Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
8°
Ara
Damga Gündem Bakan Tunç'tan AYM'nin Can Atalay kararına ilişkin açıklama

Bakan Tunç'tan AYM'nin Can Atalay kararına ilişkin açıklama

Bakan Tunç Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay'ın vekilliğinin düşürülmesine yönelik kararına ilişkin yorumlamada bulundu.

KAYNAK: DHA
Okunma Süresi: 10 dk

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay'ın vekilliğinin düşürülmesinin iptali için yapılan 2 başvuruda karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesine ilişkin, "Anayasa Mahkemesi'nin henüz daha gerekçeli kararını görmedik ama 'karar verilmesine yer olmadığı'na şeklinde değil de burada yetkisizlik nedeniyle ret kararı verilmesi gerekir. Çünkü Anayasa'nın açık hükmü söz konusu. 'Karar verilmesinde yer olmadığı'na karar vermenin gerekçesini ancak gerekçeli kararda görebileceğiz" dedi.

Bakan Tunç, yerel seçim çalışmaları kapsamında Zonguldak'ın Devrek ilçesinde partisinin seçim koordinasyon merkezinin açılışına katıldı. Tunç, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili verdiği karar sorulan Tunç, "Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararı henüz yayınlanmadı. Gerekçeli kararı gördükten sonra yorum yapmak daha doğru olur. Tabii Anayasa Mahkemesi'nin yok hükmünde değil de 'karar verilmesine yer olmadığına dair karar' verdiğini öğrendik. Gerekçeli karar yayınlandığında da bunun hangi gerekçeyle verildiğini öğrenmiş olacağız. Burada Anayasa'mızın 84'üncü maddesi açık. 84'üncü maddede, milletvekilliğinin düşme sebepleri yazar. Orada devamsızlık nedeniyle, milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir iş yaptığında ya da kesin hüküm nedeniyle milletvekilliği düşer. İstifa ve ölüm nedeniyle düşer. Tabii bu düşme sebeplerinden 'kesin hüküm nedeniyle düşme' durumunda Anayasa'nın 85'inci maddesine göre, Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapılamaz. Anayasamızın açık hükmüdür bu. Can Atalay'ın milletvekilliği de 'kesin hüküm' nedeniyle Meclis’te kesin hükmün okunması nedeniyle düşmüştür. Bu durumda tabii Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapılmıştır. Burada Anayasa Mahkemesi'nin henüz daha gerekçeli kararını görmedik ama 'karar verilmesine yer olmadığı'na şeklinde değil de burada yetkisizlik nedeniyle ret kararı verilmesi gerekir. Çünkü Anayasa'nın açık hükmü söz konusu. 'Karar verilmesinde yer olmadığı'na karar vermenin gerekçesini ancak gerekçeli kararda görebileceğiz. Eğer Anayasa Mahkemesi'nin bu yöndeki kararı, Meclis'te okunan kesin hükmün tartışılması nedeniyle ise burada bu doğru değildir. Kesin hüküm kalkmamıştır. Kesin hüküm Meclis'te okunmuştur. Ama 'karar verilmesine yer olmadığı'na ilişkin karar eğer ilgili bu konuda Anayasa'nın 85'inci maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi'ne gidemeyeceği ve ortada Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından alınan bir karar olmadığı, sadece çünkü kesin hüküm okunuyor ve milletvekilliği kendiliğinden düşüyor. Milletvekilleri bir oylama yapmıyor. Dolayısıyla böyle bir işlem olmadığı için karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilse durum farklıdır. Dolayısıyla burada Anayasa Mahkemesi'nin önceki içtihatları söz konusu. Önceki başvurularda bu tür başvurularda ret kararı vermiştir. Ama burada farklı bir durum söz konusu. Gerekçeli karar ortaya çıktıktan sonra göreceğiz" dedi.

