Adını İzmir ekibinin tarihine yazdıran, siyah beyazlı kulüple özdeşleşen ve bir sezon da olsa Trabzonspor forması da giyen Miodrag Jesic şimdilerde teknik direktörlük yapıyor. Avrupa, Asya ve Afrika'da birçok takım çalıştıran Sırp antrenör önemli başarılar da elde etti. Şu an ise boşta ve kendisine gelen teklifleri düşünüyor. Süper Lig'de son haftalarda yaşanan şampiyonluk yarışını değerlendiren 61 yaşındaki çalıştırıcı Burak Zihni'nin sorularını yanıtladı.
Trabzonspor bu sezon şampiyonluk yarışında. Başakşehir, Galatasaray ve Sivasspor da zirvede iddialı. Süper Lig'i takip ediyor musunuz? Hangi takımı daha şanslı görüyorsunuz yarışta? Kim şampiyon olur?
Şampiyonluk yarışı Trabzonspor ve Başakşehir arasında geçecektir. Gönlüm eski kulübümüm olan Trabzonsporu'mun sezon sonunda ipi göğüslemesini diliyor. Ancak, işinin kolay olmayacağı aşikar. Çünkü rakipleri Başakşehir özellikle son birkaç sezonda kalitesini ortaya koydu. İyi futbol futbol oynayıp süreklilik kazandılar. Bu amansız mücadele son maça kadar devam edecektir.
Altay'dan sonra kısa bir dönem de olsa Trabzonspor'da oynadınız. Geliş sürecinizi anlatır mısınız. Kararınızda etkili olan şey neydi?
1989 yılında Altay’dan Trabzonspora gerçekleşen transferim biraz da spesifik oldu. Altay'da dört sezon oynadıktan sonra, Fenerbahçe ve Beşiktaştan gelen tekliflere rağmen memleketime Belgrad'a dönme kararını almıştım. Sezonun son maçından önce sayın Ender Asman yanıma geldi ve o dönemde Trabzonspor Başkanlığını yapan Mehmet Ali Yılmaz’ın teklifini bana iletti. Bana İzmir - İstanbul uçak biletlerini gösterdi. Görevinin, beni her halükarda Mehmet Ali Yılmaz’ın ofisine getirmek olduğunu söyledi. Yarım saatten fazla süren hararetli telefon görüşmesinden sonra beni etkilemeyi başardı. Çünkü Trabzonspor'a imza atmasam bile onun yanına gidip bana neler anlatmak istediğini duymamı istiyordu. Onunla tanışmak olağanüstü bir durumdu. Çünkü bana Trabzonspora imza atmaktan başka hiçbir seçenek bırakmamıştı. Bana düşen sadece onun elini sıkmak ve teklifini kabul etmekti.
O dönem teknik direktör Urbain Breams'ti. Hem kendisiyle hem takım arkadaşlarınızla ilişkiniz nasıldı? Zirveye de oynayan bir oyuncu grubu vardı.
Evet, o dönemde Trabzonspor’un başında Urbain Breams bulunuyordu. Çok iyi insan ve antrenör. Onunla müthiş diyaloğumuz vardı. Aynı şekilde futbolcularla da... Başta İskender, Kemal, Hami, Hamdi, Dobi Hasan, Lemi, Murat, rahmetli Turgut'la ve diğerleriyle çok güzel iletişim içersindeydik. Ayrıca benim gibi o dönemde Trabzonspor'a gelen Erhan, Orhan ve Jan Marie Pfaff’la da. Sürekli zirvedeydik o sene ve her iki cephede iddialıydık. İzmir'deki kupa maçında Beşiktaş'a karşı final oynadık. Maçın 85'inci dakikasına kadar rakibimizden daha iyi olmamıza rağmen , bir topumuz direkten döndü. Sonunda maalesef Beşiktaş galip geldi.
Sizin haricinizdeki tek yabancı oyuncu Jan Marie Pfaff'tı. Zorluklar yaşadınız mı? Şehrin size olan ilgisi ve taraftar nasıldı? Futbolu bıraktıktan sonra geldiniz mi hiç Trabzon'a?
Trabzonspor seyircisi bizleri mükemmel bir şekilde bağrına bastı. Şehirin her köşesinde iyi karşıladılar. Bunun karşılığında bizden ve takımımızdan beklentilerinin olması da çok doğaldı. Her şey yokundaydı ve Trabzonspor'un hedeflerine ulaşması ve çifte kupayı kazanması için bir engel yoktu. Sezon sonuna kadar liderdik. Ama yukarda da belirttiğim gibi talihsiz kupa finalindeki mağlubiyetimiz bizi ligde de sarsmıştı. Maçtan üç gün önce Samsun'a gelmiştik. Ama ne yazık ki o gün ligdeki en kötü maçımızı oynadık ve sonuçta kornerden yediğimiz çok kötü bir golle maçı 1-0 kaybettik. Bu da bizim üç gün sonra oynayacağımız kupa finalinde özgüven kaybına sebebiyet verdi. Dolayısıyla kupayı da alamadık. Üç kötü günde hem ligin hem de kupanın kaderi belli olmuştu. Bu da tataftar ve futbolcular arasındaki ilişkileri olumsuz etkiledi. Taraftarlar o maçlara kadar adeta kahramanları olarak ağırlarına bastıkları Pffaf’ı en büyük suçlu olarak ilan ettiler. Aslında tüm bu olumsuzluklarda herkesin payı vardı. Dolayısıyla , herkes üzgündü. Çünkü en azından bir kupayı almak bizi bir nebze olsun teselli edebilirdi.
Oynadığınız dönemde başınıza gelen en komik ve üzücü anlar nelerdi?
En komik olan, o dönemdeki ismiyle Şampiyonlar Kupası'nın rövanş maçında Belgrad’ta Qeenspark Rengers’le oynadığımız an’dı. İlk maçı Londra’da çok talihsiz bir şekilde 6 : 2 kaybettik. Herkes antrenmanda rövanşı kazanabileceğimiz özgüvenle çalışırken, sadece yedek kaleci Darko olumsuz düşünüyordu. Ömeroviç’in yediği gollerde hatalı olduğunu söylüyor ve turu geçemeyeceğimizi iddia ediyordu. Maçı 4-0 kazandık ve tur atladık. Üçüncü golü ben atmıştım. İlk antrenmanımız çok neşeli geçmişti çünkü yedek kalecinin kafasında x işaretiyle saçları sıfıra kesildi.
En üzgün olduğum an ise Trabzonspor formasıyla Beşiktaşa karşı finalde kaybettiğimiz maçtı. Maçın bitimine beş dakika kala golü yemiştik. Bir de benim adıma en üzgün anım Trabzon'da Fenerbahçe ile oynadığımız o talihsiz müdahalemden sonra sevgili Rıdvan Dilmen’in ayağının kırılmasıydı. Bu benim kariyerimde başıma gelen ilk olaydı. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim. O maçta Rıdvan’ın sakatlığı iyileşmeden, iğne alarak kendini riske atıp oynadı. Aynı şekilde Aykut da davranmıştı. Veselinoviç hoca her ikisini sakat sakat oynattı çünkü maçtan önce çok iddialı bir şekilde maçı 5-0 kazanacaklarını söylemişti. Bu da bizim için özel bir motivasyon olmuştu. Maçı 3 : 0 önde götürüyorduk ve sonuçta 3-2 kazandık. Bir daha söylüyorum Rıdvan’ın ayağının kırılması beni çok üzmüştü ama altını çizerek ifade etmeliyim ki böyle bir olayı katiyerimde ilk defa yaşamıştım.
Teknik direktörlükte adeta bir gezginsiniz. Avrupa, Asya ve Afrika'da birçok takım çalıştırdınız. Birçok kupanız da var. Türkiye'den şu ana kadar teklif aldınız mı? Eğer herhangi bir öneri olursa nasıl yaklaşırsınız?
Antrenör olarak da Türkiye'de çalışma imkanım oldu. 2002 senesinde yardımcı antrenör Naci Şensoy ile Altay kulübünün başına geçtik. Güzel bir kamp dönemini geçirdikten sonra ligin ilk haftası başlamadan önce istifa ettik. Çünkü, o dönemdeki yönetim maddi sorunlarımızı çözmeye acizdi. Futbolcuların maaşlarını bir kenara, bazı oyuncularınızın lisanslarını çıkarmaya bile paraları yoktu. Çok sevdiğim ve senelerce kaptanlığını yaptığım kulübümün benimle ligden düşmesine içim rahat etmiyordu. Lig başlamadan ayrıldık ve maalesef o sezon Altay Süper Lig'den düştü. Aslında , bu tür maddi sorunlar yaşanmasaydı o sezen güzel şeyler yapılabirdi çünkü Sinan, İbrahim ve Çağdaş gibi genç ve yetenekli oyuncularımız vardı. Bu saydığım oyuncular Beşiktaş dahil diğer büyük kulüplerimize transfer oldular. Umarım bu sezon Altay kulübü hedefine ulaşır ve layık olduğu Türkiye Süper Ligi'ne döner. Bunun dışında birkaç defa daha Türkiyede çalışma imkanım doğmuştu. Ama bana teklif geldiğinde çalıştığım kulüplerden ayrılmam imkansızdı. Kimi zaman da şartlarda anlaşamıyorduk. Kulüp isimlerini vermek istemiyorum ama birkaç defa anlaşmaya çok yakındık. Ne diyelim bir şekilde nasip olmadı. Şunu da söyleyeyim ben şimdiye kadar birçok ülkede sürekli çalıştım ve çok az işsiz kalıyordum. Bu hususun da Türkiye'de çalışma fırsatı bulamamamda etkili oluyordu. Bir profesyonel antrenör olarak her teklife açığım ve umarım güzel bir günde, çok sevdiğim ve sevildiğim ülke olan Türkiye'de çalışma fırsatı bulurum. Elde etmiş olduğum tüm uluslararası deneyimimi Türk futbolcuların gelişimine katkıda bulunurum.
Koronavirüs günlerinde neler yapıyorsunuz? Hayatınızı kısaca anlatabilir misiniz...
Salgınlı günlerde zamanımı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. Biliyorsunuz mesleğimizden dolayı sürekli ailemizden uzak kalmak mecburiyetindeyiz. Şimdi de bunu fırsat bilip ailemle beraber zaman geçiriyorum. Bundan çok mutluyum. Bunun yanısıra mesleğimle ilgili yenilikleri araştırıyorum. Bol bol kitap okuyorum. Ve tabii ki de gelecek teklifleri değerlendirmeye alıp kariyerime yakışır kararlar alma planlarını yapıyorum.
Hocam çok teşekkür ederim...
Bana vakit ayırdığınız ve ilgi gösterdiğiniz için ben teşekkür ederim. Sağolun. Beni bağrına basan tüm Trabzonspor camiasına, bana imparatorluk lakabını layık gören Altay Kulübü ve taraftarlarına ve Türkiye'de tüm sevenlerime kucak dolusu selamlarımı iletiyorum.