Tüm masumiyetiyle, İnci Küpeli Kız izleyicisine bakarken gözlerini ondan ayırmak neredeyse imkansız bir hal alıyor. Yeni bir teknoloji bu eserin arkasında yatan sırrı keşfetti. Göz izleme teknolojisi, EEG ve MRI taramalarını bir araya getiren çalışmada, tablonun yapısının ve ışık oyunlarının izleyicilerin dikkatini nasıl esir edip büyülediğini kanıtladı.
İnci Üçgeni
Esere odaklanan İzleyiciler, göz, ağız ve parlak inci küpesi arasında gidip gelirken, beyinlerinde belirli bir "inci üçgeni" oluştuğu gözlemlendi.
Sanatın nörolojik bağlantısı
Nörolojik araştırmada, gönüllü ziyaretçilerin müzedeki orijinal tabloya bakarken beyinlerinin, tablonun bir reproduksiyonunu gördüklerindeki tepkisine kıyasla on kat daha güçlü bir şekilde aktive olduğunu gösterdi. Bu durum, sanat eserlerinin beynimizin bilinç, öz-yansıtma ve anılarla ilgili bölümlerini nasıl etkilediğini gözler önüne serdi.
Orjinal esere bakmak çok daha güçlü tepkilere sebep oluyor
Çalışmalar gösteriyor ki, müzedeki gerçek sanat eserlerinin deneyimi, poster veya reproduksiyonlara bakmaktan çok daha derin ve etkili. Yapılan beyin taramaları, müzede sergilenen eserlerin izleyicilerde çok daha güçlü bir "yaklaşma" tepkisi uyandırdığını gösterdi.
İnci Küpeli Kız'ın derinlik algısı
Araştırmacılar, gönüllülerin müzede farklı sanat eserlerini gezerken beyin aktivitelerini de ölçtüler. Sonuçlar oldukça dikkat çekici, "İnci Küpeli Kız"ın diğer tüm eserlere göre daha fazla dikkat çektiğini ve izleyicilerin bakışlarını üzerinde daha uzun süre bu eserde tuttuğunu gösterdi.
Zwolle'den Herma van der Werf, "Sürekli geriye ve ileriye bakıyorsunuz, bazı resimlerde ise bir parçaya bakıyorsunuz. Ve yürüdüğünüzde, sanki gözleri sizinle birlikte gidiyormuş gibi hissediyorsunuz" dedi.
Bu sansasyonel araştırma, sanatın beynimiz yani nörolojik bulguları barındıran anılar klasörümüz üzerindeki etkilerini daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor ve "İnci Küpeli Kız"ın neden yüzyıllardır sanatseverleri büyülediğini açıkça ortaya koyuyor..