Seçim kampanyası iftira, Tehdit, beka ve algı ile sürüyor…
Aklımın erdiği ve ilk oy kullandığım 1968 yılından bu yana 31 Mart seçimleri kadar çirkef ve gergin bir kampanya görmedim ve yaşamadım.
Herkes biri birini suçluyor. Atılmadık çamur ve iftiralara her gün yenileri ekleniyor. Algı ve tehditler her geçen gün çoğalıyor. Beka meselesi ile vatandaş ürkütülüp korkutuluyor.
Tüm bunlara karşın partilerin adayları liderlerine uymadan çalışmalarını sürdürüyor.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, diline doladığı “Bay Kemal” le kampanyayı sürdürüyor. Devletin yaptığı ve yaptıracağı tesisleri sanki belediyeler yapmış ve yapacak gibi anlatırken, “Bay Kemal senin bunlardan haberin var mı?” diye soruyor.
Bay Kemal geçtiğimiz günlerde, ‘ Hatay’da baraj var mı?’ diye sormuş.
Erdoğan Eskişehir’de yaptığı konuşmada, “Kanallara talimat verdim o barajları çekin ve gösterin de Bay Kemal görsün” diyerek medyaya hakim olduğunu açıklamış oldu.
Bu Yılmaz Büyükerşen’e söylenmez
Devamla, “Bay Kemal ve buradaki başkanının Eskişehir’de yapılanları da bilmez hem nereden bilecek ki?” diyerek Eskişehir’e devlet bütçesinden yapılan baraj, hastane, yollar, stadyum, tren istasyonu ve hızlı treni anlatarak, “Eskişehir’i Anadolu’nun yıldızı yapmayı sürdüreceğiz” dedi.
Burada yaşadığım bir anıyı aktarmam gerek. Bir belediye Başkanına, “Ne yapıyorsunuz?” diye sorduğumda bana, “Ağabey şehrin çöplerini her sabah topluyoruz” diyerek sanki faaliyetiymiş gibi zorunlu olarak yapması gereken işi anlatmıştı.
Sn. Cumhurbaşkanım, Bay Kemal’e ne dersen de, kendisi cevap veriyor ya da başka sorular sorar, kaale alır almaz bilemem ama aranızdaki gerginlikk sürüp gidiyor.
Ancak Eskişehir’i dünya da tanınır hale getiren ve ülkemizin en başarılı Belediye Başkanı seçilen Yılmaz Büyükerşen için, “Hiçbir şey bilmiyor, hiçbir şey yapmadı” demek çok oradaki seçmenleri üzer.
Onun binlerce öğrenci yetiştiren bir akademisyen olduğu çok iyi bir heykel sanatçısı olduğu ve Eskişehir’e plaj getirdiği, Susurluk
ırmağını Venedik’e çevirerek turizmi canlandıran hoca için bilmez yapamaz söylemi puan artırmadığı gibi tepki almaya vesile olur diye düşünüyorum.
Şu denebilir, “Yılmaz Hocanın yaptıklarının üzerine koyup Eskişehir’i Avrupa ve dünyanın yıldız şehirleri arasına sokacağız.”
Çamur iftira ve tehdit
Hem parti başkanları hem de başkan adayları rakipleri için akla gelmedik ve daha önceki seçimlerin hiç birinde göremediğimiz şekilde birbirlerine iftira, çamur atmayı sürdürüyorlar.
Ankara eski Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek, Mansur Yavaş’ın Makedonya kökenli olduğundan bahsetti. Yavaş’ta yedi göbek Ankaralı olduğunu açıkladı.
Mansur Yavaş, Makedon olsa ne olur, Ankaralı olsa ne olur?
Melih Bey unutmasın ki, Dünyayı titreten Büyük İskender de Makedonyalı idi.
Daha sonra bir senet meselesi çıktı. Sahte imzayı atan sabıkalı Necmettin Kesgin’in imzasını sanki M. Yavaş atmış gibi lanse edildi. Soruşturma açıldı. Kendisi hukukçu olduğuna göre savunmasını yapar ve sonucunu görürüz. Ancak tıpkı Eskişehir’de olduğu gibi bu durum Mansur’a mağduriyetinden dolayı puan getirdi.
Bu yetmedi sonrasında Mansur Yavaş için, “Böyle bir kişi Ankara’nın başına gelirse Anakaralıya yazık olur. Hem onun dokunulmazlığı da yok” denildi.
İYİ Parti Başkanına da, Selahattin Demirtaş işaret edilerek, “Birileri içerde gün tamamlıyor, senin dokunulmazlığın yok” denildi,
Tunç Soyer Seferihisar belediyesi Başkanı seçildiğinde kimse babasının geçmişte ne yaptığını nasıl bir savcı olduğunu hatırlamadı. İzmir’e aday gösterilince babası şöyleydi böyleydi lafları aldı yürüdü. Bu iddia mı, çamur mu, iftira mı adı her neyse Tunç Soyer’e artı puan getirdi.
Adana’ya Adana gibi başkan
Seyhan Belediye Başkanlığında başarılarına başarı katan Zeydan Karalar, Adana’ya başkan adayı olunca, mevcut belediye başkanının başarısızlığından mıdır, yoksa Zeydan Karalar’ın Seyhan başarısı, sempatikliği ve halkla olan ilgisinden midir birden bire etrafında sevgi çemberi oluştuğunu gördüm.
Bu nedenle Adanalının sloganı, “Adana ya Adana gibi başkan Zeydan Karalar” oldu. “Adanalıyık, Allahın adamıyık” diyen Adanalılar, “Bizim gibi olan Zeydan, Adanaya Başkan olacak” diyorlar, başka bir şey demiyorlar.
İttifak ve Beka
Bilindiği gibi seçimlere Cumhur ittifakı ve Millet İttifakı ile gidiliyor. Cumhur İttifakı, gelecekte tek parti olacağı düşünülen AKP ve MHP den oluşuyor.
Millet İttifakı ise resmiyette CHP ve İYİ partiden oluşsa da, Hükümet kanadına göre, bu iki parti vitrinde olan, içinde, SP, HDP ve PKK’nın da olduğu İllet, Zillet ittifakı adı verilmiş. Mesele gerginliği artırmak ve Beka meselesini öne çıkarmak değil mi?
Tam da bu sırada AKP’nin Adayı Binalı Yıldırım, “İstanbul’da HDP’nin adayı yok onların oyuna talibim” diyor. İmamoğlu bunu deyince hat ta, “Tüm İstanbul’luların oyuna talibim” deyince illet, zillet ittifakı oluyor. Binalı bey deyince olmuyor.
Neyse halk bunları zaten yemiyor.
Ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olan beyler;
Ülkemiz Genel Seçime gitmiyor. Halk kendini yönetecek Muhtar, İhtiyar Heyeti, İl Genel Meclisi, Belediye Meclisi ve Belediye Başkanlarını seçecek.
Cumhurbaşkanımız yerinde, TBMM yerinde, Bakanlar Kurulu yerinde, bağlı bürokratlar yerinde ve görevlerine devam edeceklerine göre;
Bu gerginlik niye ki?..