Nasıl helalleşeceksiniz!
Son günlerde gündemi en çok meşgul eden konulardan biriside " İsraf" tartışmasıdır.
Ne acıdır ki hem dinen , hem vicdanen hemde hukuken yapılmaması gerekir.
İsraf nedir? sorusunun cevabını hep birlikte bulalım. İsraf ; sözlükte; aşırı gitmek, haddi aşmak, malı-mülkü saçıp savurmak anlamlarına gelir. İsraf modern bir söylemle "tüketim " hastalık haline gelmiştir. Kapitalist sistem ise gerek medyayı , gerek reklamı gerekse modayı kullanarak bu aşırı tüketimi kamçılamaktadır.
İsrafın birçok çeşidi vardır.
Yeme, içmede israf...
Su israfı..
Giyim kuşamda israf..
Doğal kaynaklar israfı..
Kâğıt israfı ..
İlaç israfı ..
Zaman israfı..
Bu liste uzarda uzar sonu gelmez .
Fakat burada kırmızı kalemle çizilmiş kalın bir çizgi vardır. Görmemek mümkün değildir. Buda kamuda yapılan israflardır. Kişilerin, vatandaşların kendi yaşamlarındaki aşırı tüketimi, israfı ve başı boş harcamaları onları bağlar. Her insan nasıl ki hangi dine inanmakta özgürse yaşamı ve tercihleri noktasında da özgürdür, özgür olmalıdır. Dileyen yaşamında kanaat eder, dileyen israf eder ..
İslam dininin müntesipleri ise " Ey Âdemoğulları! Her namaz kılacağınızda güzelce giyinin, yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez." Araf süresinin 31'inci ayetini göz ardı etmemelidir.
Dillerinden Hz. Ömer (r.a)'ı düşürmeyenler!
Söylemde Hz. Musa (a.s.), eylemde ise firavun gibi hareket edenler unutmayın israf ile hem dünyanızı hemde ahiretinizi mahvediyorsunuz!
Hz. Ömer’in “devletin mumu” hikayesini hatırlatmanın tam yeri ve zamanıdır...
Hz. Ömer halife iken, bir gece makamına ashaptan biri gelir ve selam verip oturur.
Fakat selamı alınmaz. Hz. Ömer önündeki işle meşguldür ve konuk merak içinde bekler. İşini bitiren Hz. Ömer, önünde yanan mumu söndürdükten sonra ikinci mumu yakar ve konuğunun gözlerinin içine bakarak “Aleyküm selam...” der.
Konuğu sorar:
- Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve bir mumu söndürüp diğer mumu yaktıktan sonra konuşmaya başladın?
Hz Ömer cevap verir;
- Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için, kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle konuşmaya başladım.
Sahabenin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder;
- Ya Rabbi! Hz Ömer’i bizim başımızdan eksik etme.
Maalesef günümüzde İslamin adaletini, israfa karşı oluşunu ve kamu hakkının önemini göremeyecek kadar âmâ, duyamayacak kadar sağır, anlamayacak kadar sefih, hissedemeyecek kadar kalbi mühürlü bir hale geldik !
Kamuda söz ve yetki sahibi olanlar yaptığı her işte tabiri caizse kılı kırk yarmalıdır. Verecekleri kararda çok dikkatli olmalıdır. Çünkü vatandaşların ödediği vergiler ile yapılan israf , israf değil yolsuzluktur ! Birilerini zengin etme , birilerine fırsat tanıma ve haksız kazanç elde etmesine vesile olmaktır. Bundan dolayı kamuda yapılan israflar var ise sadece kınama yapılmamalı, yetkiyi kötüye kullanmadan dolayı suç duyurusunda bulunulmalıdır.
Kızım Fatima dahi hırsızlık yapsa kolunu keserim diyen peygamberin ümmeti yanlışlıklara kulaklarını tıkamamalı, boyun eğmemelidir. Çıkarları uğruna yetimin , öksüzün, yaşlının, geleceğimiz olan çocuklarımızın hakkını savunmayan , dile getirmeyen haindir ! Hangi inanca , hangi dine , hangi mezhebe inanırsa inansın günaha girmiştir. Şunu da altını çizerek hatırlatmak istiyorum, iki vatandaş arasındaki haksızlık neticesinde haklı belli , haksız bellidir, helalleşeceği kişi belidir. Fakat kamuda haksızlık, hukuksuzluk yapanlar kiminle , nasıl helalleşecek...