Dr.Gürbüz Çapan... O'nu hepiniz çok yakından tanıyorsunuz. Esenyurt'un kurucu belediye başkanı olarak siyasetteki yerini aldı. 15 yıl süren başkanlığı dönemi sonrası hapishaneler, tutukluluk günleri ve iş yaşamıyla birlikte hala adından söz ettirmeyi başaran Çapan'la yerel ve genel siyasete ilişkin keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Türkiye'nin bugün içinde olduğu duruma ilişkin konuşan Çapan, “Halimiz Aziz Nesin hikayelerinden nicedir” derken her şeye rağmen ülkeye ilişkin umudunu da koruyor. Türkiye'nin güçlü bir ülke olduğunu ve karanlıktan aydınlığa çıkacak potansiyele sahip olduğunu anlatan Çapan, “Bir 3-5 yıl kadar yenilenmeye, temizlenmeye ihtiyacımız var” diyor...
Doktor Gürbüz Çapan derken bu akademik bir unvan mı yok tıp doktoru musunuz?
Azıcık doktorum. Diyarbakır'da tıp okudum. 5 yıl doktorluk yaptık.
Aslında siyasi bir figürsünüz daha çok...
İttihat Terakki'nin genç adamları da doktordu. Mesela Genç Hikmet vardı gider Sivas'ta mandacılığa karşı çıkardı. Yani Türkiye'de mektep okuyan herkes yurt derdi taşır. Bu hep böyle. Tıbbiye de öyledir askeri mektep de öyledir mülkiye de öyledir. Buraları okuyanlar Türkiye'nin derdiyle dertlenir. Zaten Türkiyeli olmak budur. Türkiye o'nu ilgilendirmiyor başka şeyler ilgilendiriyorsa o bu ülkeyle ilgili bir şey konuşacak bir adam değildir. Şimdi mesela epeydir mağdur edebiyatı yapan dinci tayfa var. Bunların derdi Türkiye değil. Dinci kime denir? Şimdi oruç tutan, namaz kılan dindarlar var. Onlar başka dinciler başka. Şimdi şöyle diyeyim simit severiz ama bize simitçi denmez. Kime denir simitten para kazanana denir. Dinci deyince de böyle bakmak lazım. Bunlar dar bir kesim. Yani AKP'ye oy veren 20 milyon insandan belki 1 milyon kişi bile yoktur bunların sayıları. Para ilişkisi kuran kişilerdir bunlar. Bunu göz önünde bulundurmak lazım. Mesela Twitter'dan AKP'li biri bana selam gönderince hemen 'düşmanla konuşma' diye bana saldırıyorlar. Ben AKP'nin düşmanı değilim ki... Biz dünya işlerine talibiz. Yani onun için burada kendinizi kimseye teslim etmenize gerek yok.
Ama insanları din için insanları kullanıyorlar...
Çünkü dayanışma ihtiyacı var. Kentlerde özellikle yoksul kesim dayanışmak istemiyor. Farabi mesela diyor ki; “Üst kültüre kentlerde erişilebilir. Üst kültür de dayanışmadır.” Yani dayanışma sayesinde adam bir aidiyet oluşturuyor, kendini bir yere dahil ediyor. Biz de gençliğimiz de solcu gruplara dahil olduk. Türkiye'nin sorunu bu. Yani fikir sahibi olmadan bilgi sahibi oluyorsun. Şimdi müslüman dinini öğrenip müslüman olan var mı? İnsanlar kalu beladan beri müslümanım diyor yani insanlığın ilk gününden beri. Bu mümkün mü? Değil. Sonuç olarak bizim işimiz ahiret değil. Bizim derdimiz dünya işleriyle ilgili. Biz bunu tartışmak istedikçe bunu bizden kaçırmaya çalışıyorlar.
Kaçtıkça dokunulmaz hale getiriyorlar dimi?
Evet. Tartışmak istediğinde adam ezan dinmez, bayrak inmez diyor. Kim ezan indirecek. Balkan Savaşı'ndan beri de bölünme paranoyası var. Balkan Harbi bütün Türk milletlerinde bölünme paranoyası yarattı. Mesela biz nereye toplanmışız. Kafkasya'ya. Ortadoğu ve Balkanlardan gelmişler. Yani bize buradaki dert yetmiyor. Nerede bir olay olsa bizim ciğerimiz yanıyor. Şimdi Azerbaycan'da koridor açıldı diye seviniyoruz çünkü oralar bizim ata yurdumuz. Makedonya devlet oldu mutlu olduk mesela. Çünkü buralar da bizim. Dolayısıyla imparatorluk parçalanırken bizim her parçamız bir yerde kaldı. Şimdi Musul-Kerkük deyince Makedonya deyince Üsküp deyince Karabağ denince kimin vicdanı sızlamıyor? Yani yüreğimizin attığı yerler var. 3 tane karıncık. Bir de kökümüz var. Anadolu... Buradan herkes geçmiş. Biz de yaralı geçmişiz.
Şimdi belediye başkanlığıyla anılan birisiniz. Onu da konuşalım. Türkiye'de belediye başkanları için “hepsi hırsız” deniyor. Zenginlik kaynakları için de “çaldılar” diyorlar. Siz de zengin biliniyorsunız. Sizin zenginlik kaynağınızın hırsızlıkla bağlantısı var mı?
Benim babamdan kalan bir şeyim yok. Belediye başkanı olduğum zaman 110 bin Mark param vardı. Bir de hanımın takıları vardı, dairem vardı. Şimdi neyim var neyim yok hepsinin hesabını verdi. Ben Türkiye'de 22 bin konut yaptım. Belediye başkanı olarak.
Ama kendi şirketiniz değil...
Belediye olarak yapmadım. Kooperatif olarak yaptık. Alt yapısını kardeşlerim yaptı.
Yani siz belediye başkanı olmasanız kardeşleriniz alt yapı işini alabilir miydi?
Tabii ki alamazdı. Ama ben kimsenin sofrasına el atmadım. Hapse de attılar. Yani benim ne olduğumu herkes biliyor. Çıkıp biri benden bir şey aldı diyebilir mi? Benden başka bugün hala görev yaptığı ilçede yaşayan, mahallesinde gezen eski belediye başkanı var mı? Ben mahallemin hala kahramanıyım. Bir de Gürbüz Çapan algısı, efsanesi var. Kafadan uydurma bir şey bu. Hakim mahkemede diyor ki bana; 'Mal varlığını söyle' dedim ki; E-5'in sağı solu benim. Yahu tapu kaydı yok mu? Devlete sorsana. Öyle bakıyor. Yani bir Ermeni davasından yargılandım. İddianın biri; Ermeni misin, Ermenistan'a nükleer silah kaçakçılığı yapmışım, koyun kaçakçılığı falan. Bu iddiayı savcı yazıyor, mahkeme kabul ediyor. Velev ki Ermeniyiz ne olacak yani? Ne yapacaksınız? Suç mu yani? Ondan sonra nükleer silah kaçakçılığı nere koyun kaçakçılığı nere! Bir de nükleer silahı kimle kaçır mışım Murat Karayalçın'la beraber. Ya Allah'tan korkun ya. Benim meclis üyeleri bir fabrikadan kat artırımı için 100 bin lira para almışlar. Onu ben almışım gibi bana ceza verdiler. Adam diyor ki delil yok ama kanaatimiz var çete olduğunuza dair diyor. Meclis üyelerin kendi arasındaki hikaye. Ondan ceza yedim ben. Ama anlatamıyorsun ki...
Peki siz kanaata göre zengin misiniz?
Zenginim valla. Hiç aç kalma ihtimalim yok.
Yani belediye başkanları için böyle bir kanaat var...
Doğrudur. Mesela Cemal Kahraman vardı. Yakuplu Belediye başkanı. Hırsız derlerdi. Adamın ölüsünü belediye kaldırdı ya. Neyse yani. Böyle deyimlerde haksızlık var. Yapanlar vardır tabi bilemem. Ama herkes herkesi bilir. Belediye başkanlarını en iyi belediye başkanları bilir. Yani AKP'li, CHP'li, DYP'li, ANAP'lı kime sorarsan sor hangi belediye başkanı benim hakkımda ne derse kabuülümdür. Dışarıdaki adamlar bizi bilmez ama biz birbirmizi biliriz. Şimdi 1 kişi örnek vereceğim. Esenyurt'un planlamasını 1 kalemde anlattık, çıkardık. Yani tarlaya göre plan yapmadık. Bütün Esenyurt'a plan yaptık. Oturursun tarla tarla plan yapabilir misin? Yaparsın. Biz yapmadık. Belediye başkanı oldum Haziran'da. Alt yapıyı anakente devrettik. Ama işleri yaptıramadık. Sonra Tayyip Bey seçildi. Kanalı o yaz kendim yaptım. Tokatlı hemşehrilerimiz vardı onlar yardım etti. Kendi kanalımızı kendimiz yaptık. O yıl bayındırlık fiyatları 10 milyondu. Komşumuz Kıraç da on milyona yaptırdı. Sonra Tayyip Bey bir toplantı yaptırdı. 10 milyona yapılan ihaleyi 5'e düşürdüm başka soru almayacağım deyip gitti. O yıl ben 550 bin liraya kanal yaptırdım. Yani bakkal borcu olurdu vatandaşın gidip borçlarını öderdik. Sonra asfaltı yüzde 40 daha ucuza yaptırdım. Namus dediğin şey sınanacak bir şeydir. Çıksınlar Esenyurt esnafına sorsunlar. Adamın 1 liraya yaptırdığı şeyi ben 50 kuruşa yaptırmışım gibi. Olay budur. Ben şimdi 16 yıldır belediye başkanı değilim. Şimdi çıkalım mahalleye, Esenyurt'a bir gör. Hırsız olan adama halk böyle ilgi gösterir mi? Sonuç olarak herkesin hesabını vermesi gerekir. Yani mahkemede falan. Öyle ahirette falan olmaz. Bizim Kars'ta bir deyim var. Azeri'ye neyse Kürt'e de o. Yani ben hesap veririm sorun yok.
Siz bugün siyasetin içinde misiniz? Bir partinin üyesi misiniz?
CHP üyesiyim. Ama aktif olarak siyaset yapıyor muyum? Yani sıradan bir parti üyesiyim.
CHP'liyim deyince. Son günlerde Kılıçdaroğlu'nun TBMM'de bütçe konuşması var. Bu konuşmaya manifesto diyenler var. Orada polemik esnasında da 'Cumhurbaşkanı adayı ol' dediklerinde de 'Olup olmayacağımı nereden biliyorsunuz' diyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Oradaki şeyi kaçırıyorsunuz. Kemal Bey o kısımda diyor ki; Fransız şirketinin aleyhine vermiş mahkeme kararı. Mahkemeyi saraya çağırmışlar. Mahkeme kararı geri kaldırmış. Bu olur mu diyor. Bunu bastırmak, boğuntuya getirmek için aday ol diye bağırıyorlar. Bundan kurtulamazlar. Tayyip Bey yolun sonuna geldi. Artık kaybediyor. Yönetemiyor. 128 milyar dolar kaybolmuş benim haberim yok diyor. Böyle bir şey olamaz. Damat nerede? Damat, maktul İbrahim Paşa'ya döndü. Damat olmak zor iş yani. Dolar 6'da duracak deyip duruyorsunuz. Aklı evvel gazeteciler var dolar basarız diyorlar. Bastınız ne oldu? TL'nin değeri düştü. Afrika ülkelerinin parası bile bizim iki katımıza çıktı. Geçmişte Tayyip Bey, 6 sıfır attığı zaman dolar 1,2'ydi. Şimdi durum ortada. Damat gitti dolar düştü, Tayyip Bey gitse demek daha da düşecek... Bugün bize güven yok. Wolksvagen fabrika kuracak mesela vazgeçiyor. Hukuk yok diyor demokrasi yok diyor güven yok deyip kaçıyorlar. Kim geliyor sadece Katar...
Katar, Türkiye'ye çok para verdi. Bu parayı geri alamayacaklarını biliyorlar. Arazilere yerleşiyorlar gibi düşünüyorum. Doğru mu?
Ona girmek istemiyorum. Katar meselesini finale gelince konuşmak lazım. Ama özelleştirme için konuşalım. Özelleştirme yaparken Doğu Avrupa diyor ki; istihdam her yıl yüzde on artacak. Biz ne yapıyoruz? Her şeyi veriyoruz. Adamlar bize verdiği paranın iki katını kazanıyor. Senden aldığı araziye de konut yapıyor. Şimdi Bakırköy'den çık sahile sur yaptırmış gibi her yer bina. Allah'tan korkun ya. Ne kadar ayıp bir şey bu. İstanbul'da kemirilmedik arazi, arsa kalmadı. Bu dönemin prototipi, Melih Gökçek mesela. Hiçbir ayarı yok. 750 milyon dolara plastik park yapıyorsun. Hiç mi vicdanın yok ya.
Burada devlet yok mu diyorlardı. Öyle gerçekten devlet yok mu?
Yani dönemin Bastilla'sı da Silivri Cezaevi'dir. Silivri Cezaevi, 10 bin yataklı bir yer. Pandemi hastanesi yapın orayı. Orada yatanlar icradan şundan bundan yatanlar. Salın gitsin adamları. Hiç olmazsa bina hazır. Orayı pandemi hastanesi yapıp buranın sorunun çözerdin. Şimdi Ortadoğu'nun en büyük cezaevini ben yaptım diye övünüyorsun bu övünülecek bir şey mi? Ne olacak bizim halimiz? Biz kendimize ne zaman geleceğiz?
Biz kendimizdeyiz konuşuyoruz bunları...
Şimdi Ocak'tan sonra büyük bir kriz konuşuluyor onları hiç konuşmak istemiyorum.
Şimdi bir ABD'den yaptırım kararı var AB'den var. Ne olacak?
Avrupa için Merkel koruyordu bizi. Şimdi Merkel bunu kaldırmış. Twitter'da başlamışlar “Avrupa bize vız gelir” diye. Herhalde bilgiyi Egemen Bağış'tan alıyorlar. ANAP zamanında da böyleydi. Hırsız adamları Avrupa'ya gönderiyorlardı. Yahu yargıla. Aynı şey var. Mahkeme mi kaldı ülkede? Her şey majestelerin mahkemesi olmuş. Mesela duruşmada hakimi alıp tutukluyorsun. Amaç korku salmaktır, başka bir şey değil.
ADALETE İHTİYAÇ VAR
Türkiye'den umutlu musunuz?
Tabii ki umutluyum. 3-5 yıl bir yeniden yapılanmaya ihtiyaç var. Yani bir hesap sormamız lazım. Bu inşaatları yapanları, yüksek köprü maliyetlerini mahkemelere ihtiyaç var. Kemal Bey diyor ya; kamulaştıracağız diye. Öyle. Bizim reel rakamlara ulaşmamız lazım. Hesaplaşmamız gerekiyor. Hakikaten vicdanlı hakime gerek. Gerekirse emeklilere haber edip çağıracağız. Çünkü AKP'nin ilçe yöneticisi hakim olmuş. Onun eline gitsen sana ne adaleti verecek? Türkiye'nin acilen güçler ayrılığına dönmesi gerek. Bugün Anayasa Mahkemesi'nin kararını yok sayan hakimler var. Adalet Bakanı bile neyse söylemeyeyim. Güler misin ağlar mısın? Aziz Nesin hikayesi gibi ülke. Ağlamak için yazıyoruz, okuyunca gülüyoruz. Bu kriz en son 1858 yılına yaşandı. O yıllarda Fransızlar, Türkiye'ye inanılamz bir para veriyor. Bizimkiler Dolmabahçe'yi yapıyor. O sarayı yaparken battık. Bugün de malum sarayı yaparken battık.
VATANDAŞA SESLENDİ
Oy verirken biraz ölçün, biçin. Dünya işlerini de tanıyoruz. Kimse kimseye cenneti vaadedemez. Müslümanlar bilmeli; Köprüden köprüye geçerken kimsenin kimseye şefaati olmayacaktır. Ama hala cin çıkarmaya gidenler var. Yazık...
ALİ TARAKÇI