Keleş,koronavirüsle mücadele sürecinde vatandaşların cuma ve cemaatle namaz, zekat ve oruçla ilgili konularda elektronik posta, telefon ve mektup aracılığıyla pek çok soru yönelttiğini belirterek, Kurul'daki üyelerin telekonferans yoluyla yaptığı toplantılarda bu konuları değerlendirdiğini söyledi.
"Orucun toptan terk edilmesi söz konusu olamazdı"
Sağlığı yerinde olan ve büluğ çağına girmiş her Müslüman'ın oruç tutmasının farz olduğunu belirten Keleş, "Sağlık sorunları nedeniyle bir kişinin oruç tutamaması, başkalarının oruç tutmasına mani değil. Böyle olduğu için ramazanın toptan ertelenmesi veya orucun toptan terk edilmesi söz konusu olamazdı. Bu duruma Kurul'un açıklamasında da yer verdik." diye konuştu.
Keleş, corona virüs tedavisi gören hastaların oruç tutma durumuna değinerek, şunları kaydetti:
"Corona virüs hastalığına yakalanmış olan bir Müslüman'ın tedavi süreci dolayısıyla orucunu tutmaması gerekiyor. Çünkü insanların tedavisi ve sağlığı daha önemli. Kronik rahatsızlığı bulunanlar, oruç tuttuğu takdirde hastalığı artacak veya iyileşmesi gecikecekse, oruç tutmama konusunda mazeretleri var. Hamile veya bebeğini emziren kadınlar da oruçlarını daha sonra tutmak üzere kazaya bırakabilirler."
"Sağlığa kötü etki ettiğini kanıtlayan bilimsel bir kanıt yok"
Kurul'un Corona virüsle mücadele sürecinde aldığı oruçla ilgili karara yönelik eleştirilere de değinen Keleş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir kişi oruç tuttuğu takdirde oruç sağlığına zarar verecekse, hastalanacaksa veya hastalığının durumu kötüye gidecekse, bütün bu durumlar bilgiye dayalı, işin ehli ve orucun ne olduğunu bilen bir doktor tarafından iletilmesi gerekiyor. Bu durumda kişiler orucunu erteler, daha sonra iyileşince kaza eder.
Herkese 'oruç tutmayın, oruç size zarar verir' şeklinde söylemin doğru olmadığını tıp otoriteleri de söylüyor. Bu alanda otorite olan onlarca tıp profesörüyle istişare ettik. Onlar bize, 'Orucun bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkilediğine dair herhangi bir bilimsel kanıt yok.' dedi. Din İşleri Yüksek Kurulu, kendisini doktorların yerine koymaz. Kurul'un en önemli özelliklerinden biri, alan uzmanlarıyla istişare etmesidir."
"Bağışıklığı güçlendirip, hücreleri yeniler"
Keleş, orucun, bağışıklık sistemini güçlendirdiğine dair araştırmaların bulunduğuna dikkati çekerek, bu kapsamda hem oruca hem de oruç tutmak gibi aralıklı uzun süreli aç kalmaya yönelik araştırmaların yapıldığını bildirdi.
Aralıklı uzun süreli aç kalmanın, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve hücreleri yenilediğini anlatan Keleş, şu bilgileri verdi:
"Bir de doğrudan oruç tutanlar üzerinde yapılmış bilimsel araştırmalar var. Mesela ramazanda oruç tutanlar ve oruç tutmayanlardan gruplar oluşturularak bunların kan değerlerine bakılmış. Aradan bir hafta veya 15 gün geçtikten sonra tekrar kan değerleri incelenince orucun, kan değerleri, kalp ve kolesterollerinde olumlu yönde yararları tespit edildi."
"Dinimiz kolaylık dinidir"
Keleş, "Vatandaşlarımız oruçla ilgili karar konusunda müsterih olsun. İnsanların hastalık konusunda bireysel olarak bir mazereti varsa, doktoruyla istişare ederek karar verilir. İslam dini, insanın kendisini tehlikeye atmasını istemez. Bir kişinin oruç tutması sağlığı açısından zararlıysa, o kişiye zaten dinimiz izin vermiş. Din İşleri Yüksek Kurulu, insanların sağlığının ne durumda olduğunu bilemez ama biz genel ilkeyi belirtiriz.
İnsanlar, oruç tutması durumunda sağlığına zarar gelecekse tutmayabilir, erteleyebilir. Orucunu sonra iyileşince kaza eder, kaza da edemezse orucunun fidyesini verir. Oruçla ilgili Peygamber Efendimizin, 'Oruç tutun, sıhhat bulasınız.' hadisi var. Bu hadis genel olarak orucun sağlığımız açısından yararlı olduğunu ifade ediyor. Bireysel olarak mazeretleri olanlar için zaten ruhsatlar verilmiş. Dinimiz kolaylık dinidir."