Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Tıp Fakültesi, KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğe
r Hastalığı) ile ilgili önemli bir araştırmaya imza attı. Araştırmada, sigara gibi geleneksel tütün ürünlerinin yanı sıra, elektronik sigara ve çevresel faktörlerin de KOAH hastalığına ne kadar etki ettiği gözler önüne serildi. KOAH, her yıl milyonlarca insanın yaşam kalitesini düşüren bir hastalık olarak dikkat çekerken, hastalığın sebepleri konusunda yapılan bu yeni araştırma, birçok kişiyi şaşkına çevirecek sonuçlar ortaya koydu.
KOAH’ın Yaygın Nedenleri: Sigara Yeterli Değil!
Bursa İl Sağlık Müdürlüğü'nün 20 Kasım Dünya KOAH Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, KOAH'ın kalıcı solunum sorunları, nefes darlığı, öksürük ve balgam üretimi gibi belirtilerle başladığı belirtildi. Ancak, KOAH hastalığının en yaygın nedeni olarak bilinen tütün ürünlerinin yanı sıra, son yıllarda başka ciddi risk faktörlerinin de hastalığa yol açtığına dikkat çekildi. Elektronik sigara, hava kirliliği, fosil yakıtlar, biyokütle yakıtları ve yetersiz beslenme gibi faktörler de KOAH'ın gelişmesinde önemli rol oynuyor.
Dilektaşlı, KOAH’ın yalnızca ileri yaşlarda görülmediğini, genç bireylerin de bu hastalıktan etkilendiğini vurguladı. Tütünün dışında, elektronik sigara kullanımının da KOAH’a yol açabilecek yeni bir risk faktörü olduğunu söyledi. Ayrıca, son yıllarda artan şehirleşme ve hava kirliliği ile birlikte, fosil yakıtlar ve odun gibi malzemelerin yakılmasından yayılan dumanların da akciğer sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğu ifade edildi.
Elektronik Sigara: Sigara Kadar Tehlikeli mi?
Son yıllarda özellikle gençler arasında hızla yayılan elektronik sigara kullanımının, KOAH hastalığına yol açtığı gösterilen yeni verilere dayanan bir bulgu oldu. Elektronik sigara içenlerin, geleneksel sigara içicilerine benzer şekilde akciğer hasarına yol açtığı ve uzun vadede KOAH gibi hastalıklara neden olabileceği belirtildi. BUÜ'nün yaptığı araştırmaya göre, elektronik sigara kullanan kişilerin solunum yolları üzerinde zararlı etkiler yaratarak, ilerleyen dönemlerde KOAH’a yol açtığına dikkat çekildi.
Hava Kirliliği ve Biyokütle Yakıtları: Çevresel Faktörlerin Rolü
Bursa İl Sağlık Müdürlüğü'nün açıklamalarında, çevresel faktörlernin de KOAH hastalığının yayılmasında önemli bir rol oynadığı vurgulandı. Yoğun şehirleşme ile artan hava kirliliği, özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için büyük bir risk oluşturuyor. Bunun dışında, odun ve kömür gibi fosil yakıtlar ile yakılan bitki sapları ve tezek gibi biyokütle yakıtlarının dumanları da KOAH’a neden olan önemli faktörler arasında sayıldı.
Dilektaşlı, özellikle gelişmekte olan ülkelerde iç ve dış ortamda bu tür yakıtların dumanına maruz kalmanın, KOAH gelişimini hızlandırabileceğini belirtti. Bu çevresel faktörlerin, özellikle çocukların akciğer gelişimi üzerinde olumsuz etkiler yaratarak, ileriki yıllarda daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini ifade etti.
KOAH’ın Erken Yaşta Başlayabileceği Uyarısı
KOAH genellikle yaşlılarda görülen bir hastalık olarak bilinse de, son araştırmalar genç bireylerin de bu hastalıktan etkilendiğini ortaya koydu. Çocukluk yıllarındaki yaşam koşulları ve geçirilen akciğer enfeksiyonları, ilerleyen yıllarda KOAH riskini artırabiliyor. Yetersiz beslenme, akciğer gelişiminin geri kalması ve pasif içicilik de KOAH’ı tetikleyen faktörler arasında yer alıyor.
Dilektaşlı, özellikle çocukların akciğer sağlığı üzerinde yapılan araştırmaların önemine dikkat çekerek, çocuklukta geçirilen enfeksiyonlar ve iç ve dış ortam kirleticilerine pasif maruziyetin KOAH riskini artırabileceğini belirtti.
KOAH’ın Tedavisi ve Akciğer Rehabilitasyonu
KOAH tedavisinde en etkili yöntemlerden birinin akciğer rehabilitasyonu olduğu belirtildi. Akciğer rehabilitasyonu, beslenme durumu, günlük yaşam aktiviteleri ve nefes açıcı ilaçların doğru şekilde uygulanmasını sağlayarak hastaların yaşam kalitesini artırıyor. Ayrıca, solunum cihazları ve oksijen desteği gibi yardımcı yöntemler de tedavi sürecinin önemli bir parçası.
KOAH kontrol programı çerçevesinde, hastaların yıllık grip aşıları ve gerektiğinde zatürre aşıları ile enfeksiyonlardan korunması önerildi. Tedavi sürecinin erken dönemde başlanması, hastaların akciğer fonksiyonlarını koruyarak hastalığın ilerlemesini engellemeye yardımcı oluyor.