Hayatı ıskalama
Bizler, rotasını bilmediğimiz hayat gemisinde bazen kendimiz ile birlikte sevdiklerimizi de hırpalarız sevgimizle, bakış açımızla, isteklerimizle...
Sorgularız ardından... Önce karşı tarafı suçlarız. Kırgınlık, kızgınlık, öfke ile empati duygularımız o esnada gizli bir köşede sakinleşmemizi bekler. Kaybettiklerimizin pişmanlığı ile ortaya çıkar. "Ben burdayım hadi" dercesine eleştirmeni bekler. Son bir şans istersin kendinden fakat bazen geç kalınmıştır.
Taş atıldıktan sonra!
Söz ağızdan çıktıktan sonra!
Fırsat kaçtıktan sonra!
Zaman geçtikten sonra!
Ölümden sonra!
Yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur... Giden gemi çoktan uzaklaşmıştır nafile denizinde...
Hayat ana kucağındaki sicaklıktan başlayarak, soğuk toprağa karışana kadar hep bir öğreti içindedir. Eğitim, nefes aldığın kadar bir ömürden ibarettir.
Artık biliyorum, öğrendim, yapmam, gitmem, yaparım vs vs gibi söylemleri bir yere kadar sinsice sürdürür sonra kendini gösterir. Yazı bilen kışı da bilir de aradaki baharları bile hep kalıcı düşünmemek lazım.
***
İnsan ilişkilerimizde de öyleyiz. Ezberlemişiz bir mevsimi hep böyle olsun isteriz. Kendi doğrumuzu empoze etmeye odaklı olarak.
Hatta senaryo konusunda bazen uzmanızdır. "Muhtemelen böyle düşünüyor, evet o cümle esasında onu değil bunu demekti, kesin onunla arasında birşey var ben bilirim, anlarım, bak orada bana güya laf soktu anlamadım bende sanki, geç cevap vereyimde hemen bekliyormuş demesin, hep yoğunum diyor ben ona nasıl yoğun olurmuş gösteririm çatlasam da hayır diyebilmeliyim, hem hatası olmasa bana böyle sevimli olmazdı vardır bir bit yeniği de hadi neyse, o da üzgün ben biliyorum, kıymetimi sonradan anlayacak da neyse" gibi gibi kafamızda türlü türlü kurgular ile hayatımızı ve hayatları zorlarız. Başkası hakkında yorumlar yaparak, kurgular kurarak kendimiz de sebep sonuç ararız. Tüm bu hareketlerin, o ilişkiyi elekten geçirerek elde kalanı/gideni hesaplayamamaktır.
Oysa ki; olduğu gibi sorgulamadan zarar görme endişesi ile yanlış bir savunma mekanizmasını çalıştırmış oluruz. İş,aşk,arkadaşlık,aile vs vs siz karşı taraf değilsinizdir velhasıl kelam bilemediğiniz konuda sebatla anlayışla konuşmalı ya da beklemelisiniz. Senin doğrun bir başkasının doğrusu olmak zorunda değil. Bende öğrendim sonunda.
Çok önceden gördüğüm bir karikatür aklıma geldi.Hiç unutmadım öğretiydi bana göre. Şöyleydi ; 6 ve 9 rakamlarının farklı yerden bakış açılarının hangi taraftan bakarsan gördüğünün doğruluğuydu. Hayatı da zorlamadan rahat bırakarak yaşamak lazım. Önce kendinize ait olan hayatı...
Bu bazen evladın, eşin, arkadaşın, ebeveynlerin olabilir insan en çok da sevdiklerine yapar bunları. Ben onun için, bizim iyiliğimiz için dediğimiz anda karşı tarafı dinlemek yerine kendi fikirlerimizi empoze etmek yolu herzaman yorucu, kırıcı, kaybediştir.
Para hırsı için kişileri hırpalayanlar, mevki için riyakar olandan, egosu için kendini farklı gösterenlerden uzak durmak lazım. Negatif insanlardan da...
Kendini özgür bırak. Kontrolcü olman sadece seni mutsuz eder ne demişler "su akar yolunu bulur" sen kendi başarın için, ideallerin için o suya can ver sadece. Kendinden sorumlusun.
Kendinize ait olan hayatı kendiniz için yaşayın. Bağımlı kalmadan, empoze etmeden, beklentinizi yüksek tutmadan, kimseyi sahiplenmeden... Hayat sizi sahiplenmedi misafir etti sadece ve ayrıca siz onu neden sahiplenesiniz ki. Bir varmış bir yokmuş gibi olan bu hayatı yarın yokmuş gibi bugünü yaşamalı ve yarın olma ihtimali ile kendiniz için tek kendi başınıza yapabilecekleriniz için hayal kurarak yaşamalısınız.
Yarınlarınızı; sizinle,sevdiklerinizle yıpratmadan, kaybetmeden, cesurca, özgürce ve siz olarak bugünü yaşayın. Hayat bir yolculuk madem; hangi durakta, limanda, köprüde olduğunuzla birlikte o an yanınızda olan sevdiklerinizin ve herşeyden önce kendi duygularınıza saygıyla sevgiyle yaşayın. Kişinin öz şevkate ihtiyacı en çok hayatını sorguladığı zaman olacaktır.
Hayatı ıskalama lüksümüz yok, çünkü anlardan oluşuyor.