Çin'in Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlalleri gündemdeki yerine korurken, CHP ABD Temsilcisi Yurter Özcan'ın hazırladığı “Doğu Türkistan-Uygur Türkleri; Tarih, Kimlik ve Siyaset” başlıklı raporda Ankara'nın Çin'e yönelik sessizliğine vurgu yapıldı.
Raporda 2009'da Sincan'ın başkenti Urumçi'de Uygurlar ve etnik Çinliler arasında çıkan çatışmalardan sonra, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaşananları "soykırım" olarak nitelendirdiği ancak bu söylemi son yıllarda yumuşadığına ilişkin örneklere yer verildi.
"Son yıllarda ise, Erdoğan hükümetinin, Çin’in Uygur Türklerine yaptığı muamele konusundaki eleştirilerinde söylemini çok yumuşattığı görülüyor" ifadesinin yer aldığı raporda şu örnekler yer aldı:
"- Türk hükümeti, 2019 yılının Ekim ayında Çin'in Uygurlar'a uyguladığı zulmü sona erdirmeye çağırmak için hazırlanan ve aralarında ABD, Almanya ve İngiltere’nin de bulunduğu 23 ülkenin imzaladığı ortak açıklamaya katılmadı."
"- 6 Ekim 2020’de çoğunluğunu Batılı ülkelerinin oluşturduğu 39 ülke, Çin yönetimine ortak bir mektup göndererek Doğu Türkistan'daki toplama kamplarında zorla tutulan Uygurların derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu. Mektupta Türkiye'nin imzası yer almadı."
"Sessizliğin nedeni ekonomik ilişkiler"
Raporda Türkiye'nin son dönemdeki politikasında Türkiye-Çin arasındaki ekonomik ilişkilerin etkili olduğu yorumu yer aldı.
"Türkiye’nin son dönemde Çin’e karşı Uygurlar konusundaki sessiz tavrı, Türkiye ekonomisinin gittikçe Çin ile ticarete ve Çin kaynaklı sıcak paraya bağımlı hale gelmiş olmasıyla açıklanabilir" yorumunun yer aldığı raporda ekonomik ilişkilere ilişkin şu bilgilere yer verildi:
"Son yıllarda, Çin’in Türkiye ile olan ekonomik ilişkilerinin kapsamı, hızlı demiryolu hattı, köprü ve nükleer enerji santralı inşaatları gibi farklı yatırım projeleriyle iyice genişledi. Türkiye ve Çin, 2010'da yıllık ticaret hacmini 2015'e kadar 50 milyar dolara, 2020'ye kadarsa 100 milyar dolara çıkarmak amacıyla sekiz stratejik işbirliği anlaşması imzalamıştı. Ticaret Bakanlığı'na göre iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2001'de bir milyar 100 milyon dolarken bu miktar 2018'de 23 milyar 600 milyon dolara yükseldi. Türk hükümeti, Çin’in Türk ekonomisi üzerindeki nüfuzu sebebiyle, Doğu Türkistan
konusunda sert tavır takındığı takdirde, ekonominin ciddi zarar göreceğinden korkmaktadır."
Rapora göre Türkiye'de 10 bini mülteci olmak üzere yaklaşık 45 bin Uygur Türkü yaşıyor. Mülteci statüsü olmayanlar geçici ya da sürekli ikamet iznine ya da Türk vatandaşlığına sahip.
Raporda Sincan bölgesini Doğu Türkistan olarak kabul eden Uygur Türkleri arasında Uygurların bağımsız olmasını isteyen sosyal ve siyasi hareketler oldukça kuvvetli yer tuttuğu, Uygur Türklerinin Çin’i bölgenin demografik yapısını değiştirmek için kendilerini bu topraklardan sürüp yerlerine etnik Çinliler’i yerleştirmeye çalışmakla suçladığı bilgisi de yer aldı.
Raporda Sincan-Doğu Türkistan sorununa ilişkin tarihsel arka plan bilgileri de yer aldı:
İki yüzyılı aşkın süredir Çin hakimiyeti altında olan Doğu Türkistan’ın yerli halkı olan Uygurlar farklı kimlik unsurlarıyla bölgedeki diğer etnik gruplardan ve etnik Çinlilerden ayrılır.
1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin ilanını takip eden süreçte komünist rejim Sincan’da da kontrolünü pekiştirmiş ve 1955 yılında bölge Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak farklı bir idari statüye kavuşmuştur.
Bölge nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan Uygurlar da Çin’in resmi statü getirdiği 55 etnik gruptan biri olarak tanımlanmıştır.
Komünist rejimin bölgede takip ettiği siyaset, Müslüman Uygur Türklerinin özgün kimliklerini asimile etmek şeklindedir.
Birleşmiş Milletler’in rakamlarına göre Çin, 1 milyondan fazla Uygur, Kazak ve diğer etnik Türk grupları Çin'in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki (XUAR) toplama kamplarında tutuyor.
İnsan hakları örgütleri, kamplarda tutulanların fabrikalarda çok düşük ücretle çalışmaya zorlandığını ve sadece haftada bir kez evlerine gitmelerine izin verildiğini bildiriyor.
Suçlamaları reddeden Çinli yetkililerse kampların “mesleki eğitim merkezleri” olduğunu, bu merkezlerde Uygur Türkleri'ne “yeniden eğitim” verildiğini iddia ediyor. Pekin, Sincan bölgesinde güttüğü politikaları “üç şer odağı olan terör, aşırıcılık ve ayrılıkçılıkla” mücadele olarak açıklıyor.
Türkiye’nin Uygur Türkleri ile İlişkisi Türkiye, etnik ve kültürel yakınlık sebebiyle tarih boyunca Çin'den kaçan Uygur Türkleri’ne sığınak görevi gören bir ülke olmuştur. 1950'li yıllarda Sincan'dan kaçan yüzlerce Uygur mülteciyi kabul eden Türkiye, Birleşmiş Milletler'den yardım almış ve Uygurlar'a Türk vatandaşlığı hakkı tanımıştı. Bu uygulama, 20'nci yüzyılda Çin'den Türkiye'ye uzanan ilk toplu Uygur göçü olarak kayıtlara geçmişti.