İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 2015’te mevsimlik çiçek üretimi amacıyla, Kemerburgaz Odayeri’ndeki Katı Atık Sahası’nda sera kurdu. Yaklaşık 1 yıl faaliyet gösteren sera, 2016’dan itibaren atıl duruma düştü. Tarımsal üretimi, ana hizmet kollarından biri olarak yeniden harekete geçiren yeni İBB yönetimi, yaklaşık 5 yıldır atıl durumda bulunan serayı, işler hale getirdi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Fide Üretim Merkezi”nin açılışını, üretici köylü kadınlarıyla birlikte gerçekleştirdi. CHP Parti Meclisi üyesi Gökhan Günay’ın ile İBB üst yönetiminin eşlik ettiği açılış töreninde ilk konuşmaları, sahneye davet edilen 3 kadın yaptı. Projenin mimarlarından ziraat mühendisi Serap Yıldırım, yaptığı duygusal konuşmada, şunları söyledi: “Antalya’dan İstanbul’a gelirken, severek yaptığım meslekten istifa ederek geldim. Buraya gelirken sadece evime ufak bir katkı olsun diye, iş yaparım diye düşündüm aslında. Bir gün bana gelip de ‘Serap, İstanbul’da fide üretebilir misin ya da üretir misin’ dedikleri zaman, ‘Acaba buranın hava koşulları buna uyumlu olabilir mi, acaba ben bunu başarabilir miyim’ diye düşündüm en başta. Ama biz, şu anda ütopik olan bu düşüncemizi gerçekleştirdik; kendi fide seramızda fide üretmeye başladık. Ben şunu anladım: Cumhuriyet, hayal kurmak demekmiş, üretmek de benim kanım da zehir gibi dolaşıyormuş. Eğer bu zehir dışarı aksaydı ölecektim, içeri aktığı için biz mücadeleye devam ettik. Biz, sadece fideleri yetiştirmekle, fideleri üretmekle kalmadık. Bunun dışında Türkiye’de yozlaşmış olan tarım sektörünü, İstanbullu çiftçilerle birlikte canlandırdık.”
İşimi internette buldum
Projede çalışmaya, İBB’nin sitesine yaptığı başvuru sonunda katıldığını belirten işçi Nurten İnce, “İBB tarafından arandım. Çiftçiye ve tarıma destek amaçlı bir seranın kurulacağını ve burada görev alıp almak istemediğimi sordular. İlk geldiğimizde burası, atıl bir haldeydi. Koordinatörümüz Serap Hanım, bizi toplayıp, ‘Sizden zehir gibi bir ekip yaratacağım. Muhteşem işlere imza atacağız; ama bundan önce sizin bana inanmanız ve güvenmeniz gerekiyor. Benim de size güvenmem gerekiyor’ dedi. Biz, üzerimize düşeni yaptık. Diğer bütün kadın arkadaşlarımla, erkek arkadaşlarımla beraber her taşın altına elimizi soktuk. Bugüne getirmeyi başardık. Bundan sonra tek istediğimiz, bu projenin Türkiye’ye örnek olması, devamlılığı ve sürdürülebilir olması… Kadına fırsat verilirse neler yapılabileceğini bütün İstanbul halkına ve Türkiye’ye göstermiş olduk” dedi.
Para vermeden fide sahibi olduk
Pendik’in Göçbeyli Köyü’nden üretici Neriman Dilek de duygularını, “Geleceğe daha güvenle bakıyoruz. Ürettiğimiz ürünleri satabileceğimiz bir pazarın oluşması, bizim için en büyük bir destek oldu. Tüketici ve üreticinin buluşması, bizim için en önemli bir pazar oldu. Yani, ürünlerimiz elimizde kalmadı. Satacak bir pazarımız oldu. Devamını diliyoruz. Bizi çok mutlu ettiler. Çoluk çocuğumuz için kazancımız bol olacak. Para vermeden fide sahibi olduk. Ürettik, üretmeye de devam edeceğiz. Onlar bize destek verdiği sürece biz de üretmeye devam edeceğiz, Allah nasip ederse” diye dile getirdi.
Protokol çok abartılıyor
Kadınların protokolün ön sıralarda oturmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren İmamoğlu da konuşmasına, “Şuradaki fotoğraf da beni mutlu ediyor. Ülkemizde belki de en fazla abarttığımız şey, şu protokol meselesi. Şurada emekçilerimizle, üreten kadın emekçilerimizle, ziraatçılarımızla, muhtarlarımızla bir aradayız. Elbette ki İBB’mizin kıymetli yönetici arkadaşlarımız, meclis üyesi arkadaşlarımız var; değerli Parti Meclisi üyem Gökhan Bey burada. Ama şu karma oturuş düzeni bile aslında toplumun özlediği bir manzara. Çok ayrıştırıyoruz” sözleriyle başladı.
Çok değerli bir iş
Yapılan işin en kıymetli taraflarından birinin “paylaşma düzeni” olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “2015 yılında açılmış olan bu sera, ilgisizlikten ve de önem sırası açısından geriye itilmiş olmasından ötürü kullanılmaz hale gelmiş, bertaraf olmuş. Önemli olan, böyle üretim mekanizmalarını önceleyen bir yönetim olmak, toplumun gerçek ihtiyacını hissedebilmek. Geçen yıl çiftçimizin yüzünün nasıl güldüğünü, hep birlikte yaşadık. Kadınlarımızın, pandeminin yoğun etkisi altındaki moralsiz döneminde tekrar morallenmesini ve üretebilecek olmanın onlara vereceği umudun büyüklüğünü hep beraber gördük. Dolayısıyla, buranın fide serasına dönüştürülmesi ve çiftçilerimizin buradan faydalanmasının sağlanması, çok değerli bir iştir” diye konuştu.
Beni koruyan dualar
Ortak aklın her alanda oldu gibi, burada da en önemli unsurlardan bir olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Hep, ‘Ben bilirim’le olmaz zaten. Bir evde, anne-babadan biri her gün, ‘ben bilirim’ dese, öbürü ondan bıkar. Hele hele yöneticinin ‘ben bilirim’ diyeni, hiç çekilmez. Bunaltır insanı” ifadelerini kullandı. “Bu işin beni en fazla duygulandıran ve gururlandıran tarafı, kadın çiftçilerin bu işe sahip çıkıyor ve üretiyor olması” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Bu, bir örnektir. Bir büyükşehirde, böyle bir işe kuvvet verirseniz, önem verirseniz, gideceği noktayı gösterir. Annem de sizin gibi çiftçiydi. Onun o üretkenliği, çalışkanlığı bana birazcık değse, bana yeter. O kadar kıymetli. Minnet duyuyorum. Bütün annelerimize buradan selamlarımızı gönderiyorum, ellerinden öpüyorum. Hele hele çiftçilik yapan, tarımla uğraşan, üreten, tezgahta üreten kadınlara minnet duyuyorum. Burada gerçekten kadınlara dönük bu etkinliğimiz, müthiş bir moral kattı bize. En zor koşullarda, beni koruyan birinci sıra duanın, burada bulunan, bulunmayan kadın üretici vatandaşlarımın, hemşehrilerimin duası olduğuna inanıyorum. İnşallah, hep beraber omuz omuza oluruz, güzel işler üretiriz.”
16 bin 380 ton ürün alındı
Geçen yıl 3.6 milyon adet fide dağıttıkları bilgisini paylaşan İmamoğlu, “Asla ayrım yapmadık. Muhtarlarımızla, ziraat odalarımızla, onların katkılarıyla, konuşarak, her çiftçimize ulaştırmaya çalıştık. Bu sene daha fazla ulaştırmak istiyoruz. Bu kapsamda yüzlerce çiftçiye eğitim verdik. Bu 3.6 milyon fide, 2 bin 287 dönümlük araziye ekin olarak ekildi ve ürün çıktı. Arkadaşlarım onu da hesaplamış. Tam 16 bin 380 ton verim alındı buradan. İçinde domates var, salatalık var, biber var, patlıcan var, karpuz var; hepsi var. Biliyorsunuz; ‘Hasat Bayramı’nı da Göçbeyli’de yaptık. Çok keyifliydi. Üretmek yetmez. Üretimin yanında, satacağın yeri de sana göstereceğiz ki, daha fazla keyif alasın. Üreten insanın satmasının verdiği mutluluk, onu kesesine koyması, evine o ekmeği götürmesi kadar kıymetli bir şey yok. Üreten Türkiye kazanır; evde bekleyen Türkiye kazanmaz” ifadelerini kullandı.
4.2 milyon fide sözü
“İnşallah 3.6 milyonu, bu sene 4.2 milyona çıkarmayı planlıyor arkadaşlarım” bilgisini veren İmamoğlu, yüzde 70 üretimin açılışını yaptıkları seralarda üretileceğini söyledi. Fide dağıtımlarının 30 Mayıs itibariyle tamamlanacağını belirten İmamoğlu, “Geçen senenin 16 bin ton civarındaki üretimi, bu sene 20 bin tona çıkacak. Bunu da büyütmek istiyoruz. Yaklaşık 10 milyon TL’ye varan bir maliyetten bahsediyoruz. Burada destekten faydalanan 15 ilçemiz var. 111 muhtarlığımız var. 111 mahalleye bu desteği veriyoruz” dedi. Serada, yazlık olduğu kadar, kışlık sebze fidesi üretileceğini de kaydeden İmamoğlu, “Yaz-kış çalışacak. Hem sizlerin üretimini katkı olarak büyüteceğiz hem de İstanbul’u kendi toprağında üretilen sağlıklı gıdayla buluşturmuş olacağız” diye de ekledi. Tarım, sulama, hayvancılık, balıkçılık ve arıcılık gibi üretim alanlarında verdikleri desteklerle ilgili detaylı bilgiler paylaşan İmamoğlu, “Allah’ın o güzel nimeti topraklarımızdan fışkıran o bereketi önemsiyoruz. O toprağın içine, betonu sokmak istemiyoruz, üretimi sokmak istiyoruz. İstanbul, tarım şehri değil. Ama biz, İstanbul’da örnek modellerle Türkiye’nin lokomotifi olmak zorundayız. Dünyaya örnek, her karış toprağını değerlendiren bir şehir olmak istiyoruz” dedi.
Geleceğe umutla bakacağız
Çalışmalarda emeği geçen tüm kişi, kurum ve kuruluşlara teşekkürlerini ileten İmamoğlu, konuşmasını, “Tarımı destekleyeceğiz. Bu toprakları, ihanetten koruyacağız. Bu toprakların, bereketini artıracağız. Bu topraklara; yüz binlerce, milyonlarca insanın yerleşeceği yeni alanlar değil, bu kentte yaşayan insanların mutlu olmasını sağlamamız lazım. Bu şehrin doğasını korumamız lazım. Sadece burada değil; Türkiye’nin doğusunda, batısında, güneyinde, kuzeyinde, bu verimli toprakların her karışında üretim olması lazım. İşte onun için biz diyoruz ki; yerli ve milli proje budur, bu. ‘Köylü milletin efendisidir’ diyoruz. Bunu biz demiyoruz, Atatürk’ün bize emaneti. Ve de öyledir. 1000 yıl geçse de öyledir… İnsanlarımız üretecek, diğer insanlarımız da sağlıklı beslenecek, çocuklarımızla, gençlerimizle geleceğe umutla bakacağız” sözleriyle tamamladı.
Fideler çiftçinin elinde olacak
Konuşmaların ardından İmamoğlu, beraberindeki heyet ile üretici ve çalışan kadınlar, seraya geçti. Sera alanında incelemelerde bulunan İmamoğlu, dağıtıma çıkacak ilk fideleri, kendi elleriyle tıra taşıdı. İmamoğlu ve üretici kadınlar, dağıtımı gerçekleştirecek ilk tırı, birlikte yolcu etti. 2015’te mevsimlik çiçek üretimi amacıyla, Kemerburgaz Katı Atık Sahası’nda kurulan sera, 2016’dan beri atıl durumda bulunuyordu. Depo alanı hariç, 3 dönümlü kapalı alanda kurulan sera, enerji tasarruflu olmasıyla dikkat çekiyor. Seranın ısıtılması için gereken enerji, atıkların geri dönüşümünden kazanılıyor. Böylelikle, tesiste yılın 12 ayı üretim yapmak mümkün hale geliyor. Şubat’ta biten bakım ve onarım çalışmaları sonrasında üç domates, bir sivri biber ve bir patlıcan fidesi çeşidi yetiştirildi. Yetiştirilen fideler, 10 Nisan’dan itibaren İstanbullu çiftçilere hibe edilecek.
Büyük bir ihanet projesi
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kemerburgaz’daki İSTAÇ Odayeri Katık Merkezi’ndeki Fide Üretim Merkezi’nin açılışına katıldı. Program sonrası İmamoğlu, gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtladı. İmamoğlu, bir gazetecinin, “Cumhurbaşkanı Kanal İstanbul ile ilgili olarak, ‘İsteseniz de istemesiniz de biz bu projeyi yapacağız. Hatta yazın ihaleye çıkıyoruz’ dedi. Sizin 2023’te bu ülkeyi Millet İttifakı yönetecek, bu projeyi iptal edecek açıklamanızı da tehdit olarak niteledi. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki sorusuna şu yanıtı verdi; “Talihsiz açıklamalara devam ediliyor. Biz, aslında memleketimizin her kuruşunun doğru değerlendirilmesini istiyoruz. Aslında şu anda tam da böyle üreten, yerli, milli projenin ne anlama geldiğini konuşmalı. Bunu küçümsüyor bazı insanlar; ama bu, toplumun birlikteliğinin, üreterek katma değerinin vatandaşa yansımasının en kutsal anıdır topraktaki üretim. Ama İstanbul’da ne yazık ki büyük bir ihanet projesiyle alakalı ısrara devam ediliyor. Gayri milli bir projedir. Bir beton kanalıdır. Başka hiçbir şey ifade etmemektedir.
Uyarımı yapıyorum
Kanal İstanbul projesinin bugünlerde peşinde koşanlar, gelecekte af dileme ile kurtulamayacaklar. Hukukun önünde hesabını verirler. Bugün bu işe para vermenin peşinde koşanlar ya da ‘ihaleydi, ne yapalım biz de almaya çalıştık’ diyenler sadece basit bir şekilde süreçten sıyrılamazlar. Vatandaşın bu kadar karşı çıktığı bir meseleye hukukun önünde; ama ulusal, ama uluslararası düzeyde sektörlere ben uyarımı yapıyorum. Bu uyarımı da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak değil; vatandaş Ekrem İmamoğlu olarak yapıyorum. Vatandaş olarak buna hakkım var. Bu milletin milyarlarca dolarlık kaynağının heba edilmesini istemediğim gibi, İstanbul’un kaynağının hiç heba edilmesini istemiyorum. O bakımdan artık kimse İstanbul’a artık ihanet edemez. Etmemesi için de vatandaş bizleri seçti 2019’da. Bunu anlamayıp ısrarlı cümleler kuranların da psikolojik olarak incelenmesi gerekiyor.”
Çağırın gelelim çağıran yok
İmamoğlu, proje ile ilgili olarak çalıştay yapan tek kurumun İBB olduğunu hatırlatırken de, “Türkiye Cumhuriyeti’nde 2011’de bu saçma sapan ‘Beton Kanal’ açıklandığından bugüne kadar, tek çalıştay yapan; yüzlerce bilim insanını davet eden, binlerce vatandaşın katıldığı birçok rapor ve bir kitabın yayınlandığı çalışmalar yapan tek kurum biziz. Madem bu kadar iddialısınız, neden bizi bir yere çağırmıyorsunuz? ‘Ey İstanbul halkı, ey İstanbul halkını temsil eden belediyemiz, belediye başkanımız buyurun’, çağrın gelelim. Çağıran yok. Neden; çünkü anlatacak bir şeyleri yok. Ben karşı olanları davet ettim. Kanalın yapılmasına taraf olanları, İBB’nin çalıştayına tek tek davet edin, dedim. Hiçbiri gelmeye cesaret edemedi. Gelsin anlatsınlar. Övecekleri bir şey varsa övsünler; ama esas bütünün sorusunun cevabı ne biliyor musun? Neden? Bu sevda, bu rant neden? İstanbul’un buna ihtiyacı yok” değerlendirmesini yaptı
Son 5 yıl ihmaller zinciri
İmamoğlu, kapatılan Mahmutbey-Mecidiyeköy Metrosunun, Mecidiyeköy istasyonundaki Problemin ne zaman çözüleceği yönündeki soruyu da yanıtladı.İmamoğlu, “Ne yazık ki, dedim ya ben, ‘İstanbul’un 5+5 yılı sorgulanmalı’ diye. Son beş yılı öyle tarifsiz ihmallerle dolu ki… Bakın bahsi geçen metro hattı. Ya bir metro hattı iki ihaleyle verilir mi? Efendim yapısın başkası. Tekniğini mekaniğini de başkası yapacak... Böyle bir şey olmaz, bu işler bütüncül işlerdir. Bir konsorsiyum olabilir; ama bütüncül, uyum ve entegre şekilde olmalıdır. Bir sürü teknik sorun var. Sadece o hatta değil. Hala uğraştığımız hatlar var. Ümraniye - Üsküdar hattında bu tarz izolasyon sorunlarını gidermek için o kadar uğraş verdik ki? Uzmanlarımız iki gündür inceliyor. Rapor çıktıktan sonra, sizlerle paylaşacağız. Ne yazık ki kötü bir iş yapılmıştır. En somut örneği vereyim size; Eminönü-Alibeyköy hattı. 2.3 km’sini raylarını, betonlarını tekrar söktük, 60-70 metre derinliğinde yüzlerce kazık çaktık, tekrar yaptık. Geçmişte yapılanlarla ilgili daha çok ne yazık ki su ve drenaj, izolasyonla ilgili bir sorun taşıdığını düşünüyoruz. Ama şuanda hukuksal başvuru yapıldı. Uzmanlar orada çalışmalarını yapıyor. Sorun ortaya çıktıktan sonra paylaşırız” açıklamasını yaptı.
MÜGE YÜCETÜRK