Kalleş saldırı
Bir olay kimin başına ne zaman geliyorsa ancak o zaman çok daha net olarak durumu farketmiş oluyor.
Otuz yıla yakındır bu mesleğin içinde olan birisi olarak aslında her haberi yazdığımızda, her olayı izlediğimizde, her köşe yazısını yazmak için klavyenin başına oturduğumuzda o anı en derininden hissetttiğimizi biliyorum.
Empati yapıyoruz.
Her iki tarafı da anlamaya çalışıyoruz.
Sorup soruşturuyoruz.
İrdeliyoruz.
İnsani yönünden bakıyoruz.
Hukuk yönünden bakıyoruz.
Adalet yönünden bakıyoruz.
Her bakımdan yönlü olarak bakıp anlamaya çalışıyoruz.
Ancak ne yazık ki çoğu zaman beyin bildiklerimizi ve inandıklarımızı unutuyor.
Kafamız almıyor.
Kalbimiz duymuyor.
Sistemler cevap vermiyor.
*
İşte onlardan birisini de dün en derinden yaşadık.
Arkadaşımız Ali Tarakçı normal bir güne merhaba demişti.
Yaşları daha çok küçük olan, beş, yedi ve sekiz yaşlarındaki üç erkek çocuğunu okullarına bırakmak için özel arabası ile yola koyulmuştu.
İki çocuğunu aynı okula bıraktıktan sonra üçüncü çocuğu üç yaşındaki Tuna'yı da okuluna bırakarak günlük diğer işlerini yapmayı düşünüyordu.
Gazeteye dönecekti.
Kafasındaki haberleri yazacaktı, köşe yazısını yazacaktı, rutin işlerini takip edecekti.
O'da ne, aklını peynir ekmekle yiyen diyebileceğimiz birileri pat diye arabasına arkadan çarpıyor.
Ali arabasından inerek hafif çarpma var önemli değil, hadi iyi günler demeye kalmadan, o aklı yok diyebileceğimiz belki de bizlerin aklı ile alay edecek zekaya sahip canavar çıkarıyor belindeki tabancayı.
Amacı sadece ve sadece gazeetcilik yaparak, topluma faydalı olarak, işini yaparak hayatını kazanmaya çalışan Ali Tarakçı'ya orada altı defa ateş ediyor.
Ali bir anda neye uğradığını anlamadan gözlerini hastanede açıyor.
Ya arabadaki üç yaşındaki çocuğa ne demeli değil mi?
Aslında olay anından itibaren herbirimiz bu soruyu soruyoruz birbirimize ama, bilmiyoruz ki; gözü dönen, oracıkta belki de hiç tanımadığı birisine belindeki tabancayı sıkarak altı el ateş eden birisinin böyle bir şeyi önemsemesi mümkün mü?
*
Diyeceğim şu sevgili arkadaşlar.
Evet bu tür alçakça saldırıları anlamak çok zor.
İfade etmek de zor.
Neresinden bakarsanız bakın insanlık dışı bir durum.
Ne yazık ki böyle bir zaman diliminde yaşıyoruz.
Böyle bir ülkede yaşıyoruz.
Böyle insanların olduğu, pardon insan kılığına girmiş yaratıkların olduğu dünyada yaşıyoruz.
Yarın hangimizi nelerin beklediğini bilemeyiz.
Kim bilir hangi canavarlar hangimiz için n planlar yapıyordur.
Bilemeyiz.
Ayarını bozduğun kantar gün gelir seni tartar!
Bu söz herekes için geçerli.
*
Bir gazeteciye kim veya kimler silah sıkar?
Aynı kişiler yarın bir başkasına neden sıkmasın?
Sistemle bu kadar oynanırsa.
Kısa yolda bu kadar zengin kesim yaratılırsa.
Dün üç kuruşa muhtaç olanlara, eğitimi, birikimi, emeği olmadan hükmedemeyeceği para kazandırılırsa.
Güç verilirse.
Üzgünüm ama o kişiler önce alçak dağları yarattıklarını zannederler.
Sonra kraldan çok kralcı geçinirler.
Daha sonra belki siz onları konrtol ediyormuş gibi görünürsünüz ama döner ilk önce size zarar verirler.
*
Kısaca şunu çok iyi biliyoruz; Çeteleşme büyüyor, hukuk sistemi tıkanmış, adalet dağıtmak zorlaşıyor...
Dün arkadaşımız Ali'ye yapılan silahlı saldırı kaza süsü verilerek alçakça planlanmış bir göz dağı operasyonudur.
Bu planı yapanlar ve yaptıranların en kısa sürede yakalanacaklarına, adalet önünde hesap vereceklerine inancımız tamdır.
Bizim hesabımız bu çakallarla değil, çakalları besleyen çomakçılarladır.
Onlarla mücadelemiz işimizi en layıkıyla yaparak sürecek ve halka gerçekleri anlatarak devam edecek...