'AYM İÇİN DÜZENLEME VE DEĞİŞİKLİK' VURGUSU

Tunç, şöyle devam etti: "Anayasa'mızın milletvekili dokunulmazlığını düzenleyen 83'üncü maddesi açık. 83'üncü maddesinde seçimden önce soruşturmasına başlanmış olan anayasal düzene ilişkin suçlar, terör suçları dokunulmazlık kapsamı dışındadır. Dokunulmazlığın istisnasıdır. Bir yargı süreci gerçekleştirmiştir. Seçimden önce başlayan 'Gezi olayları' nedeniyle başlayan bir ceza soruşturması vardır. Yerel mahkeme, istinaf ve Yargıtay bu suçu değerlendirmiştir ve bir kesin hükme ulaşmıştır. Dolayısıyla bu kesin hüküm de ortadan kaldırılmış değildir. Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu bireysel başvuru neticesinde verdiği ihlal kararıyla ilgili olarak da Yargıtay'ımız Anayasa'nın 83 ve 14'üncü maddelerinin uygulanamaz hale getirilmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması yönünde karar vermiştir. Burada 2 yüksek mahkeme arasındaki görüş farkı nedeniyle bugünlere kadar gelmiş bulunuyoruz. Tabii bunun çözümü var. Bunun çözümü de yine Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yapılacak olan yasal ve anayasal değişikliklerdir. Anayasa değişikliği bir uzlaşma gerektirir. Tabii eğer bu yapılamıyorsa; bu sorunun çözümü yine kanunlarımızda yapılacak değişikliklerledir. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ihlal kararları, Ceza Muhakemesi Kanunumuza göre yargılamanın yenilenmesi sebebi sayılır. Ceza Mahkemesi 311'inci maddeye göre. Ama Anayasa Mahkemesi kararlarıyla ilgili olarak farklı bir düzenleme vardır. Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararları Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş kanununun 50'nci maddesinde 'yeniden yargılamaya karar verir ve yapılacaklara da hükmeder' şeklinde bir düzenleme söz konusudur. Burada adliye mahkemelerinin görev alanı ve bir kesin hükmün ortadan kaldırılması usulü yargılamanın yenilenmesiyle mümkün olabilecek bir husustur. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu'nun 50'nci maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 311'inci maddesinde yapılacak olan değişiklikler ile bu sorun ortadan kaldırılabilir. Bu takdir de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin elindedir."

'CEZASIZLIK ALGISINI KALDIRMAYA YÖNELİK ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR VAR'

Adalet Komisyonu'nda 8'inci Yargı Paketi’nin kabul edilmesi sorulan Tunç, haftaya Meclis Genel Kurulu'nda görüşmelerin yapılacağını belirterek, "Burada yargı hizmetlerinin etkinliğinin arttırılması, yargının hızlandırılması, hak arama yollarının genişletilmesi ve kişisel verilerin korunmasıyla ilgili önemli düzenlemeler var. Paket, seçim takvimi nedeniyle Meclis'in çalışma takımı nedeniyle 2’ye ayrıldı. Seçim sonrası da getireceğimiz düzenlemeler var. Özellikle Ceza Muhakemesi Kanunu'nda cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik önemli çalışmalar var. Bunların da bu süreçte seçimden sonra değerlendirileceğini umut ediyoruz. Tabii şu anda Adalet Komisyonu'nda, yaklaşık 41- 42 maddelik bir kanun teklifinin komisyonda görüşmeleri tamamlandı. Genel kurulda görüşmeleri yapılacak. Burada ana hatlarıyla özellikle yargıyı hızlandıracak, özellikle sadeleştirmeye yönelik önemli düzenlemeler var. İstinaf, temyiz ve itiraz sürelerinin çok farklı farklı süreler, 7 günlük, 8 günlük, 15 günlük 1 haftalık süreler var. Tüm bunları ortadan kaldırıyoruz. Artık istinaf, itiraz ve temyiz süreleri, bütün dava 2 hafta olarak belirliyoruz. Bütün davalar bakımından itiraz, istinaf ve temyiz süreleri 2 hafta olarak belirlenecek" diye konuştu.

TAZMİNAT KOMİSYONU KURULACAK

Vatandaşların uzun yargılama sürelerinden dolayı Anayasa Mahkemesi'ne başvurduklarını ve Anayasa Mahkemesi'nin de iş yükünü arttırdığını, yeni düzenleme ile Adalet Bakanlığı bünyesinde tazminat komisyonuna müracaat edileceğini ifade eden Tunç, "Yine uzun yargılamalardan dolayı vatandaşlarımız tazminat talebinde bulunuyorlardı. Anayasa Mahkemesi'ne gidiyorlardı. Tabii hem Anayasa Mahkemesi'nin buradaki dosya sayısını fazlalaştıran bir durum söz konusuydu hem de uzun süren bir süreçti. Vatandaşlarımızın Adalet Bakanlığı bünyesindeki tazminat komisyonuna müracaat edip, hakkını öncelikle oradan arayabilmesi ile ilgili bir düzenleme var. Yine Ceza Mahkemesi Kanunu'ndaki koruma tedbirleriyle ilgili eğer gözaltı süresinin uzatılması ya da beraat etmiş ve öncesinde tutuklu kalmışsa, buna yönelik tazminat taleplerinin de yine tazminat komisyonu ve ağır ceza mahkemesinden talep edilmesiyle ilgili düzenlemeler var" dedi.

'VERİ SORUMLULARINA CEZAİ MÜEYYİDELER GETİRİLİYOR'

Yargı paketinin kişisel verilerin korunmasıyla ilgili de düzenlemeler içerdiğini anlatan Tunç, şunları söyledi:

"Yine kişisel verilerin korunmasıyla ilgili, özel hayatın korunmasıyla ilgili biliyorsunuz 2010 Anayasa değişikliğiyle kişisel verilerin korunması, anayasal güvenceye kavuşmuştu. Sonrasında yasal düzenlemeler yapmıştık. Bu yasal düzenlemelerin özellikle Avrupa Birliği veri koruma tüzüğüne uyum sağlaması bakımından birtakım düzenlemeler yapılıyor. Veri sorumlularına yeni sorumluluklar ve cezai müeyyideler getiriliyor ve özellikle küresel şirketlerden alışveriş yapan vatandaşlarımız var. Vatandaşlarımız, o şirketlerden alışveriş yaptığında kişisel verileri oralarda işlenebiliyor. Bu şirketlerle yapılan sözleşmelerde, tüm bunlarda sorumlulukları belirleyen veri sorumlularının yükümlülüklerini belirleyen bir düzenleme ve vatandaşlarımızın kişisel verilerini korumayı amaçlayan düzenlemeler var."

'HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARLARINA İTİRAZ MÜESSESESİ GETİRİYORUZ'

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itiraz edilebilmesinin paket dahilinde kurumsallaşacağını belirten Tunç, "Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına itiraz müessesesi getiriyoruz, istinaf sürecine. Yine özellikle terörle mücadele açısından hassasiyetimizi korumaya devam ediyoruz. Bu konuda Anayasa Mahkemesi'nin Türk Ceza Kanunu 220 örgüt suçları ve 314 silahlı örgüt suçları bakımından 'terör örgütü üyesi olmamakla beraber örgüt adına suç işleyen kişinin' örgüt üyesi gibi cezalandırılabileceği hükmünü, Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Şimdi burada bir boşluk doğmaması lazım. Eğer örgüt üyesi değil; ama örgüt adına suç işliyorsa, Ceza Kanunu'ndaki o boşluğu doldurarak, örgüt üyesi olmasa bile örgüt adına suç işleyen kişilerin cezasının müstakil bir suç olarak düzenlenmesini Ceza Kanunu'nda sağlayarak terörle mücadele konusunda bir zaafiyetin oluşmaması noktasındaki yasal düzenleme ihtiyacını Meclis'imizle paylaşmıştık. Sağ olsun milletvekillerimiz de bunu teklife dönüştürdüler ve Adalet Komisyonu'muzda görüşmeleri tamamlandı” dedi.

'ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTLERİNİN İŞLEDİĞİ SUÇLARDA DA KAYYUM TAYİNİ YAPILABİLECEK'

Pakette birçok usul değişikliği yapıldığına dikkat çeken Tunç, "Bir yıldan fazla cezaevinde bulunan hükümlülere otomatik vasi tayin ediliyordu. Burada kişinin isteğine bırakılacak. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı doğrultusunda bir düzenleme söz konu oluyor. Yine Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'nun terör örgütlerine yardım yataklık yapan şirketler bakımından kayyum tayini mümkündü. Bunun özellikle organize suç örgütlerinin işlediği suçlar bakımından da kayyum tayini imkanını getiren düzenlemeler var. Çok sayıda usulü düzenlemeler de var. Tüm bunların yasalaşması durumunda hem hak arama hürriyetinin genişletilmesi hem de yargı hizmetlerinin etkinliğinin arttırılması ve kişisel verilerin korunması anlamında önemli iyileştirmeler sağlanmış olacak. Tabii önceki yargı paketlerinde de yine çok önemli düzenleme yapmıştık. İnşallah seçim sonrasında Yargı Reformu Strateji Belgemiz ve İnsan Hakları Eylem Planı'mızla Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından seçimden sonra kamuoyuyla paylaşılacak. Orada ortaya konulan uygulamadan bizlere gelen, vatandaşlarımızdan bizlere gelen adaletin tecellisi ve güvenilir adaletin tesisi anlamında gerekli olan gerek yasal düzenlemeler gerek idari uygulamalarla ilgili yargı reformu, strateji belgesi, seçim sonrası açıklanacak belgede de önemli hedefleri ortaya koyacağız ve o hedefler doğrultusunda da yeni düzenlemeleri inşallah hayata geçireceğiz" diye konuştu.

İLİÇ'TEKİ MADEN FACİASI

Erzincan'ın İliç ilçesindeki maden faciasıyla ilgili soruşturmadaki detayları aktaran Tunç, "Bu kazanın sebepleriyle ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir araştırma komisyonu kuruldu. Bu tür kazaların bundan sonra olmaması için alınması gereken tedbirler noktasında da kurulan araştırma komisyonu önemli. Hem bu kazanın nedenlerini araştıracaklar hem de bu tür kazaların meydana gelmemesi için gerekli tedbirleri milletvekillerimiz araştıracaklar. Ama diğer yandan konunun adli boyutu var tabii. İliç Cumhuriyet Başsavcılığımız soruşturma başlattı. Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı'mızın koordinasyonunda 4 Cumhuriyet Savcımız görevlendirilmişti. 8 bilirkişi görevlendirdik. İnşaat, iş güvenliği, çevre, kimya ve bütün o alanı ilgilendiren konularla ilgili 8 bilirkişi de olay yerinde incelemeler yaptılar. Bir ön rapor hazırladılar. Bu rapora göre kusurlu olduğu düşünülen kişiler oldu. İlk etapta 8 kişinin kusurlu olduğu belirlendi. Bunlardan 6'sı tutuklandılar. 2'si de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma devam ediyor. Tabii yabancı şirketin yabancı temsilcisiyle ilgili de tutuklama kararı verildi. Sonrasında 6 Şubat tarihi itibariyle şirketin Türkiye yöneticisi olarak atanan kişiyle ilgili olarak da ifadeler alındı. O da adli kontrol şartıyla şu anda soruşturma kapsamında. Bu soruşturma neticesinde kusurlu olan kimlerse, bu kazaya sebebiyet veren olaylar, nedenler, kişiler kimse bu tabii ki bağımsız ve tarafsız yargımız tarafından ortaya çıkarılacaktır. Bunun tüm teknik boyutları incelenerek, bu kazada kimler kusurlu, bunun tespitini yargımız yapacaktır. Soruşturma şu anda tüm detaylarıyla tüm titizlikle devam ediyor. Hep beraber biz de süreci Erzincan Cumhuriyet Başsavcımız ve İliç Cumhuriyet Başsavcımız koordinasyonunda takip ediyoruz. İlgili Enerji Bakanımız, Çevre Şehircilik Bakanımız, İçişleri Bakanımız konuyla ilgili gerekli açıklamaları da zaten zaman zaman yapıyorlar. Adli süreçle ilgili de bilgilendirmeyi hem Cumhuriyet Başsavcılığımız hem bizler yaptık. Bundan sonra da inşallah temennimiz; o 9 vatandaşımıza ulaşılması ama bundan sonra bu kazaların meydana gelmemesi için alınması gereken tedbirleri belirlemek ve bu kazaya neden olan kişileri de tabii yargımız ortaya çıkarıp soruşturma neticesinde yargılama süreci elbette ki başlayacak. Kimler sorumluysa, kimler bu kazaya sebebiyet verdiyse, yargı huzurunda elbette ki hesabını verecektir" dedi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *