Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
15°
Ara

Zalimler için yaşasın “Cehennem”

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Zalimler için yaşasın “Cehennem”

Dünyada zulüm, şehirlerde zulüm, sokaklarda zulüm... Arakan’da, Filistin’de, Kudüs’te, Suriye’de, Çin’de, dünyanın her tarafında zulüm almış başını kol geziyor.
Hal böyle olunca aklıma Hülagühan bir hikayesi aklıma geliyor.
Hülagü Han bir gün, şehrin dışına kurduğu karargâhında, o beldenin en büyük âlimi ile görüşmek istediğini bildirir. Bu haber, âlimler arasında korku ve endişeye sebep olur.
Kimse Hülagü tarafından öldürülmek korkusuyla bu davete icabet etmek istemez. Bu haber, zamanın genç âlimlerinden Kadıhan'a da ulaşır. Kadıhan, ufak tefek tıfıl bir gençtir. Daha sakalı bile çıkmamıştır... 
Hülagü Han, Moğol İmparatorluğu'nun kurucusu Cengiz Han'ın torunu, İlhanlı Devleti'nin kurucusudur.
 Hülagü, 1258 tarihinde Bağdat'a  sefer yapar. Abbasi Halifesi Mutasım'ı keçeye sarıp Moğol atlarının ayakları altında ezdirerek öldürtür. Şehirde katliamlara başlar ve şehri yağmalatır.
Hülagü Han kadın, yaşlı, çocuk, hamile demeden bazı kaynaklara göre 200 bin, bazı kaynaklara göre de 400 bin kişiyi katleder.
 Cami, hastane, saray ne varsa hepsini yok eder. Kütüphaneleri ve tarihi eserleri yakar, yıkar. Milyonlarca dini ve ilmi eserin büyük bir kısmını Dicle Nehri'ne attırır. 
Kadıhan böylesine bir daveti kabul ettiğini söyleyerek Hülagü ile görüşmeye gidebileceğini bunun için kendisine bir deve, bir keçi, bir de bir horoz verilmesini ister.
Böyle bir fedainin ortaya çıkması ulema sınıfını rahatlatır. Çünkü bir kurban bulunmuştur.
 Hülagü'nün şerrinden korkan ulema sınıfı bu isteği hemen karşılar.
Kadıhan, hayvanlarla birlikte çadıra varır. Hayvanları çadırın dışında bırakarak içeriye girer ve kendini tanıtır. Kendisiyle görüşmek üzere geldiğini söyler.
Hülagü, genci tepeden tırnağa süzer ve beklediği tipte biri olmadığını görerek, ’ Bana göndermek için bula bula seni mi buldular. Gönderecek başka birini bulamadılar mı? diye sorar.
Kadıhan gayet sakin bir şekilde ’ Görüşmek için iri yarı, boylu boslu birini istiyorsan, bir deve getirdim. Sakallı yaşlı birisi ile görüşmek istiyorsan, bir keçi getirdim. Eğer gür sesli birisiyle görüşmek istiyorsan horoz getirdim. Üçünü de çadırın önüne bıraktım. Onlarla görüşebilirsin’ der.
Hülagü, karşısındakinin sıradan biri olmadığını anlar ve ‘Şöyle otur bakalım’ diyerek kendisine yer gösterir ve ilk sorusunu sorar.
‘Söyle bakalım, beni buraya getiren sebep nedir’ diye sorar.
Kadıhan gayet sakin bir şekilde; ’ Seni buraya bizim amellerimiz getirdi. Allah'ın bize verdiği nimetlerin kıymetini bilemedik. Esas gayemizi unutup makam, mevki, mal mülk peşine düştük. Zevk ve sefaya daldık. Cenab-ı Hak da bize verdiği nimetleri almak üzere seni gönderdi’ der.
Hülagü, ikinci sorusunu sorar.
’Peki, beni buradan kim gönderebilir?’
Cevap çok manidardır.
’O da bize bağlı. Benliğimize dönüp ne kadar kısa zamanda toparlanıp, bize verilen nimetin kıymetini bilir, zevk ve sefadan, israftan, zulümden, birbirimizle uğraşmaktan vazgeçersek işte o zaman sen buralarda duramazsın.’
BUGÜN İSLAM ALEMİ PERİŞAN BİR DURUMDAYSA EMİN OLUN BUNUN MÜSEBBİBİ BİZLERİZ.
BİZ NE ZAMAN KENDİMİZE ÇEKİ DÜZEN VERİRSEK İŞTE O ZAMAN “EN GÜR SEDA İSLAMIN SEDASI OLACAKTIR.”
Hikaye ibretlik bir hikayedir;  arsızlığın, hayasızlığın, kibrin ve nefretin öyküsüdür...
Şimdi bizde dönüp kendimize bakalım Peygambermiz Sav. Ne demiş; “Komşusu açken yatan bizden değildir.
Açı toku geçtik birbirimizi çekemez olduk. Yer yüzünü kin ihtiras sarmış.     Kalpler körelmiş zulme alkış tutmasakta göz yumuyoruz.
Zulmü alkışlamakta nedir? Bu mu insanlık? Görmüyor musunuz çocuklar zulüm altında engelli bi çare... Zararsız yer yüzündeki meleklerin bile başına gelmeyen kalmadı yüce Allah bize illa     bize bir Hülagühan mı göndersin?
Nedir bu kini öfkeyi durduracak?
Sorarım sizlere.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *