Korkunun kahramanı kim?
Bazen kendimize bile söylemekten imtina ettiğimiz o korkularımız bizi yönetir. Pusuda bekler her daim. Cesaretimizi azıcık toplasak hemen ortaya çıkar ve geri adım attırır bize.
Korkular kimi zaman kişinin kendi yaşamından, kimi zaman bir başkasının hayatından alıntılar ve kimi zaman da kendi içimizde beslediğimiz bir sürüngendir...
Kaybetmekten korkarsın
Kazanmaktan korkarsın
Gelecekten korkarsın
Dokunmaktan korkarsın
Kırıldığın yerden tekrar kırılmaktan korkarsın
Sevmekten, sevilmekten korkarsın
Yalnız kalmaktan korkarsın
Korkularına bağımlı oldukça
Yaşayamadıklarınla kalırsın...
Mücadele etmek için kendini avutursun, sonrasında söze ama diye başlarsın.
Mutsuz olmaktan korkup mutluluğu aramazsın, ya bende yaşarsam acıyı diyerek sürekli bir kontrol mekanizması çalışır iç dünyanda çünkü kodlanmayı seçmişsindir.
İşinden, eşinden, evinden ayrılmak istiyorsundur ama ya yeni tercihim olmazsa diyerek korkuna sarılırsın.
Bir çoğumuz vardır yönetme takıntısı. İşler hep kontrolünde olsun istersin. Kontrolü elinde olsun ister bazıları işte, ve bu kontrol yitimi korkusu ve kodu halini alır. Bir aşka düşer gönlü, aşkın kontrolü yoktur ve bu yüzden bu an'dan kaçar, korkularla boğuşursun ya da bilmediği işlere girmez, ortak olmaz.
Güvenli kal kodunu, yarınlara mutluluğa git kodu ile üstün tutarsın kaygıların, yaşanmışlıklar, başka hayattan tecrübeler korkularını baş tacı yaparsın farkında olmadan...
Çoğunlukla bugünün işini yarına bırakmamaya gayret edersin de bugünü yaşamayı yarına bırakırsın. Yarın garantiliymiş gibi....
En masum evcil hayvanlardan bile korkarsın, onların senden korktuğundan bihaber... İşte bu korku benim korkum-du. Ve sonunda yendim. Bunu fobi haline kendimin getirdiğimi, bu yaşımda öğrenmiş oldum. Kediye dokunmayı bırakın aynı ortamda olmak düşüncesi bile en güzel an'ımı gölgelemesine izin veren ben, cesaretimi toplayarak yendim. Evimizde artık bir kedimiz var. Şimdi ise gece kalkıp üstünü örtecek kadar abartılı bir bağlılık hissetmeye başladım. Komik gelebilir ama içgüdüsel bir hareket işte. Sanırım kedinin hareketsiz ve iri olması bunu kolaylaştırdı. İnternetten yaptığım araştırmalarda bunu doğruladı. Evladım için kabul ettim ki korkum ile yıllarca yaşadım. Kızımın sayesinde evimize aldığımız kedi ile şimdilerde güzel bir bağ kurduk. Ve korkumu kendimin beslediğini öğrenmiş oldum. Yersiz bir fobiyi nasılda içimde yüceltmişim meğer...
Korkular yüzünden yaşayamadıklarımıza her zaman gebe kalacağımızı unutmamak gerekir. Korkunun esiri olmamak için, umutlara cesaretle asılmak gerekir.
"Korkaklar hiçbir zaman zafer anıtları dikmemişlerdir."
Ünlü Yunan filozofu Eflatun (Platon) 'un güzel bir sözünü hep tekrarladım.
Korkunun çeşidi ne olursa olsun, ister ölüm, para kaybı, aşk, iş, evlilik veyahut gelecek olsun onu yücelten kişi biziz ve yarın geç olmadan çözüm bulacak kişi de psikolojik destek almasak da yine biziz.
Korkularınızı, cesaretinizle özgür bırakın, yarınları zehirlemeyin...
İç dünyanızda fobinizle yaşadığınız ve yaşattığınız sürece, korkunun patronu sizsiniz unutmayın. Kısa ve sadece size ait bu hayatın patronu olarak güçlü, azimli bir şekilde yaşamalısınız. Bu hayat sadece size ait ve kendi hayatınızın işçisi olarak korkularınızla savaşın. Çaresizce teslim olduğunuz zaman sadece iç yalnızlığın esaretiyle kalırsınız.
Korkunuzun işçisi olmayın, cesaretinizin patronu olun.