(DHA)- TÜRKİYE'yi sarsan depremlerin yıktığı bazı tarihi yapılarda, inşaat mühendisi ve kaya bilimcilerin restorasyonlarda yer almadığının ortaya konduğu rapor sonrası, Trabzon’da gözler 6 yıl süren restorasyonla yamacı çelik ağlarla örülüp, kaya düşme riskinden arındırılan Sümela Manastırı’na çevrildi. Raporu hazırlayan bilim insanlarından KTÜ’lü Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Hakan Ersoy, “İncelemelerimizde yıkılan tarihi yapılarda restorasyonun sadece görsellikten ibaret olmadığını anladık. Sümela Manastırı’nda, depreme yönelik çalışmaların yapılması gerektiğini öneriyorum” dedi.
Deprem felaketinin yaraları sarılırken, şehirlerde yapı stoklarının depreme dayanıklılığı gündemde yerini koruyor. Deprem bölgesinde incelemelerini rapora dönüştüren bilim insanları, afet durumunda binaların yanı sıra tarihi yapılara da dikkati çekiyor. Yıkılan bazı tarihi yapıların restorasyonlarında, inşaat mühendisi ve kaya bilimcilerin yer almadığının ortaya koyan uzmanlar, önemli tarihi yapıların depremselliğinin incelenmesine dikkati çekiyor. 6 üniversitenin ortak rapor sonrası, Trabzon’da da gözler 6 yıl süren restorasyonla yamacı endüstriyel dağcılarla çelik ağlarla örülüp, kaya düşme riskinden arındırılan önemli tarihi, turistik ve inanç mekanlarından Sümela Manastırı’na çevrildi. Yıkıcı depremlerin ardından Doğu Karadeniz'de heyelan ve kaya düşmelerindeki artışlara da dikkat çeken uzmanlar, önlemlerin artırılmasını da öneriyor.
‘RESTORASYON, GÖRSELLİKTEN İBARET DEĞİL’
Hazırladıkları rapora ilişkin konuşan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Heyelan Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Hakan Ersoy, tarihi yapılardaki restorasyon çalışmalarının sadece dış görüşüne yönelik yapılmaması gerektiğini vurguladı. Ersoy, “Deprem bölgesinde uzman ekiplerimizle yaptığımız incelemelerde restorasyondan geçmiş tarihi yapılarda da yaşanan depremlerle büyük hasarların olduğunu gördük. Bu şu demek: Bu restorasyon çalışmalarında statik hesaplara ne kadar dikkat edildi, bunu kim kontrol etti? Bunu dikkatli incelemek lazım. Sadece yapının restorasyonu görsellik ya da yapının geçmişine uygun olarak yapıyı düzenlemekten ibaret olmadığını anladık. Yapının mimari açısından, şehir, bölge ve planlama açısından bunlar gerçekten önemli. Ancak bir deprem olduğunda da tamamen işin içine statik ya da oradaki zemin koşulları ya da bir kaya düşme vakası yaşanırsa bunlar giriyor” dedi.
‘KAYA DÜŞME UZMANININ OLMADIĞINI GÖRDÜK’
Tarihi yapıların restorasyon çalışmalarında inşaat mühendisi ve kaya düşme uzmanının olması gerektiğinin önemine değinen Ersoy, “Her bölge için kurullar var. Bu kurullar yapılacak restorasyonları denetliyor. Özellikle kendi bölgemize döndüğümüzde Sümela Manastırı kaya düşme vakalarının yaşandığı ve restorasyon çalıştırmalarında yıllarca kapalı olup ve kayaların düşürüldüğü, kendiliğinden düşüp zarar vereceğine kontrollü bir şekilde düşürüldüğü bir bölge. Bu bölgede bu kurullarda buna karar verecek nitelikte değerli çalışanlar, değerli hocalarımız var ama mesela bir inşaat mühendisliği anlamında bir restorasyonda meydana gelecek statik değişimi inceleyecek kurullarda kimseler yok. Bunun eksikliğini yaşıyoruz. Evet, Sümela Manastırı’nda detaylı çalışmalar yapıldı. Burada da yine kendi ilimizde de özellikle bu kurullarda bu konunun spesifik uzmanı, bir kaya düşme uzmanının olmadığını gördük” diye konuştu.
MANASTIRDA DEPREME YÖNELİK ÇALIŞMA ÖNERİSİ
Karadeniz fayına da dikkati çeken Prof. Dr. Ersoy, “Sümela Manastırı’nda da çalışmalar yapıldı. Çok teknik, profesyonel patlatmalar uygulandı. Ama nihayetinde gerçek ki meydana gelen depremlerden sonra Doğu Karadeniz'de kaya düşmelerinin sıkça yaşandığını gördük. Bölge bir deprem kuşağı içinde olmasa da bir Karadeniz fayımız var, Kuzey Anadolu fayı da bize çok yakın. Bu Kuzey Anadolu fayında meydana gelecek tetiklenmelerin bu restorasyon çalışmalarında özellikle bizim Sümela Manastırı açısından yapılan çalışmalar ne kadar etkiler? Bu çalışıldı mı? Pek sanmıyorum. Bunlara da dikkat etmek lazım. Yani ülkemiz bir deprem ülkesi. Neyi çalışacaksak çalışalım bir restorasyon olur yeni bina olur, eski bina olur bunlarda mutlak suretle artık bir deprem etkisinin olduğunu dikkate alarak çalışmalar yürütmeliyiz. Sümela Manastırı’nda, depreme yönelik çalışmaların yapılması gerektiğini öneriyorum" diye konuştu.
BİLİM İNSANLARINDAN RAPOR
Öte yandan KTÜ, Düzce Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi ve Giresun Üniversitesi'nden bilim insanlarının, depremlerde beton kalitesinin düşüklüğüne vurgu yaptığı raporda, "Deprem sonrasında büyük bir kısmı hasar gören, geçmişi günümüze bağlayan tarihi eserlerimizde uygun şekilde restorasyon çalışmalarının gerçekleştirilmediği tespit edilmiştir. Özellikle ilgili kurullarda, hazırlanan projelerin uygunluğunun değerlendirilmesinde inşaat mühendislerinin yer almaması ve kontrol mekanizmasının yeteri kadar işletilememesi hasarın en büyük nedenleri olarak ortaya çıkmıştır" denilmişti.
YAMAÇLAR ÇELİK AĞLA ÖRÜLMÜŞTÜ
Maçka ilçesinde yaklaşık 300 metre yükseklikteki ormanda kayaların oyulmasıyla yapılan Sümela Manastırı, halk arasında 'Meryem Ana' adıyla da biliniyor. Hakkında çeşitli rivayetler de bulunan ve kuruluşu bilimsel verilere göre, 13'üncü yüzyıla uzanan tarihi manastırda, hizmet birimleri, misafirhane, mutfak ve ayazmanın dışında toplam 72 oda bulunuyor. 6 yıl süren restorasyon, çevre düzenlemesi, kayalıkların jeolojik-jeoteknik bakımdan araştırılması ve güçlendirilmesi projesi yürütülen ve kaya düşmesi tehlikesine karşı yamaçları çelik ağlarla örülen manastır, tüm alanlarıyla 1 Mayıs 2022'de ziyarete açılmıştı. (DHA)
FOTOĞRAFLI