Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
15°
Ara

Cehenemden cennete yolculuk

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Cehenemden cennete yolculuk

Bazen hayat bizleri ne kadar da zorlar, nasıl da isyan ettirir. Umudumuz düşer, mutsuz bakarız hayata çünkü en derinimizden üzüldüğümüzü düşünüp kendi içimizde siyan bayrağını kaldırırız. Dış dünyaya mutluluğa, umuda kapılar kapalıdır çünkü üzgünüzdür En kötü şeylerin hep bizim başımıza geldiğini düşünür, nefes alacak gücü bile bazen kendimizde bulamayız.

Oysa bazı hayatlar var ki, onca kötülüğün, çaresizliğin içinden sıyrılarak herkesten ve her şeyden güçlü biri olarak çıkar karşımızda.

Hep söylediğim gibi sizi kötü,mutsuz,isyankar eden hayat bir başkasının istediği hayat olabilir, kıymetini bilin çözümü ona göre arayın umutsuz olmayın. Olan ile yetinin...

Şimdi size cehennemin içinden cennete giden yolu anlatacağım.

Ayşe Tükrükçü'nün varoluşun içinden yeniden bir varoluş hikayesidir.

Mücadelesinin, azminin, merhametin, dik duruşun, kadın olmanın zorluğunu, insan olmanın yaşadığın hayat ile değil ruhunda olduğunu anlatacağım.

Antepli gurbetçi bir ailenin çocuğu Ayşe. Ailesi ablasıyla birlikte Ayşe'yi Antep'te bırakıyor ve yanlarına iki oğullarına alıp Almanya'ya gidiyor. Ayşe'nin abisi Berlin'de sokakta yürürken bir çukura düşüyor ve boğuluyor. O noktadan sonra aslında aile de o çukurda boğulmaya başlıyor ama kimse farkında değil.

Daha 15 günlükken babaannesinin yanına bırakılan Ayşe'nin yanına bir de yeni doğan kardeş İlknur ekleniyor. İki kardeş Antep'te babaanneyle büyüyor.Fakat bir süre sonra ailesi Ayşe'yi yanına, Almanya'ya alıyor.

*7 Yaşındayken babaannenin isteği üzerine sadece ayşe Antepe gönderiliyor

* 9 Yaşındayken tatile götüren amcası tarafından tecavüze uğruyor, hemde uyuyan öz kızının yanında. Sırtına meyve bıçağını batırıp ağıznı eliyle kapatıyor. Sürekli tecavüz ediyor ve Antepe geri dönerken tehdit ediyor.

*6 Ay sonra babası gelip geri götürüyor Almanya'ya. Sürekli şiddet ve kavga devam ediyor ailede. Öğretmeni tarafından darp izleri fark ediliyor.

*11 Yaşında ailesinden alınıyor. Yetiştirme yurduna veriliyor. Duş alırken bacağının arasından gelen kanı öğretmeni görünce soruyor "Ali Rıza amcam bana şey yapınca da kan geliyordu" diyerek ağmalaya başlıyor. Aikeye dava açılıyor. Yarasına tuz basanlar burda da devam ediyor ve ailris tarafından dışlanıyor.

*16 Yaşında evine dönüyor kuzeni Ayşe doğru söylüyor diyor ama kimse inanmıyor.

*23 Yaşında Türkiye'ye geliyor ilk evlenme teklif eden ile evleniyor. Başından geçenleri anlatıyor ve kabul ediyor eşi ama kaynı etmiyor. 6 aylık hamileyken bile kaynı tarafından sürekli darp ediliyor. Bebeği düşürüyor ama elini bile uzatacak halde değil. Ayrılıyorlar eşiyle.

*Dul kadın olarak Antepe geri dönüyor Almancası olduğu için avukatın yanında işe başlıyor, Bahri ile orada tanışıyor bir süre sonra bir sürü evrak imzalatıyor Bahri. Meğer geneleve eşi tarafından satıldığının belgelerini imzalamış.

Mersin'den başlayarak 7 genelevinde çalışmaya başlıyor günde 70-80 kez

Evine mektup yazıyor "kızınız 9 yaşında tecavüze uğradı şimdi vesikalı olarak çalışıyor" diyor eniştesi geliyor o da müşteri olarak. Çalışan kadınların %70 tecavüz mağduru...

Müşterisinin yaş sınırı yok işini bitirdikten sonra "sen niye o....u oldun kızım" diyen de 16 yaşındaki toy da geliyor.

2.5 yıl sürüyor bu işkenceli hayatsız hayat

Müşterisi Ahmet ile evlenmeye karar veriyor.

Adam evlenmek istemiş ama düğün parası yokmuş ve Ayşe'nin kendisine borç olarak çıkartılan sigorta parası, işçi parası, yemek parası, kuaför parası, vekil parası, yakıt parası, su parası, elektrik parasını ödemesi gerekmiş. Bunun için de tam 700 erkekle daha birlikte olması gerekmiş. Düğünün neden şart olduğunu şimdi anlayacaksınız...

Emniyetin şartı şu: "Genelevden çıkarken düğün yapacaksın, videoya çektireceksin."

"**Videocu para, kına para, pasta para, en çok zoruma giden da imamın aldığı 30 bin lira oldu. Ama sonunda düğün oldu." **diyor Ayşe. 6 yıl sonra da eşinden boşanmış çünkü yoğun bir "Sen genelevden çıktın" baskısı yaşamış. Sonrasında da bulaşıkçılık yapmış, yemek yapmış, hasta bakıcılığı yapmış ve hatta, 4 buçuk ay sokakta bile yaşamış. Ama asla geneleve dönmemiş. O günden sonra da 20 yıl geçmiş...

Yaşadıkları için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuş Ayşe. Hatta Şefkat-Der, kendisinin bağımsız milletvekili adayı olması için de destekte bulunmuş. Amaç meclise girmek değil, farkındalık yaratmak.

Peki hayatının çalınmasına rağmen, umutlarının kırılnasına rağmen, yaşamının elinden alınmak istenmesine rağmen 38 gün parklarda yatıp, cami wc temizliği ile başlayan mücadelesinde şimdi Ayşe ne yapıyor biliyor musunuz?

Çorba ile başlayan bir gönüllü hareketini daha da ileri götürerek kimsesizlere aş oluyor, şefkat oluyor...

Sokakta yaşayanlara destek vermek için oluşturulan "Hayata Sarıl" isimli sosyal sorumluluk projesi ortaya çıkıyor zamanla. Daha sonra bu proje dernek statüsüne geçiyor, daha da büyüyor.

Gönüllülerin de el vermesiyle Beyoğlu'ndaki bir dükkanı tadilat ediyorlar hep birlikte. Sonra işte o sıcacık "Hayata Sarıl Lokantası" ortaya çıkıyor.

Gündüz saatlerinde herkesin parasıyla yemek yiyebileceği, akşam da evsizlere ücretsiz yemek dağıtan bu muhteşem projenin başında şimdi Ayşe Tükrükçü.

Sadece yemek değil üstelik, iş ve yaşam imkanı da sağlıyorlar ihtiyacı olanlar için. Üstelik her ay ünlü bir şef gelip bu lokantada menüye katkıda bulunuyor, ekiple birlikte yemek yapıyor.

Bu "Hayatsız Kadın"ın ne kadar güçlü ve hayata nasıl tutunduğunu, üstelik başkalarının hayatını da nasıl ısıttığını bir düşünün şimdi.

Ayşe Tükrükçü duruşuyla, merhameti, insanlığı, özgüveni, yaşayamadığı günleriyle insanlara umut oluyor. İki ağrısını hayatın bittiğini dülünerek seven ailesine zindan edenlerden değil.

Ayşe Tükrükçü cehennemin içinden kanatlarıyla umuda yelken açıp cennetini tüm ihtiyaç sahiplerine de cennet açıyor.

Düşünün cehennemden cennete yolculuk serüvenini...

Bizler var olan cennetteyken nasıl küçük tutarsız isyanlar ediyoruz.

Yaşam akıyor ve bunu berrak tutmak sadece yaşayanın elindedir...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *