Beylikdüzü'nde hizmet veren Kader Mahkumları Derneği, cezaevindeki mahkumlara yönelik kitap, giyecek gibi çok sayıda yardım sağlıyor. Uzun yıllardır cezaevlerindeki mahkumlardan gelen mektupları okuyan ve ihtiyaçlara göre mahkumlara yardım sağlayan Kader Mahkumları Derneği Başkanı Necdet Yüksel, herkesi kendilerine destek olmaya çağırdı. Mahkumların her birinin adi suçlu olmadığını ve içlerinde çok sayıda kader mahkumu olduğunu anlatan Yüksel, “İşte o insanlardan bize yağmur gibi mektup geliyor. Kimi derdini anlatıyor, kimi içini döküyor. Böyle binlerce kader mahkumu var. Düşene bir tekmede siz vurmayın, bu insanlara yardım edelim. Mesela sadece bu hafta 301 mektup gelmiş. Bu mektuplardaki insanların hiçbirini tanımıyoruz. Ama bu insanlar gerçek insanlar. Zaten hepsinin mektubu imzalanmış, kaşelenmiş halde gösteriyorlar” dedi.
Cezaevine girdi diye silelim mi?
Adi suçlu insanların mektuplarının dışarıya çıkmadığını belirten Yüksel, “Bakın zaten tecavüzdür, hunharca cinayettir bu tarz suçları işleyenlerin mektubu cezaevinden dışarı çıkmıyor. Ama yine gelin iyi niyetli düşünelim. Bu insanlar ne olacak? Girdi cezaevine ne yapacağız? Yarın dışarı çıktığında ne yapacağız? Ben cezaevinde bilfiil 33 yıl yatmış birini dinledim ve dinlerken şaştım kaldım. Şunu anlatmak istiyorum. İmamla gelen mezarlıktan geri gider demişler. Bu senin en sevdiğin de olsa dua edersin, o kişiye gidip gitmediğini Allah bilir. Ama jandarmayla giden bir gün dönüp gelecek. 10 yıl, 20 yıl geri gelecek. Yani cezaevine girdi diye herkesi silelim mi?” diye sordu.
15 bin çocuk mahkum var
Cezaevinde çok sayıda çocuk mahkum olduğunu da söyleyen Yüksel, bu çocukların eğitilmesi gerektiğinin altını çizdi. Yüksel, “Cezaevi ıslah evi diyoruz. Ama toptancı mantıkla bakılmaz. Cezaevine her giden ıslah mı oluyor? Eğitmek lazım. Mesela 12-18 yaş arası 15 binin üstünde çocuk mahkum var. Bu çocukların anne babaları yok muydu, öğretmenleri yok muydu, vardı. Ama hepsi suça bulaşmış cezaevine girmiş. Aslında bunlar için sevinmemiz lazım. Şimdi diyeceksiniz ki cezaevine giren insan için sevinilir mi? Bu yaş grubu için sevinmemiz lazım. Çünkü onları eğitebilir, geri kazanabiliriz” dedi.
Herkes kulağının üstüne yatıyor
İnsanların rehabilitasyonu yönünde duyarlılığın az olduğunu ve resmi kurumların da işbirliğine çok yanaşmadığını anlatan Yüksel, “Devlet yetkilileri, belediyeler, hayır kurumları rol üstlenebilir. Ama hiçbiri rol üstlenmiyor. Herkes kulağının üstüne yatıyor. Ama onları da anlıyorum. Çünkü cezaevi deyince insanlar geri adım atıyor. Çünkü cezaevindeki kişilerin mağdur ettiği birileri var veya kurumlar var. Kimse tepki almak istemiyor ve çekiniyor. O yüzden diyorum 20 yıldan beri Beylikdüzü'nde faaliyet gösteren, gece gündüz açık olan, uzay ötesi bir şeffaflıkla çalışan bir yerde yani bizim derneğimiz aracılığıyla cezaevinde olan insanlara yardım edebilirler, ne istiyorlar? Kitap, kıyafet. Çocuk mahkumlara oyuncak. Bunların hepsi herkesin evinde var. Gelin birlikte kolileyelim. Gönderelim” diye konuştu.
Milyonlarca koli yolladık
Kader Mahkumları Derneği'nin milyonlarca koliyi cezaevine ulaştırdığını kaydeden Yüksel, “Mesela bir vatandaş Hadımköy PTT Şubesi'ni arasa, “Kader Mahkumları Derneği'nden cezaevlerine kaç koli gitti?” diye sorsa alacağı cevap; “milyonlarca koli” olacaktır. Biz koli gönderdiğimiz mahkumları da tanımıyoruz ha. Yani veren el, alan eli de görmüyor. En güzel şey bu değil mi? Bizde sahtekarlık yok. Her bir koliye de 30 lira veriyoruz. Hepsinin aidatı var, faturası var. Dolayısıyla bunları bilen herkesin buraya destek vermesi gerekir. Mahkumlardan yağmur gibi mektup geliyor. 30 kişiyle yapılacak işi 3-4 kişiyle yapıyoruz. Günde 10 saat çalışıyorum” diye konuştu.
Plastiğin dönüşümü varsa insanın da dönüşümü var!
Herkesi kendilerine destek olmaya çağıran Yüksel, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı; “Kendimi ordinaryus profesör gibi kabul ediyorum. Niye? Çünkü tam 300 bin farklı farklı insanların yazdığı mektupları okumuşum. Bu insanlar başlarından geçen olayları yazmışlar, kendi öykülerini anlatmışlar, kendi destanlarını yazmışlar. Bu insanların yazdıkları mektupları okurken oradaki hıçkırığı, gözyaşını, haykırmayı hissedebiliyorum. Pişmanlığı, çaresizliği görüyorum. Neticede bunlar insan. Elbette her suçlu cezasını çekmelidir ancak suçluların da insan olduğunu unutmamalıyız. Kağıdın, plastiğin her şeyin dönüşümünün olduğu yerde insanın da dönüşümü olabilir. İnsanın dönüşümünün de cezaevindeki yegane çaresi kitaptır, okumaktır. Dışarıda kitap okuyan kimse yok. Herkesin elinde telefonlar, bilgisayarlar. Kimse bir şey okumuyor. Ama cezaevindeki insanlar öyle değil. Yerde bulduğu kağıdı bile 5 kere okuyor. Çok sevdiğinden değil. Ama çaresiz. Zamanı nasıl geçirecek? Bu okuma eylemini fırsata dönüştürmeliyiz. Güç birliği yapmalıyız. Bu bir sosyal sorumluluk projesi. Herkes birlikte neler yapabilirizi düşünmeli.”