Ortaya karışık bir yazı
Ülkemiz durumunu düşünürken, insanın aklına o kadar olumsuz ve değişik konular geliyor ki, yazsan ciltler dolusu ansiklopedi olacak.
İşsizlik, enflasyon yanına yaklaşılmayan fiyatlar ve yanan mutfak.
Köylü ve çiftçi toprağı ile küsmüş. Pahalı mazot, gübre ilaç, tohum nedeniyle ekemiyor biçemiyor. Ürününü ederine satamıyor.
O zaman ne oluyor?
Çiftçi ve köylü tarlasına tapanına gitmiyor. O nedenle de, bir milyon 500 bin nüfusu besleyecek durumda olan ve bir zamanlar ektiği ile beslenebilen ülkeler arasında olan ülkem;
Verimli topraklarımızda en iyisinin yetiştiği kuru fasülye, nohut, mercimek, sarımsak, pamuk, peynir, canlı hayvan, et, patates, soğan ve aklınıza gelen her yiyeceği dışardan alıyoruz.
Tüm bunlar bir yana dağlarımız, ovalarımız biçilmeyi bekleyen otlarla dolu iken, biz dışardan saman dahi aldık yahuu…
DEPREM GERÇEĞİ
Yılardır hatta asırlardır söylenip duruyor. “İstanbul da deprem olacak” diye.
İşte Kuzey Anadolu Fay Hattının Marmara Denizinde kalan bilmem kaç kilometrelik kırılmamış fayı, deprem olunca ortaya çıkan deprem bilimcilerinden kimilerine göre hemen, kimilerine göre bilmem kaç yıl sonra yine kimilerine göre rihter ölçeğine göre, 6, 6.5, 7, 7.4 ve üzeri.
Yahu arkadaşlar millete ne diye korku veriyorsunuz. Bilimde olasılık olmaz ki. Ufak bir sarsıntı olunca televizyonlarda koltuk kapmaya bakacağınıza aranızda anlaşın ve öyle konuşun.
1999 depreminden bu yana hep konuştunuz. Belki TV kanallarında sizi dinlediler ama, önerilerinize hiç uyan olmadığının farkında mısınız?
Hatta bazılarınızı emlakçılar suponsor olarak konuşturduğu da söylendi. Kimin nerede satılmayan daireleri varsa ve onları satmak için, “Aman hocam TV de şura depreme daha dayanıklı olduğunu söyleyin de bizde dairelerimizi satalım” diye tembihlenenler olduğunu ileri sürenler olmuştu.
Geçtiğimiz günlerde Silivri açıklarında olan deprem sonrasında İstanbul tekrar gündeme geldi. Yine deprem akıl daneleri kanalları istila edip ahkam kestiler. Ahkam kesenler depremin 5.7 mi, 5.8 mi, yoksa 6 mı şiddetinde olduğu konusunda anlaşamadılar.
Sonuç İstanbul’un berbat olduğu anlaşıldı. Hasırlı binaların en çok devletin yaptırdığı kamu binaları olduğu ve bunların başını da okulların çektiği resmen ilan edildi.
Şimdi o ağır hasarlı okulların ne zaman ve kim tarafından yapıldığı mühendisleri ve kontrol mühendisleri belli olduğuna göre;
Bunlara hesap sorulacak mıdır?
DİLİNİZİ ARI SOKSUN
Deprem olduktan sonra TV ve internet siteleri haber yarışına girdi. “Silivri açıklarında yerin şu kadar derinliğinde ve şu ölçekte deprem meydana geldi. Aldığımız bilgilere göre meydana gelen deprem önemli ölçüde hasar meydana getirmedi.”
Haberin veriliş şekline bakar mısınız?
“Deprem meydana geldi ve meydana gelen deprem kayda değer hasar meydana getirmedi”
Halk arasında böyle abuk sabuk söylemler için “Buyur buradan yak” denir ya.
Ben bu haberleri yazan editör ve sunanlara, “Dilinizi eşek arısı soksun” diyorum.
Arkadaşlar deprem meydana gelmez olur.
Meydana geldi ise güvenlik güçleri ve halk etrafını sarsın ve yakalasın bari.
Bu ifade vefat haberlerinde de var.
“Filan yerdeki trafik kazasında”, ya da “Hastanede tedavi altında iken, hayatını kaybetti” deniliyor. Öyle ise o kaza enkazında veya hastanede kaybolan o hayatı aramak gerekmez mi?
Bunun açıklanması can verdi, vefat etti, öldü ya da hakka yürüdü şeklinde olmalıdır.
CHP DE Mİ KAYYIMA BAŞLADI?
Yine geçtiğimiz günlerde ne olduysa Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Yönetimi aldıkları bir kararla CHP Şişli Başkanı Veli Çelik ve yönetimini İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu imzası ile görevden aldı. Yerine İl yönetiminden birini görevlendirdi.
Hayırdır ne oldu? Sorularına cevap alınamaz ve aranır ve “Bu başkan ve yönetiminin suçu yıllardır mücadele edip Şişli de birinci parti olmak mıdır” soruları akla geldi.
İlerleyen zamanda olaydan haberi olmadığı anlaşılan Genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu olaya el koyup bu işlemi iptal etti.
Partinin kongre sürecine girdiği bu günlerde bu görevden alma kimin projesidir ve amacının ne olduğunu merak konusu.
Umarım birileri bu operasyonun neden yapıldığını ve Genel başkanın neden müdahale ettiğini açıklayan birileri çıkar…
EY YERLİ VE MİLLİCİLER!..
Arkadaşlar seçimler biteli aylar geçti. İstanbul’u iki sefer Ekrem İmamoğlu kazandı. Bunun kabullenilmesi geliyor. Belediyenin kazancı İmamoğlu’nun değil tüm İstanbullularındır.
Siz, torunları olmakla övündüğünüz Sultan Abdul Hamit’in yaptığı suyu sırf seçimi kaybettik diye yine yerli ve Milli kuruluşlarımızın en büyüklerinden biri olan THY’yi ve onun yan kuruluşlarına talimatlar vererek, “ Sultanımız” dediğiniz Hamidiye suyunu aldırmıyorsunuz.
Sonra da gidip Fransızların ürettiği sudan almaya başlamışsınız.
Yerli ve Millicilik bunun neresinde?
Bu kincilik ve hazımsızlık değil mi?
Anlatın da bizde bilelim.