Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
15°
Ara

90'lı yıllar...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
90'lı yıllar...

Türkiye'de değer yargılarımızın genetiği ile oynandığını 90'lı yılları yaşayanlar çok daha rahat görebilirler...
Gelinen noktada yaşadığımız manevi çöküntü hep bir ağızdan söylediğimiz Sıla'nın 'Acıdan da Mayhoşuz' şarkısında tarif ettiği gibi...
Vur kadehi ustam, bu gece de sarhoşuz,
Kalan sağlar bizimdir, acıdan mayhoşuz,
İki satırlık adamları musallat ettik ömrümüze,
Bundandır böyle dibe vuruşumuz...'
Çocukluk, gençlik insanın başında kavak yellerinin estiği yıllardır.. Kişiliğinin oturduğu, iyiyi kötüyü ayırt ettiği, değer yargılarının keskin çizgilerle belirlendiği yıllar..
Kabul ediyorum ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, siyasi kaos, krizler, zamlar o yıllarda da vardı hatta terör belası o yıllarda musallat oldu damarlarımıza.. Ancak tüm bunların içinde kalpten kalbe inşaa edilen köprüler henüz yıkılmaya başlanmamıştı.. Yüzlerde mutluk ifadesi, insanlarda saygı ve sevgi birliği etkisini koruyordu.. Söz namustu mesela.. Uçupta yazı kalır devri başlamamıştı...
İşte ben o 90'lı yılların değer yargılarında kaldım...
Bir arpa boyu gidemedim ki ordan öteye...
O sebepten bedenim yaşlanıyor ama ruhum asla..
Manevi değerler yönünden unutulmayan yıllar değil miydi sizce de 90'lı yıllar; Türkiye'de işsizlik vardı ama gençleri ümitsizliğe sürükleyen işsizlik verileri ortaya çıkmamıştı, çaya şekere benzine ona buna şuna içtiğim suya bile zam geliyor ancak gün aşırı zam haberleriyle uyanmıyorduk.. Eğitimde sağlıkta reformlar yapılıyor deneme yanılma yöntemlerinin acısı henüz hissedilmiyordu...
Tarım bitmemiş, doğa katledilmemiş, yakılmadık orman, kirlenmedik nehir, göz dikilmedik yeşil alan haberleri ortaya çıkmamıştı.. Sokak ortasında katledilmedik kadın haberleri duyulmamıştı... En kıymetli varlığımız çocuklarımız istismar edilmemiş, hırsızlık yolsuzluk dolandırıcılık bu denli artmamıştı.. -.
Sırtımızı modernliğe yüzümüzü gericiliğe dönüyoruz tartışmaları bu denli duyulmamıştı...
Komşunun komşu külüne muhtaç olduğu, yalancının mumunun yatsıya söndüğü, komşusu açken mahallelinin uyuyamadığı, gençliğin başlarda duman aşkın en saf halinin bakışmalarda yaşandığı, çarpan kalplere üçüncü bir kişinin yan gözle dahi bakmadığı, sokaklarda saatlerce güvenle çocuklarımızın oynadığı, paylaşmanın, dayanışmanın, birlikten kuvvetin doğduğu, bayramların, ikramlar hazırlanırken heyecan ve bolluk içinde sevinçle karşılandığı, gözlerin içine bakılarak dertleşildiği yıllarda kaldım ben...
Ne bir arpa boyu ilerleyebildim ne de bu devrin adamı olabildim...
İlkeli Sözün kısası; 'Ne kavgam bitti ne sevdam, ömür geçer gönül geçmez... İçilen bir kahvenin hatrı ömür boyu bitmez...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *