Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Şiddetli yağmur
4°
Ara
Damga Yaşam DELİLER KADAR AKILLI OLMAMIZ GEREKİYOR

DELİLER KADAR AKILLI OLMAMIZ GEREKİYOR

İstanbul'da 2008 yılında ihtiyaç sahiplerine destek olmak için “Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar" adlı kahvehanede başlatılan iyilik hareketi gün geçtikçe büyüyor. Deliler ve Veliler Derneği çatısı altında kurulan kahvehane, market, pansiyon, kırtasiye derken şimdilerde ise butik ve aşevi ile yardıma muhtaçları umut oluyor

Okunma Süresi: 5 dk

İstanbul'da 2008 yılında ihtiyaç sahiplerine destek olmak için “Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar" adlı kahvehanede başlatılan iyilik hareketi gün geçtikçe büyüyor. Deliler ve Veliler Derneği çatısı altında kurulan kahvehane, market, pansiyon, kırtasiye derken şimdilerde ise butik ve aşevi ile yardıma muhtaçları umut oluyor

Balat'ta bulunan bir kahvehane adı “Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesi". İlk bakışta sıradan bir yer gibi görünse de aslında içerisinde birçok hikaye ve yaşanmışlık barındırıyor. 2008 yılında ihtiyaç sahiplerine destek olmak için faaliyete başlayan Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesi'nin gönüllü çalışanları hiç bitmiyor. Kahvehane, pansiyon, market, kırtasiye derken şimdilerde de aşevi, ve butik ile ihtiyaç sahiplerine umut olmaya devam ediyor

Sokakta yatana sahip çıkmalı

Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesi'nin 16 metre karelik bir alanda başladığını söyleyen Ali Denizci, “Bana göre normal fakat mahallenin deli dediği 18 kişiye evimde yemek pişirip, yakaladığımız yerde de alıp hamama götürerek başladık. Hiç unutmuyorum kasım ayında bir gün parkta yürürken naylon poşetler gördüm. Altında köpek yavruları var sandım. Kurtarmak için gittiğimde altından 2 yaşında bir kız çocuğu çıktı. Naylonu tam kaldırınca 6 yaşında başka bir kız çocuğu daha, toplam da altı çocuk bir baba, anneleri yok. Sonra öğrendik ki Sulukule yıkımında sokak da kalan aileler bunlar bizde hemen bu aileleri evlere yerleştirdik. Bu süre zarfında anladık ki uzun süre sokakta yatan insan yaşamdan kopuk oluyor. Bizde yardımlara başladık. İnsanların katılmasıyla büyüdük. Cihangir, Kadıköy, Balat, Eskişehir, Ankara, Bursa, İzmir, Aydın, şimdi buradayız" dedi.

Kimse yolda kalmamalı

"Biz holding kurmuyoruz sadece yardım etmeye çalışıyoruz" diyen Denizci, "Yolda kalanın yola devam etmesini sağlamak zorundayız. İnsanlar çeşitli nedenlerle sokak da kalabiliyor. Mesela kanser hastası bir ablamız var onun tedavisini karşıladık. Ve ona ev tuttuk. Bir başkasının psikoloğa ihtiyacı var. Eski bir madde ve alkol bağımlısı olduğum için bu konuda gelenler var. Aşevimiz var her gün 200 kişi karnını doğuruyor. Pansiyonumuz var" dedi.

Sokakta ihtiyar bırakmamalıyız

Denizci, "Bir gün sokaklarda evleri dolaşıyorum. Gün sonu eve döndüğümde 'Allah'ım şükürler olsun evimde tuvalet var' dedim. Ben tuvaleti olmayan bir ev hiçbir zaman düşünmemiştim" diye konuştu. Ali Denizci, “O gün gittiğim evlerin çoğunda tuvalet yoktu. Tam o esnada kızın biri yanıma gelip 'erkekler parka gidiyor ama biz camii kapandıktan sonra gidecek yer bulamıyoruz. Sabaha kadar bekliyoruz 'dedi. Bunun için Bir hedefin var sokaktan kadın ve ihtiyar bırakmayacağım. Devlet yapmıyor mu? tabii ki de yapıyor. Ama yeterli değil, klasik insan tabiri belediye yapsın, devlet yapsın, zenginler yapsın. Peki, ben ne yapabiliyorum.  Devlet yapsın çok büyük kolaycılık. Geçen gün Fatih'te bir insan apartmanın girişinde donarak öldü. Bu benim ayıbım, senin ayıbın, bu şehirde yaşayan herkesin ayıbı" diye konuştu.

İyilik gün geçtikçe büyüyor

İhtiyaç sahiplerine her şeyin ücretsiz olduğu bu kahvehanede gönüllerin kimi çocuklara eğitimler veriyor. Kimi aşevine yemek yapıyor. Kimisi ise butikte ihtiyaç sahiplerine giysi dağıtıyor. Fakat Hepsinin felsefesi 'bir görüyorsan ve duyuyorsan sorumlusun' diyorlar. Aşevi gönüllüsü Onur Yüksel, her gün en az 200 kişiye yemek çıkardıklarını söyleyerek “İçimizde doktor, mühendis, aşçı veya öğrenci arkadaşlarımız da var. Hepimiz gönüllüyüz. Hepimizin amacı bir. Butik gönüllüsü sema Yüksel ise; Burada insanlara ücretsiz kıyafetler veriyoruz. Daha çok ihtiyaç sahibi, sokakta yaşayan insanlara ayakkabı, mont, battaniye veriyoruz" diye konuştu.

4 sene sokaklarda yaşadım

"Empati kurmak gerekiyor, anlamak gerekiyor, ne kadar çok varlığımız var, ne kadar çok şanslıyız, şükretmemiz gerekiyor bir de bunu paylaşmamız gerekiyor" diyen Denizci, "Bu toprakların haklarına hep çok güvendim çünkü 3,5 yıl sokaklarda yaşadım. Hiç aç kalmadım. Sırtındaki ceketi çıkartıp bana veren adamı biliyorum. Yoksa sarhoşun tekiydim. Bana karşılıksız verileni yine karşılıksız olarak vermeye çalışıyorum. Aslında insan olma görevimi yerine getiriyorum. Açtığımız aşevinde yemek yiyenleri büyük çoğunluğu 24 saat içeresinde sadece o yemeği yiyor ben de onları gördükten sonra günde tek öğün yemeye başladım" dedi.

İşleyen bir mekanizma var

"Yahya Efendi Türbesinde sabah ezanlarında ağlayarak ya rabbim seni bulmak istiyorum dua ediyordum" diye hikayesini anlatmaya başlayan Denizci, “Kafamda sorular vardı. Ölünce nereye gideceğim, bir sonsuzluk var mı? Zamanda olmaması  ne demek, Allah var mı? Bu soruların yanıtlarını bulmam gerekiyor dedim. Ve her şeyi terk ettim. Sokaklarda yaşamaya başladım. Doktorlar siroz olduğunu söyleyince Aşiyan Mezarlığı'nda bir mezara yerleştim. Ve başladım düşünmeye. Bir gün fark ettim ki ben hiç aşağı inmeden karnım aç kalmadan yemek geldi. Nereden geldiğini bilmiyorum. Bir gün Mesnevi den rastgele bir sayfa açtım. Ve bir beyit gördüm 'Karanlık gecede karanlık kuyunun dibindeki ayağı kırık kara karıncanın rızkını da biz veririz' işte orada anladım. O kara karınca benim İşte işleyen bir mekanizma var. Ondan sonra tasavvufa doğru bir yolculuğum başladı" diye konuştu

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *