Samyeli Özel Eğitim Kurumları'nın kurucusu Bahattin Demir Damga'ya konuştu. Vakıf, STK ve derneklerin zaruri olduğunu belirterek, “Yalnız önemli olan bu kurumlar amacına uygun mu hareket ediyor. Gelen yardımları doğru yerlere ulaştırıyorlar mı?” diye sordu. Bu işi rant olarak görenler olduğunu ifade eden Demir, 15 senelik bir vakfın 20 milyon civarında bağış topladığını, buna karşılık sadece 1 milyon burs dağıttığını söyledi. Demir, “Kısacası toplanan bağış miktarlarına karşın, harcanan rakamlar çok az” diye konuştu.
ÖRNEK BİR PROJE OLDUĞUNA İNANIYORUM
Samyeli Eğitim Kurumları olarak 2020 senesi için başlattıkları Eğitime Gönül Desteği Projesi hakkında da bilgi veren Demir, “Hedefimiz sene sonuna kadar 4 bin 628 seans burs vermek. Bu projenin bize maliyeti 1 milyon civarında. Bunu kendi iç kaynaklarımızla gerçekleştirdik. Örnek bir proje olduğuna inanıyorum” dedi. Proje kapsamında aileler ve öğretmenlere de eğitim verileceğini ifade eden Demir, “Samyeli Engelsiz Yaşam olarak herhangi bir destek almadan bu projeyi yaptık” şeklinde konuştu.
Samyeli Eğitim Kurumları, 2020 senesi için Eğitime Gönül Desteği Projesi'nin startını verdi. Üç aşamalı proje kapsamında özel gereksinimli çocuklara 4 bin 628 seans eğitim bursu verilecek. Projenin maliyeti 1 milyon civarında. Kurum bu maliyeti kendi iç kaynaklarından karşılayacak. 2020 senesi için başlattıkları Eğitime Gönül Desteği Projesi hakkında bilgi veren Demir, “Hedefimiz sene sonuna kadar 4 bin 628 seans burs vermek. Örnek bir proje olduğuna inanıyorum” dedi. Proje kapsamında aileler ve öğretmenlere de eğitim verileceğini ifade eden Demir, “Samyeli Engelsiz Yaşam olarak herhangi bir destek almadan bu projeyi yaptık” açıklamasında bulundu.
Türkiye'de her geçen gün sosyal yardım vakfı adı altında onlarca vakıf, STK ve dernekler açılıyor. Bu kadar vakıfa gerçekten ihtiyaç var mıdır, gerekli hizmeti verebiliyorlar mı? Bu noktada siz kendinizi nerede görüyorsunuz ve bu konuda görüşünüz nedir?
Elbette STK'ların, derneklerin, vakıfların olması gerekiyor. Hepsinin birer rolü var. Ancak esas soru bana kalırsa şu; bu vakıflar gerekli hizmeti veriyor mu, olmaları ve durmaları gereken yerde olup, duruyorlar mı? Gelen yardımları doğru yerlere ulaştırıyorlar mı? Önemli olan bu. Her ne kadar gerekeni yapan vakıflar olsa da, yapmayanlara oranla sayıları çok az. Bu işi rant olarak görenler var. Türkiye'de tam 15 senedir hizmet eden ancak ismini vermek istemediğim bir vakıf var. Ben onların kurmuş olduğu sistemden söz ederek reklamlarını yapmayacağım. Hiçbir şekilde hizmetini yerine getiremeyen bu kurum ve benzerleri senelerdir var. Sözünü ettiğim vakıf bir yılda 1086 seans burs veren bir vakıf. 17 yıllık geçmişinde en yüksek sayısı bu. Tarihinin en yüksek rakamı. Sözde vermiş tabi. Dolayısıyla hizmet verdiği rakamlar topladığı rakamların çok çok altında. Örneğin bütçe 20 milyon ama verdiği hizmetin, 1086 seans bursun maliyeti 1 milyon bile değil. Aile eğitimlerine bakıyorsun, yılda 3 veya 4 tane. Bu eğitim seminerlerinin maliyetlerini hesap edince çok cüzzi rakamlar çıkıyor. Kısacası toplanan bağış miktarlarına karşın, harcanan rakamlar çok az. Büyük kurumsal firmaların destekleriyle var olan bu kurum ve kuruluşlarda güzel hizmetler olabiliyor, sınıfların açılması, eğitmenlerde geliştirici özellikleri artırma gibi. Ancak sıkıntı gördüğüm şey bunlar değil. Kağıt üzerinde kurdukları tezgah belli. İşin para kısmı ile gelişen yanlışları eleştiriyor ve kınıyorum. Ben icraata bakıyorum. Gerçekten bu kurumlar gerekli hizmeti veriyorlar mı vermiyorlar mı önemli olan tek şey bu. OTİZM başlığı var. Türkiye'nin geleceğini tehdit eden bir durum. 50 çocuktan 1'i dünyaya otizmli olarak geliyor. Bizim buna çözüm aramamız gerekiyor. Derdimiz eğitim olmalı. Bizler onları dillendirdikçe belki de istemeden onların reklamlarını yapıp, gündemde kalmalarını sağlıyoruz. Bunlara karşılık olarak çok daha iyi projeler üreterek kendimizi gündeme taşımalıyız. Her iyi projeyi destekleyerek, iyi çalışmalara imzamızı atarak kamuoyunda onları bitirmeli, kendimizi yukarıya taşımalı ve iyi hizmetlerde bulunmayı sürdürmeliyiz. Aksi takdirde onların çarkına su taşımış oluruz. Ben onların çarkına su taşımak istemiyorum. Samyeli Engelsiz Yaşam olarak 17, 18 yıllık vakıfla hizmetlerimizi karşılaştırdığımızda, emin olun ki onların vermiş olduğu hizmet, bizim verdiğimiz eğitim hizmetinin belki 10'da biridir. Ve biz bunu çok cüzzi bütçelerle başarıyoruz. Her geçen gün proje ve hizmetlerimizi büyüteceğiz. Onların yaptığı çalışmaları bu şekilde yıkmayı hedefliyoruz. Daha iyisini yaptığımızı göstererek, kamuoyunun bizi fark etmesini sağlayacağız. En büyük amacımız bu.
Peki devletin özel eğitime bakıç açısı nedir ve ayrılan bütçe sizce yeterli düzeyde mi?
Dikkat ederseniz bugünlerde çalışan öğretmenlerimiz özellikle sosyal medyada az maaş aldıkları için tepki gösteriyorlar. Bu noktada kendilerine hak verdiğimi belirtmek isterim. Burası İstanbul, bir ev kirası ortalama 1 buçuktan başlıyor. Öğretmenlerin bu şartlarda yaşamaları çok zor. Kira mı ödeyecek, fatura mı ödeyecek, yemek mi yiyecek... Öğretmenler kadro istediklerini söylüyorlar. Devlet özel alanı kamulaştırsa veya kadro verse, bu da zor, pek mümkün değil. Ama öğretmenlerimiz sonuç olarak haklı. Çünkü, az maaş alıyorlar. Az ödenekler verildiği için, için az maaş alıyorlar. Öğretmenler bu noktada haklılar. Rehabilitasyon merkezlerinin aldığı ödenek 2006'da asgari ücretin bir tık altındayken, şuan da asgari ücret, rehabilitasyon merkezlerinin aldığı ücretin 3 katı. Aradaki fark çok ciddi. Eğitime, yemeğe, servise, gıdaya giden bütçe var. Bu da eğitimin kalitesinin düşmesine sebep oluyor. Rehabilitasyon merkezi ayakta kalmaya çalışıyor. Öğretmen de aldığı üç kuruş maaş ile ay sonunu getirmeye çalışıyor. Böyle bir durumda öğretmenin verimli olması da zorlaşır. Burada çok ciddi bir mücadele var. Özel çocuklara eğitim veren bir öğretmenden söz ediyoruz. Diğer çocuklarımızla ilgilenen öğretmenlerimizden daha fazlalar. Özel gereksinimli çocuklarımızın eğitimi doğal olarak daha başka. Öğrenciler daha özel dolayısıyla öğretmenleri de özel. Devletin bunun bilincinde olması gerekiyor. Ödeneklerin düzenlenmesi gerekiyor ki, merkezlerde öğretmenlerin maaşlarını iyileştirebilsin. Bu konunun muhattabı kesinlikle devlettir, rehabilitasyon merkezleri değildir.
Sizin otizmli çocuklar için uzun vadede planladığınız çalışmalarınız ve yeni bir projeniz var mı?
Her projemizde amacımız farkındalık oluşturmak. Bunu oluştururken de insanları teşvik etmek istiyoruz. Biz bir yaparken istiyorsu ki insanlar bin yapsın. Yaptığımız projelerde örnek olmak adına adımlar atıyor ve elimizden geldiğince çocuklarımıza destek oluyoruz. İnsanlar da benzer projeleri hatta daha iyilerini yapsınlar. Proje üretenleri, çok daha iyi işler yapanları gider tebrik eder, plaket veririz. Engelli kardeşi olan biri olarak bu anlamda hassas ve bu gibi projelerin doğru yapıldığında ayakta alkışlayan, gurur duyan biriyim. Engelli olmanın ne demek olduğunu ve engelli birini sevindirmenin ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Bu çocukları mutlu etmek parayla satın alınabilecek bir şey değil. Kalben değeri çok başka. Eminim bir çok iyi projeler yapabilir. Dolayısıyla biz bunu anlatmaya çalışıyoruz. Çalışmalarımızı, projelerimizi ve bu projelerle neleri amaçladığımızı anlatıyoruz. Kaç tane anneye, kaç tane babaya ve kaç tane çocuğa dokunacağımızı anlatıyoruz. Bu nedenle, faydalı projeler olduğu için örnek alınabileceğini, daha iyilerinin yapılabileceğini düşünüyorum.
4 bin 628 seans eğitim bursu
Tüm bunlardan ötürü 2020 senesi için yeni bir burs projesine başladık. Özel gereksinimli çocuklara yaklaşık 4 bin 628 seans eğitim bursu vereceğiz. Bu projenin bize maliyeti 1 milyon civarında. Bunu kendi iç kaynaklarımızla gerçekleştirdik. Samyeli Engelsiz Yaşam olarak herhangi bir destek almadan bu projeyi yaptık. Bir ay önce başladık. 70'e yakın çocuğumuz bu hizmeti alıyor. Kayıtlarımız devam ediyor. 120 öğrenci olarak belirledik. Hedefimiz sene sonuna kadar 4 bin 628 seans burs vermek. Örnek bir proje olduğuna inanıyorum. Sebebi de dedğim gibi teşvik etmek. Önümüzdeki sene bu projeyi daha da genişleterek belki de 5 bin seanslık burs vermeyi hedefliyorum. Projemizin Türkiye'de konuşulmasını arzu ediyoruz.
Projenin 3 aşaması var
Giderek geliştireceğimiz bu projenin adı 'Eğitime Gönül Desteği Projesi.' Otizmli çocuklara ücretsiz olarak eğitim bursu sağlıyoruz. Özel gereksinimli bireylerin annelerine özel eğitimler veriliyor. Bu alanda hizmet eden öğretmenlere özel eğitim kursu veriliyor. Dernek olarak amacımız özel gereksinimli bireylere burslu olarak eğitim hizmeti sağlamaktır. Projemizde eğitim alamayan ya da aldığı eğitim yeterli olmayan otizmli çocuklara bireysel eğitim ve grup eğitimi almalarına olanak sağlamak. Üç aşamadan oluşan projenin ilk aşaması; ilk kayır aşaması. İkinci aşaması; kayırların değerlendirilmesi ve üçüncü aşaması ise eğitime başlanmasıdır. Çocukların daha fazla eğitim alarak akademik başarılarının, dil konuşma becerilerinin ve sosyal faaliyetlerinin geliştirilmesine olanak sağlamak amaçlarımızdan biri. Derslerin konu başlıkları şöyle olacak; Dil, Kavram, Özbakım, Motor ve Sosyal.
Aile eğitiminden söz ettiniz, bu kısmı biraz anlatabilir misiniz?
Aileler çocuklarına otizm teşhisi konduğunda şok yaşamakta ve çocuklarına nasıl yaklaşmaları konusunda bocalamaktadırlar. İnanıyoruz ki anne ve babalar bu ilk şoku ne kadar çabuk atlatır ve sağlam dururlarsa çocuklarının gelişmeleri için en doğru adımları iivedilikle atabilirler. Projemizde ailelere hem eğitimle otizm konusunda bilinçlenme hem de neler yapmaları gerektiği konusunda bilgilendirme eğitimi veriliyor. Herhangi bir yaş aralığındaki özel gereksinimli bireylerin anneleri ve anne adayları için bu çalışmamız başladı. Engelli çocuklara yönelik, ülkemizdeki tüm haklardan yararlanmaları için aileyi bilinçlendirmek gerekiyor. Aile eğitimi, eğitim, sağlık ve sosyal haklardan oluşuyor. Aileye, çocuğun eğitsel tanısını anlamak, ebeveyn ve çocuk sağlıklı iletişim modelleri geliştirmek, özel gereksinimli bireylerin sosyal, eğitimsel ve sağlık alanındaki haklarının öğretilmesii konusunda eğitimler veriliyor. Projenin sonuncunda 100 bin aileye 'aile eğitimi ve danışmanlığı hizmeti' verilecek.
Öğretmen eğitimleri nasıl olacak?
Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin, eğitim ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş öğretmenler, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleri, bu bireylerin tüm gelişim alanlarındaki özellikleri ile akademik disiplin alanlarındaki yeterliliklerine dayalı olarak uygun ortamlarda sürdürülen eğitim ortamlarına ihtiyacı var. Bu eğitimle özel eğitimde görev yapan öğretmenlere kendi alanında yeni bilgi ve beceriler kazanmaları, eğitim teknolojilerinden faydalanmaları, bu teknolojileri kullanmaları ve nitelikli uygulama örneklerinin paylaşımı sağlanıyor. Türkiye'de bu sayıda ve bu projeye benzer hiçbir çalışma yok. Bulunduğumuz bölgede çocuklarımızın anne ve babaları bizi tanıyor. Sürekli temas halindeyiz. Annelerin talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda bu fikir doğdu. Sosyal yardımlarımızda oluyor. Adıyaman'a, Malatya'ya, Gaziantep'e kadar uzanıp, oradaki engelli çocuklarımıza giyim yardımında bulunduk. Çocuğumuza mont vererek üşümesine engel olabiliriz ama, asıl mesele bu çocuklarımıza eğitim vermek. Özel çocuklarımızın bir gün mutlu olmalarını değil, yaşam boyu mutlu olmalarını istiyoruz. Bireysel olanaklarını kazandırmak adına mücadele veriyoruz. Bunu da eğitimle sağlayabiliriz. Ülkemizde son günlerde yaşanan deprem, çığ ve uçak kazalarında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet yakınarına sabırlar diliyorum.
Önce çuvaldızı kendine batıracaksın
Tohum Otizm Vakfı kurucusu Aylin Sezgin, twitter hesabında şöyle bir açıklamada bulunmuştu; ‘‘Rehabilitasyon merkezleri devletleştirilmeli bu hali ile içerik anlamında denetlenmiyor, kar odaklı yer olarak çalışıyorlar.” Siz de bunun üzerine bir yazı kaleme almış ve kendisine sorular yöneltmiştiniz. Bu konuda ne diyeceksiniz?
Aylin Hanım, kendisinin de rehabilitasyon merkezinin olduğunu unutup garip açıklamalarda bulunmuştu. Ben de kendisine tepki gösterme gereği duydum. Önce çuvaldızı kendine batıracaksın. Düşünün ki bir vakıfsınız, kendinizi bu statüden çıkarp ötekileştiriyorsunuz ve rehabilitasyon merkezleri devletleştirilmeli gibi bir şey söylüyorsunuz. Zaten devlet tarafından kontrol ediliyoruz. Rehabilitasyon merkezlerinin başında bir sivil mekanizma var. Bugün bir anne çocuğu kaliteli ve düzgün eğitim almıyorsa orada devam eder mi? Tüm kurumların başında sivil bir kontrol mekanizması var . Bir ikincisi, devletimizin 2018 Eylül ayı itibari ile başlatmış olduğu kamera sistemi var. Her ay bu kameralar doğrultusunda zaten denetimler gerçekleşiyor. Aylin Hanım da denetleniyordur. Kendisinin yaptığını biraz bencillik olarak görüyorum, benmerkezcilik. Bu konuda çok söyleyebilecek bir şey yok.
Taylan'ları yalnız bırakmayacağız
İstanbul'da yaşayan ve doğuştan DMD kas hastalığı teşhisi konan Taylan Erime'ye destek oldunuz. Neler yaptınız Taylan için ve bu olay kulağınıza nasıl geldi?
Taylan Erime, İstanbul Valili'ğinden aldığı izin doğrultusunda bir hücre nakli ile ilgili bağış toplanıp yurtdışında tedavi edildi. Hücre naklinden sonra Taylan ve benzeri çocukların mutlaka eğitim sürecine hızlı bir şekilde başlayıp devamının sağlanması gerekiyor. Annesi bu noktada destek arayışını sürdürürken bize ulaştı. Olay böyle başladı. Derneğimize yaptığı müracat ile Taylan kardeşimize 50 seans fizik tedavisi desteğinde bulunduk. Halen seansları devam ediyor. Taylan'ın dernek olarak yanında olmak zorundayız. Çünkü bir tedavi süreci devam ediyor, eğitiminin kesinlikle devam etmesi gerekiyor. Taylan'ları asla yalnız bırakmayacağız.
Herkes otismin ne olduğunu bilmeli
Otizmli çocuklar için erken eğitim çok önemli. Ülkemizde otizmli çocuklar eğitime erken başlıyor mu?
Şuanda devletin eğitim sistemine baktığımızda, 2000'li yıllara döndüğümüzde eğitim yok seviyesindeydi. Ondan daha geriye gittiğimizde hiç yok. Zaten isimlendirmeden bile bunu anlayabiliriz; eskiden bu kardeşlerimiz için belli bir kesim 'deli, özürlü' derdi. Şimdilerde bu kelimeleri kullanırken kendimizden utanıyoruz. Fakat geçmişte böyleydi. Bunlar hoş olmayan kötü söylemlerdir. Sonra 'engelli' kelimesi ile devam edildi. Bu çocuklar engelli değil özel gereksinimli çocuklar. Hepsi yeryüzüne gönderilmiş birer melek. Bu çocuklar için toplumun her kesimi sorumluluk hissetmeli. Herkes onlara ve onların temel haklarına sahip çıkmalı. Onları gördüğünde irite olan rahatsız olan bir kesim var, kınıyoruz. Hatta Aksaray'da otizmli kardeşlerimizin sınıfının istenmemesi gibi bir şey yaşanmıştı. Bunların olmaması gerekiyor. İnsanlık dışı hadiseler, böyle şeylerin bir daha asla olmamasını temenni ediyorum. Öğretmen okulda istemezse, aile evde istemezse, vatandaş sokakta istemezse, komşusu apartmanda istemezse, ev sahibi kiracı olarak istemezse nereye gider, ne yapar bu kardeşlerimiz. Bu tür şeyler insana yakışmayan şeyler. Bunlar halen yaşanıyor ve ciddi rahatsızlık duyduğumuzu ifade etmek istiyorum. Toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor. Özel gereksinimli çocuk kavramını bilmeyen milyonlarca vatandaşımız var. Görmemişler, bilmiyorlar. Bunu devletin yoluyla, basın kanalıyla bizlerin duyurması lazım. Bakanlıklar üzerinden verilecek eğitim ve seminerlerin daha etkin olabileceğini düşünüyorum. Herkesin otizmin ne olduğunu bilmesi gerekiyor. Otizmli çocuklar devletin eğitim politikalarıyla aynı şekilde yürüyor. Bir engelli çocuğun raporu çıktıktan sonra aldığı hizmet ayda 8 saat eğitim. Bu bütün çocuklar için yetersiz. Otizm dediğimiz hastalık yaklaşık 2.5, 3 yaşlarında tespit edilebiliyor. Aile çok dikkatli ve ilgili bir aileyse tabi. Ama bazı çocuklarda 5,6 yaşlarında tespit edilebiliyor. Anne baba bilmiyor, tedavi aramıyor ve özel eğitim konusunda fikri yok. Kabul edemeyen, utanıp sıkılan aileler var. Dolayısıyla bu durumlarda tedavi geç başlıyor. Otizm veya diğer tanılarla ilgili mutlaka tedavinin erken başlaması gerekiyor. Erken teşhis otizmli çocuğu kurtarabilir. 3 yaşında bir otizmli çocuğu eğitmekle 10 yaşında otizmli bir çocuğu eğitmek arasında dev bir fark var. Devletinde en azında 12 yaş altı çocuklar için eğitim saatlerini 8 saatten yukarıya çıkarması gerekiyor. Çünkü çocuklarımızı topluma kazandırmak ve hayata entegre etmek için bunun olması gerekiyor. Dolayısıyla erken teşhis ve doğru eğitimle bu çocuklarımızı eğitebilmek ve hayata kazandırmak daha kolay. Erken teşhis devlet için bile daha rahatlatıcı bir şey. Çünkü erken teşhis, devletin tedavi yükünü hafifletiyor veya yükünü ortadan kaldırıyor. Bu süreci geç yaşadığımız zaman çocuğumuz belki 30 yaşına kadar tedavi ve eğitim almak zorunda kalacak. Ergenliği aşmış çocuklarda topluma entegre etmek neredeyse imkansızdır. Küçük yaşta yoğunlaştırılmış bir eğitimle çocuğumuzu kurtarabiliriz. Ülkemizde genelde 5 yaşını aşmış çocuklarda eğitime başvuruluyor. 3 yaşında başlanması gerekiyor. 2 senesi kayboluyor 5 yaşında geldiğinde. Bu yüzden erken yaşta eğitimlere başlanmalı.
Eğitim Takvimi
29 Mart 2020 Aile Davranışları
30 Ağustos 2020 Davranış Bozuklukları
7 Haziran 2020 Çocuklarda Gelişim
12 Eylül 2020 Duygu Durum Bozukluğu
Okunma Süresi: 13 dk
Süper Lig 2024-2025 Ara Transfer Dönemi Başlangıç ve Bitiş Tarihleri
#Spor / 22 Kasım 2024
Natalia Loewe Becker kimdir, dini, yaşı, mesleği, çocukları, nereli?
#Kimdir? / 22 Kasım 2024
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *