu ülkenin evlatları… Aksi davranışlar ancak ülkeyi kaosa sürükler. Onları hırpalayarak geleceklerini karartmayın; beyin göçüne neden olmayın. Türkiye üzerindeki emperyalist planların böyle kaos ortamlarında hayat bulmaya çalıştığını, geçmiş yaşananları da hatırlayarak, unutmayın!
Yazıyı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözüyle bitirelim:
“Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyet’i biz kurduk, O’nu yükseltecek ve sürdürecek sizlersiniz.”