Yeni dünya düzenine rehabilitasyon merkezleri hazır mı?
Dünya küresel sisteminde siyaset ve tarih analizcilerinin görüş ve beyanlarına bakıldığında ortaya çıkan COVİD-19 süreci ciddi değişimleri beraberinde getirecek gibi görünüyor. Küresel düzeydeki tüm hareketlilikler incelendiğinde örnek olarak 1. Dünya Savaşı ve 2. Dünya Savaşı sonuçları itibariyle beraberinde çok ciddi değişimler getirmiştir. Tüm bu değişimlerden her zaman en kazançlı çıkanlar bu süreçleri doğru tahlil eden ve etkili hazırlıklar yapabilenlerdir.
COVİD-19 için de süreç böyle olacaktır, virüsün kazananı bu süreci en iyi tahlil eden olacaktır.
Burada tekrara düşmemek adına yeni dünya düzeninde sosyal ve ekonomik hayatımızda neler değişecek diye merak edenler bu konu hakkındaki yazı dizimi ’dan okuyabilirler.
Yeni dünya düzeninde yerimizi alabilecekmiyiz?
Ülke olarak özel eğitim ile tanışmamız yasal alt yapı itibariyle her ne kadar Cumhuriyet döneminde tevhidi tedrisat kanununa dayansa da, uygulama bu sürecin en az 50 yıl gerisinden gelmiştir. Modern eğitime en yakın anlamda ise ancak son 25 yıldır tanışmış bulunmaktayız. Çeyrek asırlık tecrübemize rağmen hala daha ülkemize hatırı sayılır bir eser bıraktığımız söylenemez.
Özel eğitim sektörünün en önemli ayağı olan Rehabilitasyon Merkezleri özel eğitimin gerektirdiği rolü ne kadar oynayabilmektedir. Sonuca bakılırsa ciddi yol alamadığımız açıkça ortaya çıkacaktır.
Rehabilitasyon sektörü olarak en önemli sorunumuz kurumsal bir kimlik oluşturamamıș olmamızdır.
Neden kurumsallașamıyoruz peki?
Maalesef bu konuyla ilgili yapılmış ne bir Arge çalışması, ne bir temayül yoklaması ne de bilimsel bir çalışma mevcuttur. Zaten bu soruya verecek net bir cevabımızın olmayışı devamında gelebilecek tüm sorunlara karşı da tedbirsiz oluşumuzun da sonucunu beraberinde getirmektedir.
Neden kurumsal bir yapıya kavuşamadığımızın en can alıcı sebebi sistemsizliğimizdir.
Sahi neden bir sistem kuramadık?
Bir sistem kurmak için çeyrek asırlık sektöre tecrübe yetersiz mi kalıyor. Bir çeyrek asır daha mi beklenecek sistematik bir yapı için.
Velhasıl ne kurumsal bir yapı oluşturabildik ne de bu kurumsal yapıyı temsil edecek bir mekanizma oluşturabildik. 2650 tane rehabilitasyon merkezi varken yarısının dahi dernekler kapsamında üye olmamış olması sistemsizliğin en açık göstergesi değil mi?
Sektör olarak tıkandığımız her noktada bir temsil sorunu yaşıyoruz. Kendi içimizde meşru temsiliyetler kuramadığımız için de kimse sektörü muhatap almıyor. Bu da beraberinde aleyhimize olan durumlar yaratıyor. Ne kurumsal haklarımızı ne de temsil ettiğimiz engelli ailelerinin haklarını savunabiliyoruz.
Bu şekilde bir temsiliyetle devletin hangi biriminden destek istendi de reddedildik.
Özetle 2015 yılında müsteşarımız Sayın Yusuf Tekin’le bir görüşmemi hatırlatmak isterim. Sayın Tekin; siz rehabilitasyon merkezleri söz konusu ekonomik kaygılarınız olunca neden dosyalar dolusu evrakla bakanlığın yolunu tutuyorsunuz da, eğitim, sosyal haklar sosyal faliyetler vs konularda neden sesiniz çıkmıyor.
Sayın müsteşar ne demek istedi biliyormusunuz sadece menfi hesabı çıkarlarınız için bize geldiniz çocuklar için eğitim için gelmediniz, geldinizde biz hayır mı dedik, tabi sayın müsteşarın söylemleri doğruydu fakat kendisine sektörel bazı konuları uzunca anlatıp bazı yanlışların geride kaldığınıda belirtmek isterim. Akabinde sektöre bakış açısıda değişmiş bizlere karşı daha ılımlı politikalar yürütme gayretini göstermiştir.
Ben Türkiye’de ne kadar özel çocuklara hizmet eden ediyorum diyen vakıf, dernek ve STK varsa hepsine söyliyorum özel çocukların eğitim ve sosyal haklarına hep birlikte sahip çıkabilirdik.
Bir diğer konu ise; Özel çocuklarından dolayı özelikle metropollerde yaşayan ve çalışamayan anneler ciddi geçim sıkıntısı yaşamaktadır. Her ailemizin farklı endişe ve travmatik hikayeleri mevcut çözüm aranabilirdi.
İşte bunun adı sistemsizliktir.
Özelikle rehabilitasyon merkezlerinde atama, evlilik, anlaşmazlık ve taşınma gibi durumlardan dolayı en az altı ayda bir öğretmen değişiklik oranı yıllık % 80’dir. Öğretmenlerimizin bir standartı olmadığı kesin çözüm arayabilirdik. İşte bunun adı sistemsizliktir.
Sosyal haklara baktığımızda birkaç belediyenin birkaç sosyal faaliyetleri birkaç STK’nın da kendi çabasıyla yürütmüş olduğu sosyal faaliyet ve projeler dışında gözle görülür bir şey maalesef yok. Projeler üretebilirdik. Bunun adıda sistemsizliktir.
Özel çocukların en temel ihtiyacı eğitimdir eğitim standradımız var mı? 20 yıldır 8 saat eğitimle yetinmek zorunda bırakılan çocuklar var özel çocukların topluma entegre edilmesi için eğitim şart fakat ayda 8 saat eğitimle bunu nasıl yapabiliriz?Anne babaların sosyal yaşantısı bitmiş çocuklar topluma kazandırılma noktasında ciddi bir eksik olduğu için bir çok anne baba bu durumu kaldıramayacak haldedir ve boşanmalar oldukça yüksek sayıdadır. İntihar edenler var hatta özel çocuğunun canına mal olan psikolojik travmalar bile gördük. Bu tür hayati konuları ele alıp çözüm aranabilirdi ve işte o zaman insanların hayatına dokunmuş olabilirdik.
Ülkemizde nüfusun % 12’sini teşkil eden engellilerimize sahip çıkılabilirdi. Bunun adı da sistemsizliktir.
Bir çok bürokrat, bakan, milletvekili ve başbakana gittik. Hep günü kurtarmanın peşine düştük, lokal tedavi ve pansumanlarla ciddi bir zaman israfı yaşadık. Oysa sistem kurmanın yolları aranabilir ve bulunabilirdi.
Özel çocukların hastalığı annelerin bu çilesi ve bu sistemsizliğin ilacı lokal tedavilerle olacak gibi değil.
Özel çocuklarımızın geleceği tehdit altında!
Çocukların özel durumlarından dolayı her yıl kaç tane anne baba boşanıyor kimsenin haberi yok.
Çözüm lazım çocukların daha uzun süreli eğitimler alması gerekiyor anne babaların feryadını duyduk dile de getirebilirdik ama çözüm bulunmadı, işte bunun adı sistemsizliktir.
Çalışmaları ile olmasa bile kurumsal kimliklerini kazanmış bir çok kuruluş var, biz daha iyisini yapabilirdik.
Kurumsal yapılarda başkan değişir düzen devam eder, bürokratlar değişir düzen devam eder, bakan değişir düzen devam eder, hükümet değişir düzen devam eder. Bizde yapabilirdik, pamuk ipliği ile ayakta duruyoruz. İşte bunun adı sistemsizliktir.
Her yeni sisteme ayak uyduramayan kuruluşlar dünyayı geriden takip ermeye mahkumdur.
Devamı haftaya şimdilik “Evde kalın”
Sağlıcakla..