Davutoğlu'nun açıklamaları şu şekilde:
"HAYATIMI SİYASETÇİ DEĞİL AKADEMİSYEN OLARAK PLANLADIM"
Ben tarihi akışta kendisine rol biçmeyenin hayatını anlamlandıracağı kanaatinde değilim. Bu bazen aile hayatında, bazen akademik alanda, bazen siyasetçisinizdir siyasi akışta bir anlam biçersiniz. Özne olmak tarihe ve mekâna bakış gerektirir. Allah'ın insana verdiği en önemli hususiyet irade gücüdür. Kendisini ortaya koyma iradesi. Ben siyasetçi olmak için programlamadım hayatımı akademisyen olmak için programladım. Bütün günüm siyasetle dolu ama ben akademik metin yazmazsam ölürüm. Dışişleri Bakanı iken uçağa girdiğimde onlar brifinglerini sunarlar, ben kitaplarımla başbaşa kalırım. Bu bir hayat tarzı. Ben Latin Amerika'da yaratılmadım, Afrika'da da yaratılmadım. Burada yaratıldım. Bu coğrafyanın hakkını vermek zorundayım. 4 yıl içinde 6 Türkçe 2 İngilizce kitap yazdım. Ben bir Türküm ve Müslümanım. Bütün vatandaşlarımı eşit görerek bu kimlikten hiçbir zaman gocunmadım. Ben Türkiye'nin gücüne inandığım için Stratejik Derinlik diye iddialı bir kitap yazdım. Bu kitaplardan kimlerin rahatsız olduğuna bakın ve onların Türkiye'deki uzantılarına bakın. Arkasında bu misyona açılmış bir savaş var.
"YÜZDE 49,5 OY ALMIŞ BİR BAŞBAKAN ÖYLE PAT DİYE BIRAKMAZ"
Gannuşi 2005 yılında Türkiye'ye geldiğinde Türkiye'ye giriş yasağı vardı. Türkiye'nin en önemli yayın organı beni Başbakanlık'ta ziyaret etti. Şüpheli bir şahsın Başbakanlık'ta ne işi var, Davutoğlu'yla ne görüşüyor? diye yazdı. Halid Meşal geldiğinde terörün arkasında benim de çıktığını söyleyerek bir büyük gazetemiz çıktı. Kimlerin bunlardan rahatsız olduğunu anlatmak içindir bu örnekler. Beşar Esad'la görüştüğümde Türkiye'nin eksenini değiştiriyor diyenler vardı. Kimlerin bunlardan rahatsız olduğunu çıkartabilirsiniz. Annan Planı, Kudüs görüşmelerinden rahatsız olanlar oldu. İsrail'le görüşme yaptığımızda da, Gazze'de eşimle direndiğimiz zaman rahatsız oldu. Wikileaks'ta yayınlanan belgelerde benim için 'Ortadoğu'nun en tehlikeli adamı' bizden bahsetti. Birileri Stratejik Derinlik gibi kitabın yazılmasından ve Türkiye'nin merkez olmasından rahatsız oldular, bunu da doğal karşılarım. Yüzde 49,5 almış Başbakan olarak pat diye bıraktınız sorusunu basit çerçeve olarak görürüm. Pat diye bir şey olmaz. Bir ilim adamını diğerlerinden ayırt eden fark süreç analizi yapabilmesidir. İlim adamı noktasal, konjonktürel analizi yapmaz süreç analizi yapar. Başbakanlık yaparken ne konularda ciddi mücadeleler verdiğimi... Ya ilkelerimden vazgeçecektim. İmar yasasından, şefaflık yasasına, ihale yasasına kadar vesaire vesaire. Şu soruyu bir gün sayın Erdoğan'a sorabilirseniz, siz yüzde 49,5 almış bir Başbakan'ı kendi partisinde imza toplattırarak istifa ettirmesinin sebebini sorarsanız. Nitekim Türkiye'nin geldiği yerin sorumlulurı o imzaları atanlar ve o talimatı verenlerdir.
"OSMANLI'DAN GELEN HARİCİYE GELENEĞİNİ SONUNA KADAR KORUDUM"
Ben istifa etmeseydim Türkiye krize girerdi. Sayın Ecevit'le sayın Sezer'in yaşadığı krizde 'kim haklı' diye mi soruldu yoksa Ecevit mi sorumlu tutuldu. Öyle bir mücadeleye girmi olsaydık AK Parti bölünür belki de ben Başbakan kalırdım. Türkiye öyle bir krize girerdi ki, terörle mücadele yürütüyoruz. Ya ben boyun eğecektim, şahsiyetsiz, düşük profilli başbakanlık yapıyordum, ki hayatımda böyle bir şey yapmadım. Yüreğim yana yana ayrılmayı daha uygun gördüm. Ben bana oy verenlerin adına onurla mücadele verdim. Çok çetin bir mücadele verdim. Bugün MKYK'da o imzayı atan arkadaşların hepsinin vicdanına soruyorum; o imzayı tekrar atar mısınız? Birkaç tanesi hariç, onlar zaten organizatör. Birileri parti içinde bana karşı darbe yaptılar, 15 Temmuz'da Türkiye'ye karşı darbe yapmaya kalkıştılar. Osmanlı'dan gelen hariciye geleneğini sonuna kadar korudum. Genelkurmay, MİT ve Dışişleri Bakanı arasındaki koordinasyon ilk defa oturdu. Daha önce Genelkurmay Daire Başkanlığı'nın Kıbrıs'la ilgili politika tayin ettiği alandan çıktı, dış politika Dışişleri'nde yapıldı. Biz Dışişleri Bakanlığı olarak KPSS'den kim gelirse onu alırız. KPSS'de bir şeyler yaşanmışsa onu mu kontrol edecektim?
"O MEKTUBU BANA VEREN BÜYÜKELÇİYİ GÖREVDEN ALIRDIM"
ABD'nin Batı Trakya'da namluları bize doğrultup takbikmat yapıyor olmasına ne demeli? ABD Büyükelçisi derhal çağırılıp bilgi alınmalıdır. Johnson mektubunun acısı içimizden çıktı mı? Johnson mektubunun Trump'ın mektubuna göre çok daha naziktir. Trump'ın mektubu gece geldiğinde benim uykum kaçtı. Kahrımdan uyuyamadım. 'Aptal olma' ifadesi sayın Erdoğan'a şahsi ifade değil, Türkiye Cumhuriyeti'ne doğrudan saldırıdır. Ben görevde olsaydım bana o mektubu getiren büyükelçiyi görevden alırdım. Eğer o mektup karşı taraftan verilse almazdım. Başbakan olsaydım, o mektubu Dışişleri Bakanım alsaydı onu görevden alırdım. 3,5-4 yıldır, ayrıldıktan bu yana Türkiye'de Suriye konsuu ne zaman açılsa, geçmişte bu işin primini yiyen herkes, buna sayın Erdoğan da dahil, bütün okların bana yöneltilmesini içlerine sindirdiler.
"O HAT TÜRKİYE'NİN KONTROLÜNDEN ÇIKARTILMAYA ÇALIŞILDI"
Arap baharı başladığında yaptığım bütün değerlendirmelerde şunu söyledim, Genelkurmay, MİT Müsteşarlığı bunu bilir. Bütün sunumlarımda şunu söyledim; Türkiye'nin güneyine bir çizgi çizdik. Süleymani'yeden başlar Halep'in güneyinden, Humus'un kuzeyinden, Lazkiye ve Tarsus'a inen bir hat. 'Artık burası Türkiye'nin güvenlik hattıdır. Burada olan her şey Türkiye'nin 100 yılını belirleyecektir' dedim. Başbakanlığı bıraktığımda dair Halep Türkiye'ye yakın güçlerin elindeydi. Bugün rejim güçlerinin elinde. Her an PYD'ye de geçebilir. Musul'un yakınında askeri üs kurmak, Başbakan iken bizzat tespit ederek, yeraltı kaynaklarını araştırarak kuruldu orada hançer olmuştur. Sayın Erdoğan Başbakanlığı bana tevdi ettiğinde iki emanetim var demişti, çözüm süreci ve FETÖ. Siyasal unsurlarla temas içine geçmek doğal hali almıştı. Hiç kimse bu hatta böyle bir tehlikenin yok olacağı varsayımıyla hareket etmedi. Aksine tedbirlerimizi aldık. 2013 Mayıs ayında Amerikan hapishanelerinden DEAŞ unsurları Amerikalılar ve Maliki hükümetinin gözetimi altında kaçtılar. DEAŞ burada doğdu. Bizim Musul'daki hakimiyetimizi kırdı. O an Arap baharı Türkiye'ye karşı kullanılmaya başladı. Musul'daki Türkiye'nin etkisi kırıldı. Suriye'de hapishanelerde de bazı terör unsurları salıverildi. Türkiye'nin müzahiri olan Özgür Suriye Ordusu'nu hedef aldı. Rakka, Cerablus, Hama, Halep'teki yerel komitiler Türkiye'ye müzahirdi. Musul Valisi bizim yanımızdaydı. Musul'da DEAŞ'ın görevi Türkiye'in Halep ve Musul'da etkisini kırmaktı. Rejim havadan vuruyordu Türkiye'ye yakın unsurları, DEAŞ karadan giriyordu. O hat Türkiye'nin kontrolünden birer birer çıkartılmaya çalıştı. Aynı dönemde PKK unsurlarının Kuzey Irak'tan geçirilmesidir.
"TÜRKİYE VEYA AZERBAYCAN DERHAL BU ÇAĞRIYI YAPMALIYDI"
Çevremizdeki bir Bosna Hersek. Kafkaslar'da en temel sorun Azerbaycan-Ermenistan konusudur. Gürcistan'da Ossetya ve Abhazya. Rusya saldırdığında burada bir potansiyel tehdit odağı var. Biz Kafkas İstikrar Barış Platformu diye bir şey önerdik, bunu da Azerbaycan'la konuştuk. Gürcistan, Rusya, Ermenistan'ın katıldığı, İran'ın da girmek istediği bir platform. Bizim perspektifimiz bugün de böyle olmalı. Bütün sorunları çözülecek bir yol bulunmalı. Karabağ'da dondurulmuş bibr kriz. Azerbaycan aleyhine. Yüzde 20 Azerbaycan toprağı işgal altında. Nasıl taşları oynatmanız lazım ki o krizi çözebilirsiniz. 2008'den itibaren Ermenistan'la da görüşmeler yapıldı. Herkes bu süreci destekledi. Perde gerisi görüşmeler yapıldı. Görüşmeler son aşamaya gelmişti. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki koridorun açılması önemliydi. Ben baş danışmandım. Dışişleri Bakanı sayın Ali Babacan'dı. Azerbaycan'la sürekli istişare ederek. Protokollerle ilgili birtakım prostestolar oldu. Azerbaycan kanalı kırıldığında Orta Asya'yı minimize ederiz. Bugünkü politika doğru ama eksiktir. Türkiye'nin yapması gereken manevi ve askeri destek değil ciddi bir diplomaktik hamle yapması lazım. Türkiye Minsk Grubu üyesi. Türkiye AGİT'in Minsk grubu üyelerini çağırıp toplantı yapsa. Derhal bu çağrıyı yapmalıdır. Türkiye ve Azerbaycan askeri bir şey yapıyor ve Ermenistan mağdur diye bir kanaat var. Türkiye aynı gün AGİT'in bütün üyelerini, büyükelçilerini çağırıp bilgilendirme yapsa Ankara'da. 'Bakın biz savaşmak istemiyoruz, burada uluslararası hukuk açısından işgal edilmiş topraklarda şu ihlaller yapılıyor' diye. Toğuz hamlesi Rusya'nın onayıyla yapılmış olduğu kanaati bende vardı. Türkiye ile Rusya arasında bir ortak Kafkasya stratejik çalışma grubu kurulmalıdır.