Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Şiddetli yağmur
4°
Ara

Oku anla uygula

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Oku anla uygula

Bir çoğumuz için kırmızı çizgi diyebileceğimiz bir konuda sesi yükseltmenin zamanı geldi hatta geçiyor bile. Çarpılırız korkusu ile bizleri yıllarca sorgulamaktan alıkoyan bir düzenin basmakalıp insanlarından biri olmayı reddetiyorum.
Kur’an tüm insanlığa kullanım klavuzu olarak gönderilmiş bir mucizedir. Baştan sona kendi dillerinde okuyarak anlayanlar bilirler ki miras hukukunu, aile hukukunu, yaşama kurallarını anlatır, yaşanmış olaylardan örnekler verir, doğruluğu, dürüstlüğü emreder. Bu emirlerin muhattabı ne hayvanlar, ne bitkiler, ne eşyalar ne de henüz idrak algısı oluşmamış bebekler ya da çocuklardır. 
Allah, insanı verdiği beyin ve beyni kullanma dürtüsüyle diğer tüm canlılardan üstün kılmıştır. İnsanın başlıca özelliği akıl ve düşünme yeteneğidir. Rahmetli babam düşünmeden yaptığım bir hata karşısında derdi ki; Aklını evde mi unuttun? Düşün, düşündüğünü beyin süzgecinden geçir, sağlamasını yap, destekleyici çıkarımları çoğalt ve uygula. 
80’li yıllar benim çocukluğumun yılları. O zamanlarda hemen hemen her evin duvarında çanta içinde Arapça bir Kur’an vardı. Kutsaldı. Yüksekteydi. Kimse oraya ulaşamazdı. Dokunulmazlığı vardı. Duaları Arapça ezberlediğimiz, ne ezberlediğimizi bilmediğimiz ve korkudan sorgulayamadığımız yıllardı. Çünkü çarpılırdık.

Ne değişti? 
Hala sorgulamadan, anlamadan çok kutsal saydığımız Arapça kelimelerden oluşan duaları okuyor, okutuyor, göz ucuyla takip edince okumuş kadar sevaba nail oluyoruz. Peki sadece bize şah damarımızdan daha yakın olan, bize yol gösterici olan Allah’ın nasıl olurda anlamadığımız sözcükleri söyleyerek ya da söyleterek bizi bu sınavdan geçirebileceğini düşünebiliriz? İngilizce sınavına girip tek kelime bilmeden sınavdan 100 almayı beklemeye benzemez mi? Üstelik burda durum daha da vahim değil mi? Bizlere ne yapmamız, hangi yoldan gitmemiz, nasıl davranmamız gerektiğini anlatan bir klavuzu sadece huşu içinde dinleyip ne yapacağımızdan habersiz yaşayıp gitmek. Aklımızı başkasına kiraya mı verdik? Bir İngiliz, bir Alman inanırsa kendi dillerinde okuyup ibadetini gerçekleştirebiliyorken bizler neden kendi dilimizde ibadetlerimizi icra edemiyoruz ki? Üstelik İlk emri ‘Oku’ olan bir dinin ne anlattığını bilmeden kime ne faydası olur? 
Ölen birinin ardından özellikle Yasin ve sırasıyla diğer sureler okunur. Kainatı yaratanı zikretmek için güzel bir vesiledir. Yasin’in 73.ayetinde ‘O eti yenilecek hayvanlarda insanlar için bir çok yararlar var, içecekler var. Hala şükretmiyorlar mı? diyor.
Özellikle ölenin arkasından okunan Yasin Suresi’nden sadece bir Ayet! Yaşayan birine söylenen sözler değil mi? Yani bizlere. Kendi dilimizde edeceğimiz dualarımızı Allah anlamaz mı? Sevdiklerimizin mekanını cennet eylemek için yaptığımız bu eylemle aklımızı kullanmayarak aslında kendi cehennemimize davetiye çıkarmış olmuyor muyuz?
Her birimizin yoğunluğundan yan komşumuzu bile görmekte zorlandığımız son zamanlarda özellikle ölüm, doğum, yeni bir iş, okul, ev vesile edilerek bir araya toplanmışken tek kelime bile anlamadığımız Allah’ın emirlerini okumak ya da dinlemek bizlere ne kazandırabilir? Onca insanın zamanına yazık değil mi? Üstelik bana sorarsanız en büyük sorumluluk da ev sahibinin. 
Asr Suresi 3.Ayetin mealinde der ki; ‘İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlar müstesna’. Peki bunu kaçınız biliyor. Bunu sadece bana değil Allah hepimize söylüyor. Allah’ın emrettiklerini hazır toplanmışken kendi dilimizde zikretsek, anlasak, sindirsek ve hayatımıza uyarlasak yaşadığımız bu dünya da cennet olmaz mı? 
Camilerde de durum farklı değil. Onca cemaat toplanıyor neredeyse tek kelime bile anlamadıkları Allah kelamlarını dinliyor, beş vakit anlamadığı dilde Allah’ın huzurunda secde ediyor. Diyorlar ki bizim dilimizde Arapça’nın karşılığı yokmuş, her kelimenin farklı farklı anlamları varmış. Peki Arapçada bir harfin yanlış telaffuzunda zaten anlam değişmiyor mu? Siz de sormuyor musunuz kendinize neden camilere yardım istenirken de Arapça istenmiyor?

İlkeli Söz; Gül bahçesi değil elbette yaşadığımız yer. Ama dikenleri temizlemek elimizde. Yeter ki farkında olalım, fark yaratalım...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *