Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
15°
Ara
Damga Manşet Haber Büyük İstanbul depremi için felaket uyarısı: Binaların yüzde 70'i yıkılır

Büyük İstanbul depremi için felaket uyarısı: Binaların yüzde 70'i yıkılır

“Depremi Bilen Adam” olarak tanınan ve şimdilerde Koru Kent Kooperatifler Birliği Başkanlığı görevini sürdüren Halil Mercanlı ile İstanbul'a ve depreme ilişkin konuştuk.

Okunma Süresi: 12 dk

Depremi Bilen Adam” olarak tanınan ve şimdilerde Koru Kent Kooperatifler Birliği Başkanlığı görevini sürdüren Halil Mercanlı ile İstanbul'a ve depreme ilişkin konuştuk. İstanbul'u bekleyen en büyük tehlikenin deprem olduğunu söyleyen Mercanlı, sağlam konutlar inşa etmenin şart olduğunu belirtti. Mercanlı, “Bana yetki versinler İstanbul'da 5 yıl içinde sağlam 1 milyon konut yapıp, bedava dağıtırım” dedi.

MEHMET MERT - Türkiye'nin “Depremi Bilen Adam” olarak tanıdığı uzun yıllar Büyükçekmece'de yaşamış, Büyükçekmece Belediye Başkan Yardımcılığı yapmış şimdilerde ise Koru Kent Kooperatifler Birliği Başkanlığı görevini sürdüren Halil Mercanlı, Damga'ya konuştu. Gerek İstanbul'a gerekse de İstanbul'u bekleyen deprem tehlikesine ilişkin sohbet ettiğimiz Mercanlı uzun süre gündemden düşmeyecek açıklamalar yaptı...

70’li yıllarda Avcılar’da bir beldeydi Bakırköy’e bağlıydı. Büyükçekmece Çatalca’ya bağlı bir beldeydi. 90’lı yıllarda ANAP döneminde beldeler türedi. Siz de bunlara şahit oldunuz. O yıllara döner ve değerlendirme yapmak istersek bu belde belediyecilik olayı nasıl oldu?
Belde belediyelerin özellikle o bölgeleri ele geçirmek için yaptılar. İlçe belediyeleri alamadılar beldelere bölüp kendilerine belediye kazandırdılar. Seçilenler de belediye başkanı olduklarında bir kere belediye binalarını yaptılar saray gibi… Belediye personeli, şoförü, koruması, başkan yardımcıları doldu. Zaten gelen para bunlara gitti. Hizmet veremediler. İmarda da o zamanlar büyük şehirde haber vermeden istedikleri gibi imar çıkartabiliyorlardı. Akşamdan toplanıyorlar üç tane meclis üyesiyle karar alıyorlar. Şuranın imarı bu, şurası sanayi, şurası konut… Böylece çarpık yapılaşma oluştu. Benim bu durumla ilgili Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığım bir yazı var. Dedim ki bu belde belediyeciliği kapatılsın, ilçelere bağlansın. İmarı da büyük şehir değil bölgenin Marmara bölgesinin imarı tek hatta olsun. Tek elde toplansın. Sanayisi neresi olacak, sağlık, konut, tarım neresi olacak karar verilsin paylaşılsın. Tek başına İstanbul, Tekirdağ, Bursa belediyesi değil de bu bölgelerin tek imarı bir planda yapılsın. Türkiye’de o kadar yanlışlar yapıldı ki yapılan yanlışları hesap etsek, trilyonlar gitti, milyonlar harcandı. Ben 2003 yılında öneri mektubunu yazdım. Belde belediyeleri 2007 yılında kapatıldı. Yani 2007’de karar alındı 2009 seçimlerine girilmedi.

283466723674823423.jpg

O dönemden sonra dikkatinizi çeken gelişmeler neler oldu?
Mesela bir belediye başkanı tanıyorum Gürbüz Çapan. Sayın Gürbüz Çapan bir şey yaptı. Kimse bunun farkına varamadı. Ve Türkiye’de örnek alınması gereken bir şeydi bu. Bunu yapmış olsaydı Türkiye ekonomisine çok büyük katkı sağlayacaktı. Doğalgaz dönüşümlü elektrik santrali kuruldu. Ve bu doğalgaz dönüşümlü elektrik santralinde ısına suyu da bütün binalara verdi. Binaların sıcak su ve kalorifer ihtiyacını karşıladı. Binlerce bina oradan aldığı ısıyla ısındı. Ve binlercesi kombiden kurtuldu. Bu ufak bir Esenyurt’ta, Esenkent’te vardı. Aynı santralin Haramidere’de daha büyüğü var. O santrali de aynı şekilde yapmış olsalardı bütün sıcak su ve kalorifer verilirdi. Biz bunu bir türlü anlatamadık. Hala kimse farkında değil. Haramidere doğalgaz elektrik santralindeki sıcak su denize veriliyor. Bu da balıkları öldürüyor. Marmara Denizini kirletiyor. Bu ısıyı oraya salana kadar şehire salsalar hem su soğumuş olur hem kalorifer ısısı ve sıcak su sorunu hallolur. Türkiye’de birçok yerde bu yapılabilir hatta seraları bile ısıtabilirsiniz. Fakat maalesef kimse bunu yapmadı.

90'lı yılların sonu ve 2009 arasında nereden baksanız 15 yıldan fazla var. Hatta dört dönem belediye seçimi. Sizin tabirinizle birilerine rant sağlamak, koltuk kapmak gibi amaçlarla kullanılan belde belediye başkanlığı döneminde bu rant sağlama ne gibi zararlar verdi? Şu an bu zararlar ortadan kalktı mı?
Belde belediyesi belde belediye başkanı hiçbir şeyden anlamayan adamlar. Birincisi binalar rant olduğu için sağlam yapılmadı. Depreme dayanıklı yapılmadı. Şimdi şu anda deprem tehlikesi var o binalarda. Bir deprem olsa yıkılacak. İkincisi çarpık yapılaşma oluştu. Nereye ne imar verileceğini beceremediler. Bir belediye bir yeri sanayi yaptı diğer belediye geldi onun yanını konut yaptı. Sanayinin dibinde konut olmuş oldu. Birbirlerine ters partiler birbirlerine inat imar çıkardılar. Bölgede İstanbul’daki çarpık yapılaşmanın sebebi budur.

Şu an baktığımızda belediye yine farklı partide. İBB farklı partide. İktidar farklı partide. Yine çarpık yapılaşma oluyor mu?
Şimdi benim geçen bir arkadaş bana bir şey söyledi. Halil bey sizi dikkate alıyorlar dedi. Bir şey daha söyle onu da yapsınlar dedi. Ne dedim. Dedi ki büyükşehir belediyelerinin ilçe merkez belediyelerini kapatsınlar. Şimdi büyükşehir belediyelerinde merkez ilçe belediyeleri ne iş yapıyor? Zaten bunların birçok kısmı hizmetini büyük şehir yapıyor. Ana ertelleri büyükşehir yapıyor. İtfaiyesi büyükşehir, imar planı büyükşehir, çöp ve yol zaten ihale ile yapılıyor. Bunların hepsini büyükşehir yapamaz mı? Şubeler ve şube müdürlükleri açıp yapılabilirdi. Yapmadığı zaman ne oluyor? Merkez ilçe belediyeleri koskoca belediye binası, onlarca başkan yardımcısı, makam arabası, belediye masrafı… hiç gereksiz masraflar oluyor. Oralara bir şube müdürlükleri açılmış olsa o hizmet verilebilir. Büyükşehir olan yerde. En azından merkez ilçe belediyeleri yani uzak belediyeleri yapmayalım da büyükşehire bağlayabiliriz.

Biz İstanbul için konuşuyoruz ama Adana’da Seyhan Belediyesi, Ceyhan Belediyesi iç içe girmiş. Hangi belediye kimin? Hangi belediye sınır? Ortada ayrı bir belediyecilik var, ayrı bir rant paylaşımı, makam paylaşımı var… Peki devlet bunun farkında değil mi?
Ben Antalya’da olduğum için orayı anlatayım. Muratpaşa, Konyaaltı, Kepez belediyeleri… Hepsi iç içe girmiş durumda. Büyükşehir belediyesi de orada. Büyükşehir bir şey yapacak diyelim, bir tarafa yapıyor bir tarafa yapmıyor. Kendi kafasına göre hizmet yapmaya çalışıyorlar beceremiyorlar. Belediyeler kendi kendine saltanat sürüyor ama hizmet yapıldığı yok. Bu belediyeler kapatılmış olsa ve tek planda belediye olsa, yol planları, alt yapı, imar tek kalemden yapılıyor olsa bu sorunlar ortadan kalkmış olur.

Devlet acaba hani burada bir karar alınsa zaten işsizlik oranı belli bir noktada, merkez belediyelerin kapatılmasıyla oradaki belediye çalışanlarının durumu ne olacak?
Hayır hayır oradaki çalışanlar büyükşehir belediyesine sevk edilecek. Aynı şekilde hizmet etmeye devam ederler. Ama kim hizmet etmeye devam eder? Çalışan eleman, kaliteli eleman görev yapar. Başkan yardımcılarıdır, başkan yardımcılarının korumalarıdır, şoförleridir, onların makam araçlarıdır bunlar ortadan kalkar ama işçilere bir şey olmaz. Çalışan işçi zaten hizmet edecek. Çalışan işçiyi zaten büyükşehir belediyesi alır ve onları şube müdürlüklerine atar görevleri devam eder.

İstanbul'a dönersek. Üç göl havzasına yine baktığımızda yeni ilçeler konuşuluyor. Siz merkez ilçeleri kapatsınlar diyorsunuz ama İstanbul’da konuşulan yeni ilçeler var..
Ben şimdi bir şey söyleyeceğim bakın. Sosyal medyadan da paylaştım. Dedim ki bana yetkiyi versinler İstanbul’da 1 milyon konut yapayım ve bedava dağıtayım. Dediler ki nasıl ya 1 milyon konut nasıl yapıp dağıtacaksın? Dedim ki araziyi devlet verecek, projeyi üniversiteler yapacak, proje parası yok, arazı parası yok, belediye vergi almayacak... peki bunları yapmak için parayı nereden bulacaksın diye sordular bana, ticari yerleri satacağım dedim. Bunlar yetmezse bir tarafı da villa yapar yabancıya ya da zengine satarsın ve onların parasıyla onu yaparsın. Ticari yerleri yaptığın yerler devletin arazisi. Ticari yerleri ayıracağım. Migrosa diyeceğim ki burayı satıyorum parasının yarısını peşin ver yarısını sonra. O aldığım parayla da inşaatlar yaparım. Hasılat paylaşılacak. Trafik sorununu çözerim. Trafik lambasını kaldırarak. Bütün kavşakları alt ve üst geçit yaparım. Trafik sorunu ortadan kalkar. Sürekli döner. Duran araba görmeyeceksin. Duran araç görürsen kurtarıcı ambulans gibi arabayı alıp kaldırırsın. Duran arabalar otoparklarda olacak. Konutların altında, dükkanların altında vs. Kapalı alan otoparkları olmalı. Trafik akar gider. İstanbul’un içinde Çorlu’da, Tekirdağ’da, Edirne’de yapacağım. Oradan insanlar hızlı trenle gelecek. Atlayacak 15 dk da gazetesini okurken gelecek işe. Akşam da atlayacak hızlı trene evine dönecek. Ve İstanbul’un içini de kale içini de sur içini de komple boşaltırım, tarihi yerlerin etrafını park yaparım, oraya yaşlılar evi, çay ocakları, gezi yerleri, spor alanları, havuzlar, halk dinlenmeye gelir. Tarihi yerleri görmeye gelir. Bu projeyi beş sene içinde gerçekleştiririm. Nasıl beş sene? Bir milyon konut diyorum. Bir müteahhite değil bin tane müteahhite vereceğim. Herkese ne düşecek cüzi bir rakam düşecek. O müteahhit onu yapacak. Yeni konut alanının adı da Yeni İstanbul, Yeni Şehir, Milenyum yani artık çağ atlıyorsun.

Peki siz bu projeleri düşünerek tartarak mı söylüyorsunuz? Yoksa biz sorduk diye aklınıza geldiği için mi?
Ben bunları yıllardan beri yazdım, çizdim, tarttım. Hatta yaptığım şehirde güvenlik önlemleri olsun diye şunu yaparım. Asayiş olsun diye. Kamera sistemleri, yangın sistemleri. Binaları da 9 şiddete dayanaklı yaparım, az katlı yaparım. Ve o binalarda ses ve ısı yalıtımını güçlü yaparım. Aslında bir şehire imar verilirken bütün bakanlıkların verilmesi lazım. Nasıl? Adalet bakanlığı olay olduğu zaman adalet bakanlığını ilgilendirir. Mesela komşusu ses yaptı gürültü yaptı ya da geçerken onun arabası ona çarptı park ederken vs… bunları yapınca o sorun da ortadan kalkıyor. Ses yalıtımı yapmışsın, ısı yalıtımı yapmışsın, sakin sakin insanlar yaşamına devam eder Adalet bakanlığını ilgilendiren. Bu 1’di. 2, sağlık bakanlığı… orada yaşayan insanların sağlıklı olabilmesi

için ısı yalıtımı ve binalardaki sağlıklı yaşam alanını sağlarım. Ben buraya sağlık alanı yapıcam der sağlık bakanı, milli eğitim bakanı der ki ben okul yapıcam, asayiş için ben buraya güvenlik merkezi yapıcam kamera sistemi getiricem… onları sağlarlar. Tarım bakanlığı der ki burası tarım alanı. Bunların birliğinde bunların oy birliğinde bölgedeki yapılaşma yapılır.

EN BÜYÜK SORUN DEPREM

Şu an İstanbul’un en büyük problemi ne?
Deprem. Bir deprem olsun. Binaların %70’i yıkılır. Yeni yapılan binalar dahil yıkılır. Niye? Çünkü yeni yapılan binalarda sağlam yaptığını zannediyorlar ama değil. Kullandıkları demir bir kere kaliteli değil. Ben bunu bir tv programında İstanbul mimarlar odası başkan yardımcısına anlattım. Benim izmirde demir çelik fabrikası olan bi arkadaşım bir rapor vermişti: dedi ki bak biz bu demiri bundan yapıyoruz. Raporu verdim, bu mu dedim? Evet dedi bu. Bana bu demiri fabrika sahibi verdi dedim. Fabrika sahibi dedi ki biz bu demiri Rusya’dan gelen kütük demirden çekiyoruz. Bu sert demirdir. Bu binalarda dayanamaz kırılır. Yüksek binalara konmaz. Elli çeşit çimento var. Hangi çimentoyu kullandılar? Test yapılıyormuş. O gün sen o binayı sağlam görebilirsin ama diyelim ki o çimentonun ömrü 20 sene ya da 30 sene ondan sonra o özelliğini kaybeder o. Öyle çimentolar da var. Yani bunun hesabını yapmak lazım. Depreme dayanıklı bina ve normal bina arasında %30 fark vardır. Yani bir binayı diyelim ki kaba inşaatını 100 bin liraya mâl ediyorsan depreme dayanıklıyı 130a mâl edersin. 30 bin fark eder ama insanların hayatını kurtarır. Ben Rusya’ya Moskova üniversitesine gittiğimde bu depremle alakalı beni incelemeye aldıklarında oradaki prof bana şunu dedi bizde bir yasa vardır ülkenin neresinde olursak olalım 9 şiddet depreme dayanıklı bina yapmak zorunluluğu var. Bunun dışına çıkanlar toplu cinayete teşebbüsten yargılanır. Bu yasa çıkarılsın hiçbir belediye, hiçbir denetim buna göz yumamaz. Çünkü daha binayı yaparken devletin istihbaratçıları bunu inceler baktılar bu adam sakat bina yapıyor hemen tutuklarlar. Seni cinayete teşebbüsten yargılarlar. Oysa Türkiye’de bırakın deprem öncesi depremden sonra da yargılanmıyor.

ŞEHRİ BOŞALTIP İNŞA ETMEMİZ LAZIM

Sizin İstanbul’un en büyük problemi olarak gördüğünüz depremi 1 milyonluk daire projenizle mi azaltacaksınız? Şimdi 1 milyon konut 500 bin Avrupa Yakası'nda 500 bin Anadolu Yakası'nda nerede? Tarım alanı olmayan şehir merkezinden uzak dağlık taşlık yerlerde. Yaptığım o tür yerler var bir sürü. Şehrin içini boşaltacağız. Benim misafirimdi geçen eski Valiler dediler yahu tamam da bu kadar insanın binasını yıkacaksınız bunları nereye taşıyacaksınız? İstanbul’da şu an 1 milyon boş konut var. İnsanların kirasını devlet ödesin o vatandaşlar oraya konulsun bu iş bitene kadar sonra çıkıp planlanan şehre gelirler.

Devlet şu anda zamları, maaşları ödemekte zorlanıyor. Birtakım görevleri yerine getirmekte zorlanıyor bu projeye girer mi?
Bu projeyi başlattığın zaman milyonlarca insan iş sahibi olacak. Büyük bir şantiye kurulacak. İşçi sorununu da hallediyorsun. İskan sorununu da hallediyorsun. İnşaat malzemesi satan alan elemanlar, bir sürü insana ihtiyaç olacak. Türkiye’de bir para dönecek, çark dönecek.

Bugün bize anlattığınız 1 milyon konut projesi ve depreme ilişkin önlem için devlet kurumlarını uyarıcı planlarınız var mı?
Bunları birçok milletvekiline valiye anlattım ama bizim o kadar çok yukarıya ulaşabilme imkanımız yok. Bir arkadaşım Murat Kurum’la görüştüreyim seni dedi. Ama ben anlatırken biliyorum o adam bu işi ciddiye almayacak. Bana işi ciddiye alacak adam lazım.


Bir kitapçık yapıp dağıtarak anlatmak istemez misiniz? Tüm bakanlıklara göndermek adına...
Ben çok yazdım. Bir sürü 20 sayfa rapor yazdım gönderdim. Ne yazdım bakın. Bir yemekte milletvekilleri vardı birçoğu bakan oldu. Bana kaç tane proje sayabilirsiniz? Yaptığınızda Türkiye’yi kalkındıracak. Durdu baktılar nasıl yani? Biz sadece turizm yapalım. Ama dört dörtlük bi turizm olacak. Sağlık turizmi, dağ turizmi, deniz turizmi bunları yapacağız. Eğitim turizmi. Yurtdışından bir sürü öğrenci gelir. Din turizmi. Bi arkadaşım bana bir şey anlattı. Bi turist biz hacı olmaya geldik demiş, Sumaliye gelmişler Trabzon’a (sumali sanırım tam anlamadım sürmene gibi geldi önce ama..) , Efes’e gelmişler. Biz bunların kuymetini bilmiyoruz. Noel baba kilisesi var hemen şuramızda noelin icadı burası başlangıcı burası ama biz hiçbir şey yapmıyoruz. Noeli burada neden başlatmıyoruz? Dinen zarar verir diye. Şarap haramdır yapmayalım. Dünyanın en iyi üzüm bağları bizde. Sadece turizm yaparsak dört dörtlük başka ihtiyacımız yok. Sonra 2 turizmi yasakla sadece hayvancılık ve tarım yap. Burası resmen laboratuvar. Üç yan deniz, dağlar, ovalar. En iyi kaymaklar, peynirler, yağlar burada yapılır. En güzel sebze ve meyve organik burada olur. Ama bakın organik olacak. Katkı yok. Dünyayı besleriz Türkiye ile. Ve sadece tarım yaparsak kalkınırız. Hiçbi şey yapmayalım sadece lojistik yapalım. Singapur’un bir elemanı var dünyanın en zengin ülkesi. İskenderun, Mersin, Adana, Antalya, İzmir, Zonguldak, Sinop, Trabzon hepsi Singapur olur. Lojistik yapılır. Baharat yolu bizden geçiyor. Sadece liman yapalım gemi yapalım yine kalkınırız. Hiçbirini yine yapmayalım sadece meydan yapalım. Taş yapalım. Bu taş bize beş bin liraya geliyor. (Başka yerde işlenince daha verimli olacağını anlatıyorlar fabrikanın önemi vs kelimeler aşırı karışık.) Vali ile konuştuk burada bir fabrika açalım. Maden işleyelim. En güzel taş bizde çıkıyor. Biz daha ülkenin kıymetlerini bilmşyoruz. Anlatıyoruz neden çıkartmıyoruz? Bu uranyumlar vs. Övünüyoruz ama yapmıyoruz.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *