Gelecek Partisi İstanbul İl Başkanı Mesih Şahin Damga'ya konuştu. AK Parti'den neden koptuklarını, Gelecek Partisi olarak kendilerine nasıl bir yol haritası belirlediklerini açıklayan Şahin, "Ak Parti eski AK Parti değil, Erdoğan eski Erdoğan değil" ifadelerini kullandı. Gelecek Partisi'nin baraj sorunu olmadığını dile getiren Şahin, her geçen gün oy oranlarını artırdıklarını söyledi.
Gelecek Partisi'ne ihtiyaç var mı?
Türkiye'de bir siyasi partiye ihtiyaç var mıydı, yok muydu buna bakmak lazım. Zaten siyaset partileri de bir ihtiyaç üzerine kurulurlar. Geldiğimiz noktada Türkiye'de siyasi bir boşluk vardı. Gelecek Partisi bu siyasi boşluğu doldurmak için kuruldu. Bununla şunu kastediyorum; Türkiye'nin çok önemli sorunları var. Hak ve özgürlüklerle, adaletle, ekonomiyle ilgili sorunları var. Hukuk sistemi denilen ve her geçen gün kanayan bir yarası var. Bürokrasi ve liyakat ile ilgili, basın özgürlüğü ile ilgili çok önemli sorunları var. Gelecek Partisi, bunların çözümü ile ilgili bir altyapı ile kuruldu. Şuana kadar bakıldığında, Türkiye'de bir partiye ihtiyaç vardı ve ülkemizde toplumda çok ciddi bir kutuplaşma, ayrışma sözkonusu. Gelecek Partisi, bu ayrışmaya, kutuplaşmaya son verecek. Toplumun bütün katmanlarından oluşan bir anlayışla, parti kurucu kadrosuyla seçmenin karşısına çıktı. Bu anlamda Gelecek Partisi inşallah Türkiye'de oluşan bu beklentiyi karşılayacak.
Gelecek Partisi yola çıkarken kimlerden oy almayı hedefledi, toplumdaki karşılığı nedir? Huzursuz olan muhafazakarlar mı yoksa tüm kesimler mi?
Gelecek Partisi toplumun tüm kesimlerini biraraya getirerek kurulan bir parti. Bu yüzden de Gelecek Partisi Türkiye Partisi. Hedef kitlesi bütün Türkiye. 83 milyonun tamamı hedefimizdir. Parti programına, parti kurucular kadrosuna baktığınızda Gelecek Partisi bir Türkiye partisidir.
Ak Parti'den 'düzelme umudu kalmadı' diyerek istifa etmiştiniz. Gelecek Partisi olarak neleri düzeltmeyi amaçlıyorsunuz?
İstifa metnime bakmışsınız anladığım kadarıyla. İstifa metnim benim siyaset yapma şeklimi, siyasete bakış açımı da yansıtan bir metindir. Biz siyasetimizi hep ilkeler ve değerler üzerinden yaptık. Ülkemize faydamız olsun, bir değer katalım diye yaptık. Gelinen noktada Türkiye'de, orada istifa dilekçelerinde de saydığım üzere, özellikle eskiden mensubu olduğum partide bu değerlerden uzaklaşma ve yozlaşma söz konusuydu. Ak Parti, eski Ak Parti değildi, Erdoğan, eski Erdoğan değildi. Liyakat ile ilgili Türkiye'de büyük bir sorun vardı. İstişare mekanizması parti içerisinde tamamen yok olmuştu. Şuan Türkiye'de tek sesliliğe doğru giden bir Türkiye var. Bunlara itiraz ettik. Yine adalaet kurumu ciddi yara almış vaziyetteydi. Her gün farklı sıkıntılarla başbaşa kaldığımız bir Türkiye söz konusu. Şehir Üniversitesi'nin kapatılması, baro sorunu gibi... Yasaklarla mücadeleden yasakçı bir zihniyete dönüşen bir iktidar var karşımızda. Partiye, bürokrasiye baktığımızda ailenin siyasete müdahil olmasına karşı çıkmıştık. Gelinen noktada Türkiye'nin önemli bir sorunu. Toplumda ciddi bir ayrışma söz konusu. Bizim itiraz ettiğimiz şey bunlardı. Bunların düzelmesini istedik, mücadele ettik, itiraz ettik, sesimizi çıkardık. Düzelme umudunun kalmadığını gördüğümde de istifa ettim. Bunun altını özellikle çiziyorum; Ak Parti'yi zamanında değerlerimizi ve ilkelerimizi taşıdığı için sahiplendik. Gelinen noktada Ak Parti değerlerimizi ve ilkelerimizi taşımaktan çıktığı için Ak Parti'yi bıraktım.
Toplumda ciddi bir yorgunluk var. Güven sorunu yaşayan, yaralı ve eksik hisseden kesimde her geçen gün sayı artıyor. Bu kadar güvensiz hisseden bir toplum Gelecek Partisi'ne neden güvensin?
İşin psikolojik tarafı bu. Toplum çok yenilmiş ve yorulmuş bir vaziyette. Bundan dolayı da siyaset kurumuna olan inancı zayıflamış ve siyaset kurumu da ciddi anlamda itibar kaybetmiş vaziyette. Burada siyaset kurumuna yeniden itibar kazandırmak istiyoruz. Toplum ile siyaset kurumunu yeniden barıştırmak istiyoruz. İnsanların, insanlara umut olabilecek olan Gelecek Partisi'ne güven duymalarını istiyoruz. Evet, insanların umutları kırılmış, geleceğe dair hevesleri kalmamış. Biz şunu söylüyoruz; umutları tüketmiyoruz. Toplumun en çok arzuladığı şey kardeşçe yaşamak, kucaklaşmak, nefes almak. Türkiye'nin kucaklaşmaya ihtiyacı var. Gelecek Parti'sinin kurucu kadrosundaki o farklı temsil yapısı inşallah bu kardeşce yaşamın, kucaklaşmanın teminatı olacak. Bütün partilerin tek tip anlayışlara kaydığı bir siyaset zemininde toplumun bütün farklı katmanlarını biraraya getirecek olan Gelecek Parti'sidir, topluma bu anlamda bir ışık olacak. Onun haricinde toplumun çok önemli sorunları var dedik. Bu sorunların çözümüyle ilgili umutsuzluk var. Mesela gençler; işsiz gençlerimiz var, birde iş bulma umudunu kesmiş gençlerimiz var. Biz bunlarla ilgili de fiki olarak çok önemli altyapımız var, çok önemli çözümler sunuyoruz. Gençlerin şuanki umutsuzluklarının en büyük sebeplerinden biri Türkiye'deki mülakat sistemi. Çünkü hak edenin kazanamayacağını biliyorlar. Biz Gelecek Partisi olarak diyoruz ki; mülakat sistemini kaldıracağız, gençlerimizden hak eden kimse o kazanacak. Bir kararname ile bir sporcu gidip Vakıfbank'ın yönetim kurulu üyesi olamayacak. Hiç iş yapmadan gidip bedavadan maaş alamayacak. Bunun ile ilgili bir şey yapmamız gerekiyor ki gençlere umut verebilelim. Mülakat sistemini kaldırıp, liyakat sistemini getireceğiz. Hak eden kazanacak, tanıdığı olan değil. Gençlerimize gelecek umudu veriyoruz. Parti kurucu kadronuz ile insanları inandırabilirsiniz. Farklılıklarla aynı anda siyaset yapabiliyor musunuz, insanlar buna bakacak. Ben İstanbul İl Teşkilatı'nda bunu yapabildim, genel merkezimiz de bu yapıyı kurdu. İnsanlar buna bakacak. Bu bizim samimiyet testimiz olacak ve bu testi en iyi şekilde geçeceğimize inanıyorum. Kurucu kadromuz ile bir gelecek umudu verdiğimize inanıyorum.
İnsanlar size niye güvensin ? İktidar partisi bu cümleler ile yola çıktı... Sizin için güven oluşturmak zor olmayacak mı ?
İlkelerinizi kurumsallaştırabilirseniz bunu başarırsınız. Ak Parti ilkelerini kurumsallaştıramadı. Yola çıktığı kuruluş felsefesini kurumsallaştıramadı. Sayın Davutoğlu, Ak Parti'de bunu yapmaya çalışmıştı. Biz Ak Parti'yi değerler ve ilekeler üzerinden siyaset yapan bir parti haline getirelim ki Ak Parti 50 sene sonrasına yürüyebilsin. Bunu tercih etmediler. Yani ilkeler üzerinden siyaset yapan bir partiyi değil, kişilere bağlı bir partiyi tercih ettiler. Ben insanlarımıza bu saatten sonra umut verecek tek şeyin bu ilkelerin kurumsallaşıp, kurumsallaşamaması olduğunu düşünüyorum. İlkelerimizi kurumsallaştırırsak ki , kurumsallaştıracağız. Değerlerimizi partinin kurumsal mekanizmasına oturtacağız. Partinin sigortası da tekrar ediyorum; bu farklı temsil yapısı olacak. Tek tipe doğru kaydığınız vakit, bu yapıyı bozduğunuz vakit hiçbir partinin devamlılığı kalmaz.
Sayın Ahmet Davutoğlu, Ak Parti'nin 2. Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanı ve Başbakandı. Ak Parti'den ayrılıp, Gelecek Partisi'ni kurdu. Yeni partisi Davutoğlu'nun bazı kesimler tarafından hain ilan edilmesine sebep oldu. Davutoğlu'nu hain gibi görenlere ne dersiniz ?
İhanet ve hainlik somut bir söylem. Yani Davutoğlu'na hiç kimse arsızlık, hırsızlık, yolsuzluk yaptı diyemez. Tam aksine Davutoğlu dürüst bir adam. Bu bizim için önemli bir siyasi sermaye ama ihanet etti söylemi tamamen somut bir kavram. Bana göre ihanet dediğimiz şey kişilere değil davaya olur. Dava dediğimiz şey parti değildir. Dava dediğimiz şey değerlerdir. Biz ilkelerimize ihanet etmedik aynı ilkelerimizi savunduk. Bizim bir davamız var o da Türkiye davası, adalet davası. Bugün aynı şeyleri savunuyoruz. Sayın Davutoğlu'nda hiçbir sapma yok. Geçmiş siyasetiyle bugün arasında dünyalar kadar fark olan kişiler bence asıl ilkelerinden, değerlerinden sapmışlardır. Bu noktadan bakıldığında Sayın Davutoğlu, aynı değerlerle ve aynı temiz siyaset anlayışıyla yoluna devam ediyor. Böyle baktığımzda ihanet kavramı somut bir kavram olarak duruyor.
Davutoğlu, bir röportajında "Geçmişte sessiz kaldığım anlarda dahi sadece ülkemin geleceğini düşünerek sessiz kaldım" ifadelerini kullanmıştı. Acaba sessiz kalmasaydı ülke daha iyi durumda olamaz mıydı? Birçok kesim bu sessizliği sebebiyle güven sorunu ve kırgınlık yaşıyor...
Davutoğlu'nun bir yere kadar düzelir mi umuduyla beklediği bir tablo vardı. Zaten bu tür itirazlar parti içerisinde yapıldı. Sayın Cumhurbaşkanı'na çok büyük itiraz ve eleştiriler yönelten raporu var. Kanal İstanbul ile ilgili var, birçok konu ile ilgili var. Ama başbakanlığı döneminde neden itiraz etmedi diye eleştiriler duyuyoruz. Sayın Davutoğlu'nun tek düşüncesi ülkede siyasi bir kriz çıkmamasıydı. Eğer siyasi bir hırsı olsaydı, o gün o hırsını yansıtır, ülkede siyasi ve ekonomik bir kriz çıkmasına sebep olurdu. 2001'de yaşanmış buna çok yakın bir örnek var, Ahmet Necdet Sezer örneği var. Anayasa kitapçığı fırlatma olayı var. O siyası kriz ekonomik krize döndü. Hafızalarımızda böyle bir canlı örnek varken Sayın Davutoğlu ülkede böyle bir kriz çıkmasını istemedi. Çünkü Cumhurbaşkanı ve Başbakan aynı partide olan insanlardı bunlar büyük bir krize sebep olurdu. Davutoğlu ülkesi için büyük bir fedakarlık yaptı. Bu yüzden sesini çıkarmadı. Bir yerden sonra baktı ki işler gerçekten çok kötüye gidiyor, hiçbir düzelme umudu da yok artık yeni ve farklı bir boyuta geçildi. Olaya bu noktadan bakmak lazım. Ülkenin menfaati için o zaman itiraf etmedi diye düşünmek lazım.
Erken seçim ve seçim barajı konusunda fikriniz nedir, Gelecek ve Deva Partisi yeni kurulan iki parti; bu partilere engel oluşturacak mı?
Seçimler normalde 2023 yılında olacak. Üç senelik bir zamanımız var. Bu kadar uzun bir süre olmasına rağmen iktidarın seçim kararında değişikliğe gitmek gibi bir düşünceye girmesi... Eğer gözleri keserse yaparlar. Şuanda Gelecek Partisi'nin özellikle çok hızlı bir şekilde teşkilatlanmada hızlanması, oy oranlarının arttığına dair önümüze anketler geliyor. Cumhurbaşkanı bu zamana kadar her şeyi anketler üzerinden yaptı ve anketlere göre hareket ediyor. Gelecek Partisi'nin yükselen trendini görüyor. Olacabilecek bir seçimde bu trendin daha da yukarı çıkacağını düşünüyorum. Bu toplum her zaman basiretli davranmıştır. Özellikle de yasakçı zihniyetlere karşı. En son örneğini İBB seçimlerinde gördük. Buradan baktığımızda bir erken seçim yaparlar mı, olabilir. Gelecek Partisi erken seçime hazır mı, biz olası her türlü senaryoya hazırız. Çıtayı daha yukarıya taşımaya, teşkilatımızı daha iyi noktaya çıkarmaya çalışıyoruz. Erken de olsa, baskın da olsa Gelecek Partisi her türlü seçime hazır. Bir baraj sorunu yaşayacağımızı asla düşünmüyorum. Kenimize bu anlamda güveniyoruz. İlk kurulduğumuz nokta ile bugünümüz arasında çok ciddi fark var, sahada ciddi bir dip dalga var. Gelecek Partisi olarak biz bu dip dalgayı yakalayacağız. Nasıl yakalayacağız; hazır olarak ve kendimizi millete iyi anlatarak, misyonumuzu iyi ifade ederek, partimizi ve kurucu kadroyu çok iyi anlatarak dip dalgayı yakalayacağımıza inanıyoruz. Şuan inanılmaz bir kitle izliyor. Ne yapacaklar, başarabilecekler mi, ayakta durabilecekler mi diye. Biz, yürüyeceğimizi de, ayakta durabileceğimizi de en iyi şekilde göstereceğiz. Ben, eylül ayını kendimize hedef olarak koydum. Biliyorsunuz, Gelecek Partisi'nin kongreleri başladı. Ağus sonunda büyük kongreyi yapacağız. Bu ne demek; ilçeler bitecek, iller bitecek ve büyük kongre yapılacak. Gelecek Partisi'nin tanınırlılığı daha da artacak demektir bu. Sayın Genel Başkan Türkiye'ye çıkacak, Doğu, Güneydoğu, tüm Anadolu'ya çıkacak. Bu görünürlülük arttıkça, Gelecek Partisi Türkiye'de çok farklı noktaya çıkacak. Türkiye'de insanlar derin bir nefes almak istiyor. Sığınacak, kendilerini rahatlatacak yeni bir liman istiyorlar. Gelecek Partisi de inşallah insanların nefes alacağı, sorunlarına çözüm bulacağı bir liman olacak. Bu anlamda kendimize sonuna kadar güveniyoruz. Gelecek Partisi'nin bir baraj sorunu yoktur.
İKTİDAR TEHLİKELİ BİR OYUN OYNUYOR
Çoklu baro sistemi ve Şehir Üniversite'sinin kapanmasını konusundaki görüşlerinizi öğrenmek isteriz. Son zamanlarda gündemdeki konulardan ikisi sayabileceğimiz bu meselelere bakış açınız nedir?
Bir hukukçu olarak ve bu ülkeyi seven bir insan olarak çok zorlandığımız, cevap verirken cevabını bilmediğimizden değil, söylemekte zorlandığımız, üzüldüğümüz sorunlar, sorular bunlar. Malesef iktidar uzanamadığı her yere yasaklarla veya yasal düzenlemelerle sahip olmaya çalışıyor. Sahip olamadığı her yere neşter vurma derdinde. Biz bunu çok tehlikeli bir oyun olarak görüyoruz. Bir hukukçu olarak konuşuyorum; savunma mekanizması ve avukatlık kurumu yargı ayağının temel unsurlarıdır. Burda adalet sisteminin Türkiye'de yara alacağının düşünülmesi lazım. Baroların farklı kimliklere bölünmesine kesinlikle karşı çıkıyoruz. Çoklu baroya karşıyız ama baroların mevcut düzenine de karşıyız. Çoklu değil, çoğulcu baro diyoruz. Tüm farklılıkların yönetimlere yansıdığı bir baro sistemini savunuyoruz. İstanbul'da şuan 46 bin civarında avukat var. Baroların kimliklerinin bölünmesini doğru bulmuyoruz. Baro dedğimiz şey; avukatlık mesleğinin temsil organıdır. Avukatlık, yargı ayağından biridir. Burada adalet mekanizması zarar görecek. Zaten bu mekanizmaya karşı sıkıntı büyük. Hükümetin bu konuyu tekrar tekrar düşünmesi lazımdı.
Kesinlikle hukuki değil
Şehir Üniversitesi ile ilgili de maalesef üniversite açan bir noktadan, üniversite kapatan bir noktaya gelindi. Şuan bambaşka bir uç noktaya kayan bir iktidar örneği var. Böyle bir şey beklemiyorduk. Sayın Davutoğlu siyasete girmeseydi, üniversite kapatılır mıydı? Hayır. Parti çalışmalarının ardından üniversite ile ilgili hamleler geldi. Olan şey kesinlikle hukuki değil. Bu bir operasyondur. Malesef siyasi hırs uğruna ülkenin marka değeri yok edilmiştir, ülkeye yazık edilmiştir. Sayın Davutoğlu ile siyaseten uğraşacağız diye bu değer yok edilmiştir. Ondan sonra derler ki; Türkiye'de neden beyin göçü oluyor! Bu durumlar buna sebeptir. Hukukun olmadığı, baskının olduğu yerde beyin göçü olur. Hatta herşey olur. Her şeyin temeli adalettir. Hukukunuz güven veriyorsa ülkenin geleceği parlak olur, ki vermiyor şuanda. Ama biz bu endişelerin hepsini ortadan kaldıracağız.
ŞAİBELİ İSİMLERDEN UZAK DURUYORUZ!
Gelecek Partisi'nde yakın hedefleriniz nedir, teşkilatlanmada dikkate aldığınız bir model var mı? Gelecek Partisi'nde siyaset yapmak için hangi özelliklere sahip olmak gerekiyor?
Öncelikle hedefimiz kuruluşumuzu hızlandırmak. İstanbulun 39 ilçesinin, 962 mahallesinin hepsinde ana kademe Kadın Kolları ve Gençlik Kolları yapılanmalarını hızlı bir şekilde tamamlamak. Bu öncelikli hedefimiz. Daha sonrasında bütün İstanbul'da tanınırlığımızı, görünürlülüğümüzü artıracak saha çalışmaları, STK'lar ile olan diyaloglar, basın ve medya ilişkilerini güçlü bir şekilde yürütecek bir şekilde Gelecek Partisi'ni İstanbul'da en iyi şekilde tanıtmak da öncelikli hedeflerimizden tabiki. Parti teşkilatlanmamızdaki en öncelikli etken kesinlikle liyakat ve dürüstlük. Dürüstlük en büyük sermayemiz. Bunları özellikle siyaset yaptığımız kişilerde arıyoruz. Eğer geçmişte farklı partilerde bulunmuşsa, toplumsal hayattaki yerine bakıyoruz. Kesinlikle şaibeli isimleri yönetimlerimize, teşkilatlarımıza katmamaya gayret gösteriyoruz. O anlamda titiz bir çalışma yürütüyoruz. Çevre faktörü siyasette önemli bir şey, buna da dikkat ediyoruz. İlçe başkanlarımızda da özellikle buna dikkat ediyoruz. Esenyurt bölgesine çok iyi bir isim atadığımızı düşünüyorum. Dürüstlük, temiz siyaset, liyakat; bunlar üzerinde durduğumuz model diyebiliriz.
Röportaj: Barış Kış
Okunma Süresi: 12 dk
İstanbul'da sağanak yağmur barajlara yaradı mı?
#İstanbul Haberleri / 24 Kasım 2024
Galatasaray'da gelecek sezonun ilk transferi belli oldu: Ismail Jakobs
#Spor / 24 Kasım 2024
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *