Mekân ve insan ilişkisinin mutlulukla, sağlıkla, özgürlükle doğrudan ilişkisi vardır. Ya da şöyle diyebiliriz; mekân, insan ile hayat bulur ve insan, mekânla ‘şekillenir’. Şehir, salt bir mekân olmayıp insanla mekânın uyumunun ‘ruhudur’. Bu uyum, kendini daha çok kamu alanlarında ifade eder. Meydanlar, parklar, kültür ve sanat merkezleri, caddeler, ulaştırma, kamu binaları, spor sahaları…
***
İstanbul nasıl bir şehir?
İstanbul’da insanla mekân bir uyuma sahip mi?
Dünyanın en güzel topoğrafyasına sahip İstanbul, dünyanın en berbat şehirlerinden biri haline getirildi. Betonun ve çeliğin gölgesinde insanların yalnız cismi değil, kişiliği de eziliyor. Rant esaslı bir mimarinin estetik olması mümkün değil! Güzelliğin, sanatın düşmanları İstanbul’u kaotik bir kent haline getirdiler! Onlar kasalarını doldurdu, derdi, cefası bizlere düştü! Çirkinliğin, beton yoğunluğunun, ulaşım rezaletinin içerisinde insan ne kadar sağlıklı, mutlu ve özgür olabilir ki?
***
Beton cangılının içerisinde yine de yaşam adacıkları bulunuyor. O adacıklara bile rant uğruna beton kuleler dikmeye, zıvanadan çıkmış AVM’ler inşa etmeye çalışanlar var. Bu adacıkları savunmak, hayat hakkını savunmaktır. Bana göre yerel yönetimler seçiminde öncelikle inşaat yoğunlaşmasına karşı duran ve mevcut yaşam adacıklarını savunan, onları kamuya kazandıran adaylar tercih edilmeli. Sırtlan saldırılarından biraz olsun korunabilmek, nefes alabilmek, buna bağlı. Gidecek başka yerimiz yok!
Beylikdüzü’nün Kıymetini Bilelim
Beylikdüzü sırtlan saldırılarından büyük ölçüde korunmuş bir ilçe. Gittikçe bir yapı yoğunluğu olmakla birlikte, yine de diğer ilçelere göre biraz daha iyi noktada. Bunun nedeni Beylikdüzü’nün yeni ilçe olması değil. Örneğin Esenyurt’ta yeni ilçeydi ama bir beton mezarlığından ibaret! Rüzgârımızı kesti, havamızı boğdu… Beylikdüzü’nün bu ‘iyi’ olma durumunda kooperatif yerleşimlerinin ve son iki dönem yerel yönetimin payı var.
***
Mücahitler müteahhit oldu! Hem de öyle oldular ki, imar tadilatı adı altındaki uydur kaydır işler yoluyla ve kamu arsalarını satın almayla buldukları her alana azami ölçüde yatay veya dikey betonlaşmada kimse ellerine su dökemez oldu. Bu denli yoğunlaşmaya yol açan muktedirler tayfası hiç değilse yarattıkları yoğunlaşa paralelinde ulaşım, yeşil alan gibi en temel yaşam koşullarını sağlamaya yönelik adımlar atmıyorlar. Çünkü o alanları kendileri ‘gasp’ ettiler!
***
Bu hale getirilen İstanbul’da Beylikdüzü nefes alınabilecek bir adacık. Çamlık bölgeleri, ağaçlandırma ve bir tarafı deniz. Fakat bir şey daha var: Yaşam Vadisi.
Daha önce “Yeşil Vadi” adıyla başlatılan ama mesafe kat edilmeyen, asıl olarak Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından Beylikdüzü halkına kazandırılan ve adına “Yaşam Vadisi” denilen, adı gibi bir yaşam alanı var ki…
***
Beko’dan başlayıp denize kadar devam eden 1 milyon metrekarelik alanın yapılması 3 etap olarak planlanmış. Vadinin I. Etabı geçen yıl yaz başında bitirildi. Yaşam Vadisi’nin kullanılan bugünkü etabı 242.000 metrekare. Bunun 158.000 metrekaresi çimlendirilmiş. 114 tür (adet değil, tür. Yoksa çok sayıda ağaç var) ağaç dikilmiş. 5 adet meydan yapılmış. 1.100 metre bisiklet yolu, 3.600 metre yürüyüş yolu yapılmış. Toplam 4.100 metrekarelik biyolojik gölet (kimyasala ihtiyaç kalmadan kendini temizleyen sistem) yapılmış.
***
Mekânın hakkında bir fikir edinebilmek için verdiğim bu rakamlar, sonuçta istatistiki bir kuruluğa sahip. Bu istatistiki bilgilerin neyi nasıl ifade ettiklerini anlamak ve onu yaşamak için Yaşam Vadisi’ne gelinmeli. İşte o zaman bu rakamların birer simge olmaktan çıkıp nesneleştiğini ve bu nesnenin öznenizle örtüştüğünü göreceksiniz.
***
Bunaldığınız anda kendinizi buraya atabilirsiniz. Yalnız bunaldığınız zaman değil, günün her saatinde özellikle sabah erkenden ve akşamleyin Yaşam Vadisi’ne geldiğinizde bambaşka bir dünyaya girdiğinizi, başka bir hava soluduğunuzu hissedeceksiniz. Çoluğunuz çocuğunuzla yürüyebilir, çay içebilir, kafelerde oturabilir, bisiklet sürebilir, çimlere serilebilirsiniz.
***
Çok mu yalnızsınız; heykellerle konuşun. Ağaçlara, çiçeklere, suya, kısaca doğaya ya da bir çocuğa merhaba deyin, bir köpeğin başını okşayın. Varlığınızın insani boyutuna ulaşmaya çalışın, batini yolculuklara çıkın. Farkında olmadıklarınızın farkında olmaya çalışın. Geceye sığınan Ahmet Haşim gibi, Yaşam Vadisi’nin gecesine sığının. Uzanın çimlere, az da olsa görebileceğiniz yıldızlara yolculuk yapın.
***
Kimsenin kimseye karışmadığı, mahalle baskısının olmadığı, mekânı ortak kullanma kültürünün olduğu, şehrin stresinin bir ölçüde de olsa atılabildiği mekânla insanın insani olanla buluştuğu yer ve zaman.
Özgürlük her şeyden önce hissetmektir.
Köşeye sıkıştırılmış kitleler olarak umudumuzu ve yaşam adacıklarımızı koruyalım.
Beylikdüzü’ne böyle güzel mekânı kazandıranlara başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere teşekkür ederim.