Topluma dayatılan hoşgörüsüzlük, dinini, mezhebini, inancını merkez gören ve bunu ötekileştirdikleri kesime dayatan bir zihniyetin geçmişinden geliyoruz. İnsan olmak, insan kalmak bir yana, başkalarının çılgınlıktan sınır tanımam azlığı ve yetmeyen "sen veya ben "in yerine "biz ve ötekiler" psikolojisi ile düşman yaratmaya çalışmanın, toplumun dokusuyla oynamak anlamına geldiğini unutmayalım.
Yakın geçmişte Alisiz Alevilikle başlayan projelerin, aslında Alevilerin geçmişleri ve gelecekleri arasındaki inançsal köprüleri yıkmaya yönelikti. Bununla Alevileri hafızasız bırakılarak, kendi istedikleri ve ideolojilerine uygun bir anlayışı uygulamaktı. Bu yüzden; "Ali Alevi değilmiş, şeriatçıymış." "Aleviliğin İslam'la alakası yoktur." "Ali en büyük Alevi katilidir." vb. söylemlerle kafalar bulandırılmaya çalışılmış olsa da, bu proje tutmadı veya başka mevsimlere ertelendi diyebiliriz. Ancak nerede devşirildiği belli olan bu düşünceleri benimseyen, savunan inançlarının hainleri de olmuştur. Veya Aleviliği ideolojik düşünceler paketi olarak gören, anlayan ve bu doğrultuda Alevilerden taban bulmaya çalışanların olduğu da bir gerçek. Bütün bunlara rağmen hiç kimsenin kendini tatmin etme adına, Alevileri adı konmamış endişelere ve korkulara salmaya yetkileri yoktur.
Aleviliğin yeni tanımlamalara ihtiyacı yoktur. Alevilik -"Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır. Kim o şehre girmek isterse, kapıya müracaat etsin." -"Ey Ali, sen ve senin Şia'n (taraftarın) kurtuluşa erenlerdir." -"Ey Ali, benden sonra ümmetimin ihtilaf ettikleri şeyleri sen açıklayacaksın." -"Ali benden ve ben Ali'denim. Benim adıma kendim ve Ali'den başkası konuşamaz." -"Allah'ım, Ali'yi seveni sev, O'na düşman olana düşman ol." -"Ben kimin Mevla'sıysam, Ali onun Mevla'sıdır." Diyen İslam Peygamberi ile başlayıp Hz. Ali ve on iki imamla devam eden bir ilahi yol olduğunu hiç kimse aklından çıkarmamalıdır. Gerçekler bu kadar dipdiri ve sağlam dururken, yeni perspektifler, dinler, tanım ve adlandırmalar bize yeni tuzak ve tutsaklık önermektir ki, biz bunu şiddetle ret ederiz.
Ancak günümüzde dikkat çeken bir durum var ki; Aleviler devlet eliyle Sünnileştirilmeye çalışılırken, bir yandan da sağcı-solcu-Kemalist ve farklı grupların Alevileri bu ideolojik arzularına basamak yaparak Aleviliği Hz. Ali ve on iki imamın düşünce ve ilkelerinden uzaklaştırmaya yönelik ciddi çabaların yoğunlaştığını görmekteyiz. Bu anlamda bu süreçte Aleviler arasında bir ayrışmanın giderek hızlanacağı kanısındayım. Öbür yanda devletin ve Sünni egemen zihniyetin giderek belirginleşen suçlamaları-aşağılamaları ve dayatmaları psikolojik olarak da Alevilerin bir iç-mücadele veya bir kopuş sürecine gireceği kaçınılmaz görünüyor.
Evet; Aleviler Aleviliğin veya Alevi olmanın pratiği, sosyolojisi, teolojisi düşünsel ve inançsal boyutu ile düşünmedikleri, mağdur psikolojisine girip suskun kaldıkları ve tepkilerini/reflekslerini sağlıklı bir şekilde dile getirmedikleri sürece bütün suçlamalar yerini bulacağı kesindir. Aksi halde demagojik söylemlerin yanında, başka yönelimlerin de olabileceği gerçeği göz ardı edilmeden kendi gerçekliğine dönülmelidir. Çünkü bütün değerlerine el konulmuş, saptırılmış ve içi boşaltılmış toplumlar hafızalarını da kaybeder. Bu anlamda değerlerini sahiplenmenin bilinciyle, sadece maddi dünyaya yönelik değil, manevi arka plandaki beklentileri de hesaba katarak davranmakla olur. Aksi durum, asimile edilmenin ve farklı ideolojilerin limanına demirlenmene sebep olacağı kanısındayım.
Okunma Süresi: 3 dk
İstanbul'da döner, iskender ve hamburgerde gramaj incelemesi yapıldı
#İstanbul Haberleri / 22 Kasım 2024
A Milli Takım'ın rakibi Macaristan oldu!
#Spor / 22 Kasım 2024
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *