Bu yılın ‘hasat etkinliği’ için Sarıyer’in seralarıyla ünlü köyü Gümüşdere’yi seçen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ilk olarak çilek üreticisi Ebru-Ferit Berber çiftinin tarlasına, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ile birlikte konuk oldu. Ebru Berber ve kendisi gibi üretici olan ablası Funda Demircan ile birlikte çilek toplayan İmamoğlu, hasat etkinliğini Saniye-Birol Berber çiftinin serasında devam ettirdi. Dalından topladığı taze domatesleri, salatalıkları, biberleri sepete dolduran İmamoğlu, köy halkıyla da futbol sahasına kurulan etkinlik çadırında buluştu.
İmamoğlu'na teşekkür
Etkinlikte ilk konuşmayı, üretici Gülşen Karatay yaptı. Karatay, “Ben, bir Gümüşdereli olarak, aldığımız fideler ve damlamalar için, aldığımız gübreler için İmamoğlu’na çok teşekkür ediyorum. Eskiden biz, fideleri üretmeye çalıştık. Ama çok zorlanıyoruz. Şimdi sağ olsun, Ekrem İmamoğlu'nun sayesinde daha güzel fideler aldığımız için, daha güzel de ürünler alıyoruz. Tekrar çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. Sarıyer Ziraat Odası Başkanı Bilgin Çakıroğlu da “Yaptıklarınız, yapacaklarınız diyerek sözlerime başlarken, fırsat verdiğiniz projeleri hep birlikte gerçekleştirdik. Yeniden fırsat verildiğinde, yeni projeleri, yapacağımıza inanıyorum. Biz üretmezsek Türkiye, biz üretmezsek dünya aç kalır” sözleriyle üretimin önemine dikkat çekti.
Sarıyer İBB ile tanıştı
Etkinliğin üçüncü konuşmacısı Sarıyer Belediye Başkanı Genç ise duygularını, “Sizin ayak izleriniz hep var burada zaten. Ayrıca gelmeniz, sadece bizleri değil, köylüleri de çok mutlu etti. Israrla, sürekli söylediğim bir şey var: Sarıyer, Büyükşehir'le yeni tanıştı. Sizle beraber tanıştı. Daha öncesinde, ki o dönemde de çalışan bürokrat arkadaşlar hep söylüyorlar. ‘Sarıyer'le ilgili bir şey gündeme geldiğinde elimize alıyorduk ama ‘Sonra bakarız’ deyip kenara atılıyordu ve biz de çok üzülüyorduk’ diyorlardı. Ama şu anda, bölgenin en büyük sıkıntıları arıtma dahil olmak üzere, hemen hemen her şey yeniden başladı. Sanki bir yerleşim yeri yeniden yapılıyormuş gibi” sözleriyle dile getirdi.
Dimdik durmalıyız
Genç’in ardından son sözü alan İmamoğlu, sözlerine, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan katliamda hayatını kaybeden aydınları anarak başladı. “2 Temmuz, hepimizin yüreğine bir acı yaşatmıştır” diyen İmamoğlu, “Sivas'ta katledilen insanlarımız oldu. Tarih boyunca hiç yaşamak istemeyeceğimiz bir an yaşatıldı ve orada güzel insanlar, güzel duyguları olan insanlar katledildi. Orada hayatını kaybeden, yaşamını kaybeden tüm canlarımıza rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. Ülkemizi ve milletimizi birbirinden ayrıştıracak, birbirinden uzaklaştıracak, birbirinden kutuplaştıracak her akla karşı bir arada, dimdik durmalıyız. Bu milletin birliği, beraberliği, dirliği çok kıymetlidir” ifadelerini kullandı.
Başımızın tacıdır
Etkinlik alanına gelmeden önce hasat yaptığı bahçede yaşadıklarını katılımcılarla paylaşan İmamoğlu, “Bahçede, beyefendi ve bir genç hanımefendi üretiyor. Her ikisinin de anneleri orada. Bir tarafı Selanik göçmeni, bir tarafı Karadeniz göçmeni. Pırıl pırıl evlatlarıyla yaşama devam ediyorlar. Yan komşuları Doğu, Güneydoğu Anadolu'dan gelmiş. Öbür taraftaki İç Anadolu'dan gelmiş. Herkes bu ülkenin asli, kıymetli vatandaşıdır. Onları candan kucaklayacağız, yürekten kucaklayacağız. Hiçbirisinin birinden daha fazlalığı, daha değerli bir özelliği yoktur. Hepsi değerlidir. Her birisi, değerleriyle bizim başımızın tacıdır. Bu duygularla, bu acı anımızı elbette paylaşmak, bir daha yaşamamak adına paylaşmak, bir daha asla ve asla böyle bir süreci ülkemizin hiçbir yerinde, dünyada dahi yaşanmamasını dilemek, bizim elbette ki boynumuzun borcudur” şeklinde konuştu.
SALDIRILARA DİRENEN
170 MAHALLEMİZ VAR!
“İstanbul bu anlamda, yıllardır üreten bir yerken, ne yazık ki betona dayalı bir rant ekonomisi, bunun üstüne bindi ve gerçekten sorunlu bir hal aldı” diyen İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün bu betonun saldırılarına rağmen, aslında kırsal özelliği ağır basan 170 mahallemiz var hala İstanbul'da; direniyor. İşte buralarda bizim ana görevlerimizden birisi hem yeşil alanlarını korumak hem tarım alanlarını korumak hem de hayvancılığı geliştirmek, üreticimizi bu anlamda desteklemek. Türkiye'deki ekonomik süreç gerçekten çok zorlaştırıyor insanlarımızın hayatını. Üretmelerini zorlaştırıyor. Mazot, gübre, fide, tohum, yem olmak üzere art arda gelen zamlar, herkesin bu anlamda gerçekten belini büküyor. Diğer taraftan; kentlerde yaşayan yurttaşlarımızın da yoksulluğu, alışveriş yapabilme kapasitelerini darlaştırıyor. Artık meyve sebzeye, ne yazık ki uzaktan bakar hale geldi vatandaşlarımız. Geçen pazar geziyorum, kirazın kilosu 20-25 lira. Yani bu insanlarımız evine nasıl meyve götürecek, nasıl sebzesini götürecek? Bir yandan bunlara dönük tedbir almaya çalışıyoruz.”