Öznur Günday'ın, eşi ve iki kızıyla mutlu bir evliliği vardı. Eşi Tuncay Güney (44) kurye şirketinde, evrak dağıtımında çalışıyordu. Bir gece ansızın çıkan yüksek ateş sonucunda hastaneye kaldırılıyor. Kaldırıldığı hastanede covid-19 teşhisi konuluyor. O günün ardından yaşananları Günday, gözyaşları içinde Damga’ya anlattı. Esenyurt Kıraç’ta iki kızıyla yaşayan Öznur Günday o geceye dair yaşanan olayı şöyle anlattı, “Eşim kuryeciydi. Evrak taşıyorlardı. En son Mısır Konsolosluğuna gitmişti. Patronu gitmediğini inkâr ediyor. Ateşim çıktı eve gelemeyeceğim diye o gece bana mesaj attı. Sonrasında ateşim düştü geliyorum diye mesaj attı. Patronuna söylüyor ateşinin çıktığını ve ona rağmen yine başka bir işe gönderiyor. O gece ateşi 42-43’e çıktı. Kızım Yağmur o gece babasıyla uyudu. Yağmur’un rahatsızlığı var. Yıllardır tedavi görüyor. Koltukta babası ve iki kızı o gece uyudular. Gece boyunca ateşi düşmedi. Eşim kimseye haber vermemi istemedi. Ben dayanamadım aradım ve ambulans geldi. Yağmur’a test yaptılar. Kızımın test sonucu pozitif çıktı. Doktorunu aradım ve verdiği ilaçlar sayesinde Yağmur iyileşti. Eşimi hastaneye yatırdıktan sonra bir daha onu göremedim. Hiçbir şekilde beni içeri almadılar. Telefonla irtibata geçtik. 4 gündür sedyede bekletildiğini ve testinin pozitif çıktığını söyledi. Ama bana hiçbir bilgilendirme yapılmadı. Yemekleri kapının kenarından atıp gidiyorlarmış ve su bile vermemişler. Ben ona içecek gönderdim ama vermemişler. Eşim beni aradı ve açlıktan öleceğini söyledi. Sağlık bakanlığına şikâyet ettik ve yoğun bakımına aldılar. Yoğun bakıma alınca orada sağlam çıkamayacağını söyledi. Benden o kadar su istediler ama ona bir yudum bile vermemişler. Bana hep iyiye gidiyorlar dedi ama hiçbir şey iyiye gitmedi. Ben en son dayanamadım hastaneyi aradım eşimi oradan alıp özel hastaneye yatıracağımı söyledim. Kredi çekip bir şekilde halledeceğimi düşündüm. Hastaneden eşime ne tür ilaçlar verdiğine dair rapor hazırlamalarını istedim. Ben eşimi sabah 12.00’da alacaktım. Verdikleri bir ilaçtan dolayı kalbi dayanamamış ve benim almamdan iki önce vefat etti. Ben hastanenin bilerek yaptığını düşünüyorum. Bu virüs bu kadar tehlikeliyse ben ve kızlarıma neden bir şey olmadı. Hepimiz o gece aynı çekyatta uyuduk. Şikâyette bulundum ama hiçbir şey yapmadılar. Eşimi onlar öldürdü. Beni bir gün bile içeri almadılar. Eşimin hiçbir rahatsızlığı yoktu. Sigara, alkol hiçbir şey kullanmazdı. Onu o hastanede o kadar beklettiğim için çok pişmanım. Cenazesini bana verdiler. Eğer ki virüsse bana nasıl verebildiler. Ben onu kaybettikten sonra kızlarım anlamasın diye ağlayamadım bile. Yabancı ülkelerde okullar açık ama buraya baktığımızda her hastalığın adını virüs koydular. Bu yüzden eşimi hastanenin öldürdüğünü söylüyorum. Buradan yürüyerek giden adamın ölüm haberini aldım.”
Devletten hiçbir destek almıyorum
Devletten hiçbir destek alamadığını söyleyen Günday, “Devletten hiçbir destek almıyorum. İBB’den sadece 150 TL’lik bir kartım var. Onun dışında hiçbir destek yok. Patronu 9 ay oldu bir gün bile bizi aramadı. Sadece tazminatını yatırdı. Onlarda bankadaki borçlarımıza gitti. Şuan hayat nasıl gidiyor gidiyor diye sorarsınız tek kelimeyle berbat. Kızlarım babalarını çok özlüyor. Küçük kızım para biriktirmiş babamın geri gelmesi için diyor. Ben iki vardiyalı çalışıyorum. Gece vardiyasında kızlarımı Tekirdağ’a ablama götürüyorum. Gündüz vardiyasında ise onları evde bırakıp işe gidiyorum. Çok fazla borcumuz var. Onları ödemek zorundayım. Eşimi kaybedeli 11 ay oldu. Kızlarım için güçlü bir anne olmak zorundayım. Çünkü yenik düşersem onlar hiç tutunamaz. Bu olaya sebep olan kim varsa hakkımı helal etmiyorum” dedi.
Haber: Zehra Çelik