Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
15°
Ara

Milleti sıktığınız yetti gari

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Milleti sıktığınız yetti gari

Hep tekrar ederim. İlk oyumu 1968 yılı seçimlerinde sandık başkanı olduğum Çıldır- Beyrehatun köyünde kullandım.
O günden bu yana kaç seçim geçirdim bilmiyorum. Bildiğim bir şey var. O da 2019 yerel seçimlerinde halkımızla birlikte çektiğim sıkıntı.
 Yetti be arkadaşlar. Seçimler demokrasinin gereğidir ve halk iradesi önde gelir.
Eee halk tercihini yapmış daha ne istiyorsunuz?
Yok ona itiraz buna itiraz. Aşağıdan say, değişmiyor, yukarıdan say değişmiyor. Yok illa değişecek. Örnekleri çok ama,  Mesela Artvin, Yusufeli ilçesinde bir oyla, Muş-Malazgirt’te üç oy, Çınarçık’ta 16 oy, Denizli-Baklan’da 17 oy, Manisa-Yunus Emre’de 21 oy farkı ile Ak Partili Başkanlar kazanırken, yapılan itirazların tümü Red kararı ile geri çevrildi.
Şimdi, “İstanbul’da 15 bin oyla seçim kazanılırmıymış?”deniliyor. Kazanılır arkadaş yukarıdaki örnekler bunu göstermiyor mu?
Geçtiğimiz seçimlerde de geçersiz oylar vardı itirazlar da edildi. Değişen değişti. 
Reddedilen edildi ve kimsenin gıgı çıkmadı ve sonuca razı olup, günümüzde olduğu gibi milleti germeden herkes işine döndü.
2009 seçimlerinde AKP Genel Başkanının ‘Bay Kemal ‘ dediği Kılıçdaroğlu ile İstanbulda seçime girdiğimde, Türkiyenin ilk kedi ve Trafo mağduru olarak gece yarısından sonra seçimi kaybetmiş biri olarak tüm hukuk yollarını denedim ve sonuç değişmedi. İşin garip tarafı, nasıl hile yaptıklarını anlatan ve şimdi AKP’li bir büyükşehir Belediye  Başkan yardımcılığı yapan bir kişi yıllar sonra benden helallik istedi.
Ben, ‘Sizler inançlı görünüyorsunuz yani Tülaka sınız, biz büyük hesaplaşma gününe inananlardanız o zaman, hesaplaşırız demiştim. Sanıyorum hala vicdan azabı ile kıvranıp duruyordur.
Günümüzde İstanbul’için mücadelesini sürdürenlerin kafasında yarınlarda liderlerine hesap vereceklerinden, “Ne yapalım hukukun tüm yollarını denedik. 15 gün uyumadık. Büyükçekmece de polis marifetiyle kapı, kapı gezip seçmen tespiti yaptık. Ama başaramadık” demek için çaba sarfediyorlar gibime geliyor.
Halbuki Reis, “Kap kapı gezin oy isteyin” demişti.

Tülaka nedir
Peygamber efendimizin döneminde savaş ganimetlerinden yani Beytül maldan yararlanmak için Müslüman dinine bağlı, vakit namazlarında mescitlerde görünüp ama gerçekte inanmayıp, Beytül Maldan yararlanan kişilere denilir.
Şimdi günümüze bakıyorum durumda pek değişiklik yok. Ramazan ayında oruç tutsa da tutmasa da oruçlu gibi görünüp, Cuma namazında da imam hutbeden inip iki rekat farz’ı kıldırıncaya kadar camide kalıp sonrasında caminin yarısını boşaltanların o Tülaka’lar dan sizce farkı  var mı?
Sonrasında da hükümet ve Belediye imkanlarından gerek iş gerekse ihale olarak yararlan. Hadi bakalım güya müslüman. Oldu mu? Oluyor işte.
Allah ile aldatmak böyle bir şey olsa gerek.

Yorumcular
Yandaş diye tabir edilen gazeteler ve onların kadrosunda olan yazarlar, gazetecilikle hiç ilgisi olmayıp kendine ‘Araştırmacı-Yazar’ ünvanı verenler, Türkiye’nin nereye gittiğini tam olarak bilmeyip illa bir tarafı savunmak için bağıran ve yorum yapanların da o Tülakalardan farkı neki?
Bunların içinde gazetecilikten gelenler de var. Yine de hatırlatmak isterim. Gazeteci halkın ve ülkenin çıkarlarını, demokrasinin gereğini, haklının yanında, haksızın karşısında olunması gereken bir meslek olup onları savunmakla         yükümlüdür.
Programlarda parti sözcüsü gibi davranmaz, davranamaz. Partileri savunan yöneticileri ve sözcüleri var olduğuna göre sizler ne yapıyorsunuz? Neyin karşılığı partiler kendini savunamazken onları savunuyor ve kavgasını veriyorsunuz.
Kendinize gelin beyler ve yaptığınız işin hakkını verin. Birilerinin işaretini almadan konuşun.
Yayın kuruluşlarının tavırları belli. Onların sırtını birilerine dayamış onların borusunu çalmak için görev almışlar. Sizler, “Ne yapalım geçim meselesi. Böyle demez ve yazmazsak nasıl yapalım?” derseniz işte o Tülaka’lığı kabul etmiş sayılırsınız.
Bunlara dair birkaç örnek vermek gerekirse. İstanbul  İmamoğlun’a sorular sorulup, kendilerine göre yaptığı yanlışlar aktarılırken, tüm kanallar naklen veriyor. İmamoğlu cevap verirken ses yok. O kanal sorumluluğu gereği, “Yahu bu adama soru sorulmuştu, Şimdi verdiği cevabı yayınlayalım” demiyor. Bu durum yayın ilkelerine uygun bir davranış mıdır?
Önceki gün CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, CHP Genel merkezinde İstanbul ve Türkiye geneli ile açıklama yapıyorlar. Konu ülkemiz ve halkımız için önemli. Yayınlayan yok. Kanallara bakıyorum. Bir bakanın önemsiz olan bir konuyu anlatmasını veriyorlar.
İnsaf arkadaşlar ve meslektaşlarım. Kafanızı iki elinizin arasına alın ve ne yaptığınızı düşünün. Sonrasında da gereğini yapın. İnanın halkta sizlerde ve en önemlisi vatandaşımızda çok rahat edecek.
Vee, ey siyasiler yeter artık yahuu. Ülke sorunları çığ gibi büyür, zamsız gün geçmezken, demokrasinin gereğini yapmak için kendinize gelin.
 Her fırsatta, “Her şey vatandaşımız için” dediğiniz gibi ve Ulu Önder Atatürk’ümüzün, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözüne uyun ve cumhuru rahatlatın. Onlara huzur ve refah sağlamak için bir araya gelin.
4,5-5 yıl sonra yeniden kurulacak sandıklarda hesaplaşırsınız.
Şimdi işinize bakın halk rahatlasın.
Bizi germeyin…
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *