Çatalca’da Polonez fabrikasında Tekgıda-İş’e üye olmalarının ardından 22 Temmuz’dan itibaren KOD-46 maddesine dayanarak ya da küçülme bahanesiyle işten atmalar başladı. İşten atılan 135 işçinin büyük çoğunluğu kadınlardan oluşuyor. “Mesai yapmayan işe gelmesin” dayatması yapan Polonez fabrikası, kadınların izin günlerini dahi çalarak emeklerini sömürdü. Üstüne 120 işçiyi hırsızlıkla suçladı. Direniş alanında bir ağacın altına oturduk ve kadın işçilerle direnişlerini konuştuk.
Haklı bir dava
Evinin geçimini tek başına sağladığını söyleyen Şerife Engin, “Haklı bir dava uğruna mücadele ettiğimiz için yaşadığım zorlukları görmezden gelebiliyorum” diye konuştu. Evde çalışan tek kişinin kendisi olduğunu belirten Engin, “İki oğlum var, biri bu fabrikada çalışıyordu ama baskılara dayanamayarak ayrıldı. Diğer oğlum askere gidecek, ona nasıl para göndereceğimi bilmiyorum” ifadelerini kullandı. Eşinin de motosiklet kazası geçirdiğini ve yüzde 88 engelli olduğunu söyleyen Engin, “Kazadan sonra çalışmak zorunda kaldım” dedi.
Kimseyi arkada bırakmayacağız
Engin sözlerine şöyle devam etti: "Maaşlarımız genellikle asgari ücretin altındaydı. Mesai ücretlerimiz bile eksik yatıyordu. Şu an evimizin ve çocuklarımızın ihtiyaçlarını kredilerle, borçlarla karşılayabiliyoruz. Ancak şikâyetçi değilim. Kendi hakkım ve işçi arkadaşlarımın hakkı için mücadele etmeye devam edeceğim. Ailem de beni sonuna kadar destekliyor. Bu iş para meselesi olmaktan çıkıp şeref meselesi haline geldi. Atılan arkadaşlarımızla fabrikanın içinde bir aile olduk ve hiç kimseyi arkamızda bırakmadan sendikalı bir şekilde içeriye girmeyi hedefliyoruz." Direnişte etrafına neşe saçan Nafiye Keklikçi ise bu zorluklara rağmen “Birlik olup hakkımızı aradığımız için mutluyum” ifadelerini kullandı. Keklikçi, işten atıldıktan sonra ailesinin her konuda çok destek olduğunu ifade etti. Oğlunun hâlâ fabrikada çalıştığını söyleyen Keklikçi, “Her iş çıkışında bize desteğe geliyor. Onu işten çıkaramadılar” dedi.
Kahve içmek bile lükstü
Hırsızlıkla suçladıkları fakat izin günlerini bile ellerinden alındığı kadın işçilerden Ayşe Karaduman ise ev alışverişini dahi mesai bitiminde koşturarak yaptığını dinlenmeye asla vakitleri olmadığını söyledi. İş çıkışlarında hemen eve gitmek zorunda olduklarını vurgulayan Karaduman, “İzin alamadığımız için ev işleri birikmiş oluyordu. Ailemizle de vakit geçirmemiz gerekiyordu. Arkadaşlarımızla dışarıda görüşme imkânımız çok sınırlıydı” dedi. İş çıkışlarında vakit buldukça çay veya kahve içtiklerini belirten Karaduman, “Kahve içmeyi kendimiz için bir lüks olarak görüyorduk” diye konuştu. Çalışırken kadınlara özgü ihtiyaçları olduğunu söyleyen Karaduman sözlerine şöyle devam etti: “Sadece 5 dakika ara versek bile geri döndüğümüzde hesap soruluyordu. Tabii ki böyle durumlarda kadın arkadaşlarımızla hep dayanışma içerisindeydik. Ailem direnişe katılmamı istemedi. Gölgesinden bile korkan bir insandım ben, şimdi burada mücadele etmek beni gururlandırıyor. Hayatım boyunca çalıştım. 49 yaşındayım, 11 yaşından beri çalışıyorum. Madencilik bile yaptım.”
Hırsız muamelesi gördük
Karaduman, haksızlığa boyun eğmedikleri için işverenlerin kendilerini geri işe almadığını söyledi. Karaduman, “Fabrikaya eşyalarımı almak için kapıya gittiğimde güvenlik beni hırsız gibi karşıladı. Bu gurur kırıcı, hak etmiyoruz” ifadelerini kullandı.