Kapımızı çaldı!
11 Haziran Günü ‘İlkeli Köşe’de’ yazmıştım. 6 ay sonra bugün gelinen nokta; Son 100 yılın beşinci kurak sonbaharını yaşadık. Hazerfen Çelebi’nin ‘Suyun Şehri’ olarak tanımladığı Bursa’da bile Aralık Ayı itibariyle barajlarda şehre ancak 3 ay yetecek kadar su kaldığı uzmanlar tarafından ifade edildi. Ana haberlerde korona, siyaset, ekonomiden sonra 4. haber olarak gündeme yerleşti bile. Şu an için suyumuzu idareli kullanmaktan başka bir çaremiz gözükmüyor. Bu sebepten nasıl tasarruf yapabileceğimize dair 6 ay önceki yazımı bir kez daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Zira bizler korona ile uğraşırken bir başka kapımızda bekleyen tehlike, ‘susuzluğa’ dikkat çekmiştim. Geçen 6 ayın sonunda artık kapımızda beklemiyor, kapımızı çaldı bile!
KAPIMIZDA BEKLİYOR (11 Haziran 2020)
Korona’dan daha büyük bir tehlike kapımızda sırasını bekliyor.
Farkında mıyız?
Yoksa kapımızı çalınca mı fark edeceğiz?
Televizyon için hazırlanan ‘25 litre’ sosyal sorumluluk projesini görmediyseniz mutlaka izleyin, izletiniz. Program bizlerin kullanırken farkında bile olmadan ne kadar da gereksiz su harcadığımızı gözler önüne seriyor. Dişimizi fırçalarken, yemek yaparken, ellerimizi yıkarken, sifonu çektiğimizde ve özellikle de virüsle mücadele ederken bazı belediyelerin en büyük hizmetimiz diye gözümüze soktuğu sokakları yıkarken.
Suyu idare etmenin ne kadar büyük bir eylem ve elzem olduğunu anlamamız için illa susuz mu kalmamız gerekiyor?
Bu programın tek bir bölümü bile tüm gerçekliğiyle bu soruyu cevaplıyor.
Bir gün içinde 25 litre harcama limitimiz olduğunu düşünürsek ki bakalım o kadar litre bile su harcama limitimiz olabilecek mi; Sifonu bir kez çektiğimizde ortalama 8-10 litre su harcıyoruz.
Bulaşık makinesinde bulaşıkları yıkarken 12-15 litre, elde aynı bulaşığı yıkarken tam 126 litre. Çamaşır makinesinde kısa programda dahi çamaşırlarınızı yıkasak tam 176 litre su harcıyoruz. Sadece 5 dakikalık bir duş sırasında ortalama harcanan su 60 litre. Kayıp inanılmaz. Hem kişisel olarak hem de çocuklarımıza örnek olup öğreterek yılda 4 kişilik bir aile, tam 140 ton su kurtarabilir. Hepimiz özellikle karantina dönemlerinde bir kez daha anladık ki; ‘Hazıra dağ dayanmaz’. Su kaynaklarımız sınırlı ve çoğalan dünya nüfusumuz içerisinde, küresel ısınmanın da etkisiyle hızla tükenmek üzere. Alarm çanları çoktan çaldı bile. Şimdi duyanların duymayanlara anlatma zamanı. Petrolsüz yaşayabiliriz, belki elektriksiz bile yaşayabiliriz ama susuz dünya susar, ölürüz.
Çok hızlı geçen zaman içinde bugün suyu hoyratça harcamanın bedelini yarın çocuklarımız, torunlarımız ve hepimiz çok ağır ödeyeceğiz. Boşa akıttığımız suyun ‘her damlası’ hepimizin.
25 litre kısıtlaması kapımızı çalmadan hala şansımız var. Bu şansı arttırmak için teknoloji cephesinden de sevindirici haberler geliyor.
Çalışmalarını yürüten Arizona merkezli Startup firması Zero Mass Water tarafından geliştirilen hidropanel teknolojisi ile temiz içme suyu üretmeye başladı.
Sadece güneş ışığı ve havayı kullanarak günde 10 litreye kadar içme suyu üreten hidropanel teknolojisi evlerimizde de kullanılabilecek. 2016 yılında çalışmalarına başlanılan cihazla konut çatılarına kurulabilen güneş paneli ile güneş enerjisi kullanılarak içme suyu elde edilmesi başarıldı.
Güneşimiz var oldukça en azından içme suyumuza dair umudumuz var ama giderek kalabalıklaşan dünyamızda kullanmaya ihtiyaç duyacağımız suyumuzu bugün korumaktan başka bir çaremiz yok.
İlkeli Söz; Bazı insanlar tecrübeydi, bazı insanlar iyi ki vardı, bazı insanlara da ne gerek vaırdı gerçekten çözemiyorum.