Aşı'layamıyoruz
İngiltere'de geçtiğimiz günlerde gündem olan bir haberi sizlerle paylaşmak isterim; İngiltere, dünyadaki bilim insanları için özel yetenek vizesi çıkarmaya hazırlanıyor.
Amaç, bilim insanları ve alanında uzman kişileri ülkeye çekmek.
Aynı tarihlerde Türkiye'de ise gündem olan bir haber; Diyanet İşleri Başkanımız ‘Kur’an kursuna bir tuğla verene cennette ev var’! dedi.
Ülkeler arası gündem maddelerini karşılaştırırsak her yılın sonunda açıklanan gelişmiş ülkeler listesinde bugüne değin İngiltere ilk sıralarda yer alırken Türkiye’nin listenin ortalarında ya da sonlarına doğru yer bulması tesadüf olmasa gerek.
Şu an dünyayı etkisi altına alan tek bir gündem maddemiz var.
‘Korona Virüsü’.
Neredeyse ışık hızı ile dünyaya yayılan dünya sağlık örgütü tarafından ‘pandemi’ (salgın) olarak açıklanan bir virüs.
Tsunami etkisi yarattı.
Tek çaresinin ivedilikle aşısının bulunmasının gerektiği, aşı çalışmalarının başlandığı, bu konuda denek olarak gönüllülerin arandığı gelen haberler arasında.
Asıl soru şu; Aşıyı kim bulacak ve ne zaman?
Peki geçmişten günümüze ‘Aşı’ konusunda bizlerin ilklere imza atan bir ülke olarak hastalıkların tedavisi konusunda tarih yazdığımızı biliyor muydunuz?
Türkiye 1885'te çiçek aşısı,
1887'de kuduz aşısı,
1896'da difteri,
1897'de sığır vebası,
1911'de tifo,
1913'te kolera ile dizanteri,
1927'de verem aşısı ve
1942'de de tifüs aşısı üretti.
Bugün bütün aşı üretimimizi nasıl bir gerekçeyle bilinmez ama maalesef durdurmuşuz.
Aşı üreticisi iken nasıl oldu da aşı üretmiyor, üretemiyoruz?
Geçmişte yaptık bugün de yapabiliriz. Bu konuda adımızı yeniden dünyaya altın harflerle yazdırabilir, insanlığa ışık tutabilir belki de insanlığın yok olmasını engelleyebiliriz.
Koronavirüs hastalığının (COVID-19) yayılmaması için bir dizi önlemler alan sağlık başkanlığı bu kez de tedavisine yönelik harekete geçebilir.
Son olarak yeni dünya düzenin kapımızda olduğu aşikar.
Geçtiğimiz günlerde benim de programın sunucusu olarak yer aldığım Sağlık Teknolojisi Liderler Zirvesi’nde konuşmacı olan Prof. Dr. Melih Bulut, yeni dünya düzenindeki yerimizi almak için ‘Gelecek On Yıla Damga Vuracak Teknolojiler ve Sağlık Alanları’nı’ özetledi.
Nanoteknoloji, Biyoteknoloji
Sensörler, 3 Boyutlu Biyoyazıcılar, İnternet, Akıllı Telefonlar, 5G, Doku mühendisliği, Organiodler, Gen ve Kök Hücre Tedavileri ile Sentetik Biyoloji, Yapay Zeka, Önce zarar verme yerine Öngörü ile Sağlığı Geliştirmeyi hedefleyen çalışmalar.
Yapılan bir diğer araştırmaya göre önümüzdeki on yıl gibi kısa bir sürede sağlık sektörünün yüzde 1800 gibi inanılmaz bir büyüme oranına ulaşacağı ortaya çıktı.
Ayrıca şu an ilkokul çağındaki beş çocuğumuzdan üçünün mesleği henüz keşfedilmedi.
Tüm bu son gelişmeler ve ortaya konulan tespitler doğrultusunda Siz de hızla değişen ‘yeni dünya düzenindeki’ yerinizi almaya hazır mısınız?
İlkeli Söz; Yaşamak için bir nefes sıhhat gerek. Sıhhatli yaşamak için de kuvvetli inanç, içten güleryüz, iyi düşünce, tam beslenme, deliksiz uyku ve huzurlu yaşam gerek!