Sevgi değişimin sihiridir
Geçenlerde ilkokuldan bir arkadaşımla karşılaştım. İlkokul yıllarını konuştuk. Kâh güldük, kâh kahkaha eşliğinde hatıralarımızı konuştuk, kâh üzüldük..
Ve konu döndü dolaştı idealist olmayan, sevgisiz öğretmenlere geldi. Her defasında "sizden bir halt olmaz "sizden adam olmaz" diyerek bizlerin özgüvenini, hayallerini yerden yere vuran öğretmenlerden konuştuk. Çünkü eğitim aldığımız yıllarda biz öğretmene soru sormaya bile çekinirdik. Çünkü sevgi yerine baskın bir psikoloji , hep tersleme vardı.
Tabii birkaç öğretmenimiz müstesnaydı. Her dersinde bizlere kitap okutan, hayal kurduran , mücadele etmemizi telkin eden öğretmenlerimizde vardı. Çünkü bu birkaç öğretmenimiz bizleri seviyordu. Şefkatli kollarıyla bizleri bağrına basıyor doğruyu, hakikati ve bilinçli insan olmayı her şeyin üstünde sayıyordu.
Tamda sohbet bu konuya gelmişti ve yapılan bir araştırmayı da ilkokul arkadaşımla paylaştım.
Sevginin gücünü anlatan o araştırma;
Bir profesör, sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini ABD Baltimore şehrinin kenar mahallelerine göndererek o bölgede yaşayan 200 erkek çocuğunun durumlarını araştırmalarını ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir değerlendirme yapmalarını ister.
Öğrencilerin hemen hepsi yaptıkları çalışmalar sonucunda bu çocukların gelecekte hiçbir şanslarının olmadığını rapor eder.
Bu çalışmadan tam yirmi beş yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü tesadüfen bu çalışmayı bulur ve öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini ve aynı çocuklara ne olduğunu araştırmalarını ister.
Öğrenciler, o bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180 çocuktan 176’sının olağanüstü bir başarı gösterip, avukat, doktor ya da iş adamı olduklarını ortaya çıkarır.
Profesör çok etkilenir ve bu konuyu izlemeye karar verir.
Birer yetişkin olan o çocukların hepsi o bölgede yasadıkları için, her biriyle buluşma şansı olur.
“O koşullarda nasıl bu kadar başarılı oldunuz?” sorusuna verdikleri cevap hep aynıdır: “Mahalle okulunda bir öğretmenimiz vardı. Onun sayesinde.”
Profesör, bu öğretmeni çok merak eder. Hala hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin
izini bulması zor olmaz. Kendisini ziyaret etmek için evine kadar gider.
Yılların yüzüne eklediği kırışıklıklara rağmen hala dinç duran bir yaşlı kadın bulur.
Yaşlı öğretmene merakla bu çocukları kenar mahallelerden kurtarıp, başarılı birer yetişkin olmalarını sağlamak için kullandığı sihirli formülün ne olduğunu sorar.
Yaşlı öğretmenin gözleri parlar ve dudaklarının kenarında bir gülümseme belirir:
“Çok basit” der,
“Ben o çocukları çok sevdim…”
Evet bugünün eğitiminde en önemli problem "sevgisizlik" tir. Aslında bu problem sadece eğitim- öğretim hayatında değil, toplumun tamamında görülmektedir. Siyasî arenadan tutun, iş dünyasına, eğitim-öğretimden tutun, toplumun çekirdeği olan aileye kadar bu sevgisizlik sirayet etmiştir.
Bugün televizyon programlarında, psikolog, sosyolog ve eğitimci akademisyenlerle "sevgisizlik" konusu tartışılmalı ve öneriler sunulmalıdır.
Eğitim konusuna tekrar dönecek olursak geleceğimiz olan çocuklarımızla sevgi dili ile iletişim kurmalıyız.
Çocuklarımızın başarılı ve topluma faydalı birey olmasını istiyorsak sevgi diliyle konuşmalı ve onlara değer vermeliyiz. Sevgi ile yetişen nesiller de hem fenni ilimlerde hem de insani ilişkilerde toplumun inşasında büyük rol oynayacaktır.
Başta anne- baba ve öğretmenler olmak üzere bütün insanların sevgi, hoşgörü ile hareket etmesi insani bir vazife ve sorumluluktur. Bilâkis toplumun oluşmasında emeği olan , idealist ve çalışkan öğretmenlerimiz sevgi dilini kullanmalıdır. Çünkü başarılı bir öğretmen önce kendini sevdirir, daha sonra verdiği dersi sevdirir. Bir öğretmenin kendini ve dersi sevdirmesi içinde öğrencilerini çok sevmelidir.
Bu vesile ile 2019- 2020 Eğitim Öğretim yılının sevgi yılı olmasını, bütün öğretmen, öğrenci ve velilerimize hayırlar ve başarılar getirmesini diliyorum.